Medyadan da izlediğimiz gibi, Sabiha Gökçen Havalimanı’nın (SAW) yapımı yılan hikayesine dönen ikinci pisti 25 Aralık 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açıldı.
Sayın Cumhurbaşkanı açılış konuşmasında yeni pistin inişlerde, eski pistin ise kalkışlarda kullanılacağını söyledi.
Birbirine paralel pistlerin kullanımında bu kadar kesin ayrım yapıldığını bugüne kadar hiç duymamış olduğumdan bu açıklama çok garibime gitti. Acaba Sayın Cumhurbaşkanı’nı yine birisi aldatıyor olabilir mi diye araştırmaya karar verdim…
İnternet üzerinden yaptığım ilk araştırmada ikinci pistin açılmadan NOTAM’landığını (NOTAM: Notice to Airmen / Notice to Air Mission yani uçuş personeline uyarı) ve uçuşa kapatıldığını öğrendim.
Kapatılma nedeni, uçakların piste inmek için Orhanlı-Tuzla tarafından alçaldıklarında Yavuz Sultan Selim Cami’nin minarelerinin ILS (Instrumental Landing System-aletli iniş sistemi) üzerinde sinyal bozucu etki yapmasıymış. Bu durum Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) ölçüm uçağı tarafından saptanmış. Yani özellikle gece ve meteorolojik nedenlerle görüşün kısıtlı olduğu dönemlerde, piste kara tarafından yapılan alçalmalar riskliymiş.
NOTAM’a göre pist 3 Ocak 2024’e kadar uçuşa kapalı kalacaktı.
Ancak 25 Aralık 2023’te Sayın Erdoğan’ın uçağı, havanın da açıklığına güvenilerek olacak, kapalı durumdaki bu piste indirildi ve tören sonrası yine aynı pistten havalandı. Arkasından da pist genel kullanıma açıldı.
Halen pist kısıtlı kullanımda, gece uçuşlarında veya düşük görüş şartlarında kullanılamıyor. Ayrıca karadan denize doğru alçalmalara da kısıt getirilmiş.
Her havalimanının etrafında alçalma ve yükselme konileri vardır. Yani bu bölgelerde hava sahası limitlidir ve bu konilerin içerisinde doğal veya insan yapımı mania (engel) olmamasına dikkat edilir.
Uçaklar pistlere sinyallerle oluşturulmuş bir koninin içerisinden geçerek inerler. Eğer bu koninin içerisinde mania varsa kazaya davet çıkaracağından, mania ortadan kaldırılmadan pist normalde kullanıma açılmaz. İşte SAW’da Orhanlı Yavuz Sultan Selim Cami bu koninin içerisinde yer almakta ve ILS cihazını etkilemektedir.
Türkiye’de büyükşehirlerde yerel imar planları ilçe belediyeleri tarafından yapılmaktadır. Bildiğim kadarıyla söz konusu cami Tuzla Belediyesi sınırları içerisinde. Dolayısıyla alçalma konisi içerisinde cami yapımına izin veren kişiler bu belediyenin yetkilileri.
Bu olay, kamuda ciddi bir eşgüdüm eksikliğinin olduğunu gösteriyor. Cami pist planlandıktan hatta çalışmalar başladıktan sonra inşa edilmiş. Bakalım bu cami izni yazısına imza atan yetkililerden hesap sorulacak mı, tazminat istenecek mi? Üstelik benim edindiğim bilgilere göre, caminin mania teşkil edeceği Tuzla Belediyesi’ne iletilmiş ama camiye ruhsat buna rağmen verilmiş.
Sonuçta, lodosta inişin şimdilik mümkün olmadığı bir pist ortaya çıkmış. Poyrazda ise yani rüzgar Karadeniz’den Marmara’ya doğru estiğinde, kalkışlarda pisti maniadan etkilenmeksizin kullanmak olası, zira jet uçakları kalkışta hızla irtifa kazanıyor. Ancak bu sefer de, terminalden ayrılan uçakların önce yeni pistin paralelindeki eski pisti enlemesine geçmesi gerektiğinden, o pistte yapılan operasyon sekteye uğruyor.
Yine poyraz estiğinde uçaklar rüzgarı karşıdan alarak Marmara üstünden piste iniş yapabiliyor ama daha tüm bağlantı yolları (taxi routes) bitirilmemiş olduğundan inen uçakların halen kullanılmakta olan terminale ulaşması epey uzun bir yoldan ve sorunlu. Bu, hem yakıt tüketimini gereksiz bir şekilde artırıyor hem de piste arka arkaya uçak indirilmesini engelliyor. O nedenle yeni pist halen pek tercih edilmiyor.
Benzer bir durum lodosta kalkışlar için de söz konusu. Uçağın dolambaçlı yollardan pist başına gelmesi gerekiyor. Bu da efektif bir operasyonu engelliyor.
