Güneş’e en yakın altıncı gezegen olan Satürn, Güneş sistemindeki gezegenlerin büyüklük sıralamasında Jüpiter’den sonra ikinci sırada gelir.
Kütlesi Dünya’nınkinin yaklaşık 95 katı, Güneş’e ortalama uzaklığı ise Dünya’nınkinin yaklaşık 9,5 katı olan gezegenin en belirgin özelliklerinden biri, sıradan teleskoplarla bile görülebilen parlak halkalarıdır.
Büyük oranda su buzundan oluşan halkaların gezegenin ekvatoruna uzaklığı 6.630 km ile 120.700 km arasında değişir. Ortama olarak 20 metre kalınlığında olan halkalardaki buz parçalarının çapı 10 metreye kadar çıkar.
Satürn’ün halkalarının nasıl oluştuğu ile ilgili iki ana hipotez var. Birinci hipoteze göre, bu halkalardaki buzların kaynağı gezegenin içinde oluştuğu nebula. İkinci hipoteze göreyse halkalar gezegenin uydularından birinin uzak geçmişte parçalara ayrılması sonucu oluştu. Bu iki hipotezden birincisinin doğru olma ihtimali daha düşük. Her ne kadar gezegenin kendisi yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluşmuş olsa da bilimsel çalışmalar halkların yaşının 100 milyon yıl civarında olduğunu gösteriyor. Yakın zamanlarda Prof. Dr. Jack Wisdom ve arkadaşları tarafından yayımlanan bir çalışmada da ikinci hipotezi destekleyen sonuçlara ulaşıldı.
ABD’deki çeşitli üniversitelerde çalışan araştırmacıların Science’ta yayımladıkları kuramsal tahminlere göre, bugün bilinen 83 tane uydusu olan Satürn’ün uzak geçmişte bir büyük uydusu daha vardı.
Araştırmacıların Chrysalis adını verdikleri uydunun büyüklüğü, bugün Satürn’ün en büyük üçüncü uydusu olan Iapetus kadardı. Tahminlere göre günümüzden yaklaşık 100-200 milyon yıl önce Chrysalis’in yörüngesi kaotikleşti.
Zamanla giderek Satürn’e daha çok yaklaşan uydu sonunda gezegenin güçlü kütle çekiminin etkisiyle parçalara ayrıldı. Bu parçaların bir kısmı gezegene düştü bir kısmı ise yörüngede kalarak bugün gözlemlenen halkaları oluşturdu. Araştırmacılar bu senaryonun sadece halkaların oluşumunu değil, Satürn’ün 26,7 derecelik devasa eksen eğikliğini de açıkladığını belirtiyorlar.