Pistin açıldığı gün NOTAM’lı olması gerektiğini bildiğimden, hemen o gün CİMER’e bir soru sordum ve mania durumunun nasıl çözüldüğünü öğrenmek istedim. Tam 35 gün sonra yanıtlayabildiler. Verilen cevap da bildiğiniz geçiştirme yazılarından biri.
Metin şu şekilde:
‘Yapılan incelemede bahse konu İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı 6R pistinin yaklaşması ile ilgili mania tespit çalışması yapılmış olup, uçuş kontrol testleri yapılarak hizmete verilmiştir.’
Caminin minarelerinin ilkinin yıkımına 20 Ocak 2024’te başlanmış. 6 Şubat 2024 itibarıyla da ikinci minarenin yıkımı da tamamlanmış. Ancak benim haber kaynaklarıma göre bu iki minarenin yıkılması da pistin problemini tam olarak çözmüyor, zira caminin kubbesi de ILS’i etkiliyor ve şu anda bu soruna da bir çözüm aranıyor.
Burada ilginç olan birkaç nokta var. Bunlardan biri, eski Türkiye’de çok dikkat edilen koordinasyon ve planlama konusuna artık pek dikkat edilmemesi. Ayrıca herkesin şikayet ettiği gibi kamuda liyakatın gittikçe azalması. “Türkiye Yüzyılı”nda “Ben yaptım oldu” modeli yürürlükte. Ama anlaşılan bu yaklaşım, konu uluslararası bir havalimanının pisti olunca duvara çarpmış. Maalesef geçmiş hatalardan da ders alınmıyor. Atatürk Havalimanı’nın halen faaliyette olan tek pistinin yanı başına korona salgını esnasında yapılan hastaneyi de bu vesileyle hatırlatmak isterim. Detayına girmek istemiyorum ama orada da ILS konusu biraz karışık.
İkinci konu, Türkiye’de 1950’lerden sonra her dönem rastladığımız ama son yıllarda artan bir eğilim: Seçimler öncesinde bitmemiş projeleri tamamlanmış gibi açmak. SAW’da da aynı yaklaşım söz konusu. Hazır olmayan pistin açılışı yapılmış.
Üçüncüsü ise, bu olay özelinde manianın bir cami olduğunun ve bu yapının önemli oranda tadilata uğratılacağının, hatta belki seçimlerden sonra tamamen yıkılacağının ve başka bir yerde yeniden inşa edilmesi gerekeceğinin, çoğunluğu Müslüman olan Türk toplumundan saklanması. Açık net bilgi vermek yerine konuyu geçiştirmeye çalışan ve 35 gün sonra yollanan CİMER yazısı da bunun belgesi.
Halbuki geçmişte, Adnan Menderes döneminde, İstanbul’da Vatan ve Millet caddeleri yapılırken, Mimar Sinan’ın eserleri de dahil olmak üzere pek çok mescit yıkılmış. Aynı şekilde Karaköy’deki cami tamamen ortadan kaldırılmış ve arazisi Karaköy Meydanı’na dahil edilmiş, kimse de pek sesini çıkarmamış. Ama anlaşılan iktidar seçim öncesi bu konunun suistimal edilmesi ve aleyhine kullanılmasından fena halde çekiniyor. Din politikanın içerisine bu kadar fazla sokulunca belki de kendilerince haklılar.
Sonuç olarak, cami kubbesinden kaynaklı maniaya bir çözüm bulunana kadar, uçuş frekanslarını artırmak amacıyla yapılan bu pist bir süre daha SAW’da beklenen rahatlamayı sağlayamayacak. Ayrıca terminal ile pist arasındaki bağlantı yolları (taxi route), A4, A5 ve A6 daha bitmemiş olduğundan, bu pistten yapılan operasyonlarda uçakların bulundukları park pozisyonlarından piste gidişleri ve inişlerde park pozisyonlarına ulaşma süreleri ciddi şekilde uzayacak.
Yolcu güvenliği açısından ise, pistin kullanımına getirilen kısıtlamalar nedeniyle, bu kurallara uyulduğu sürece herhangi ciddi bir olumsuzluk yok. SAW eskisinden daha riskli veya güvensiz değil.
Öte yandan, yıllardır hizmet veren ilk pist artık iyice yorgunlaştığından ciddi bir yenilenmeden geçmesi gerekmekte. Bağlantı yolları tamamlandığında ve mania sorunu çözüldüğünde, eski pistin kapatılarak bakıma alınması ve operasyonun yeni pistten yapılması planlanmakta.
Bu aşamaya geçilmediği sürece artık bir tarlaya dönüşmüş olan ilk pistin zemini iniş ve kalkışlarda riskli olmaya devam edecek.
Özetle SAW’da kapasite artışı sağlanması ve uçuş emniyetinin yeterli düzeye çıkarılması için en az bir yıla gereksinim var…
Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.