Rusya’daki siyasi süreçlerle ilgili analizler yapan düşünce kuruluşu R. Politik’in kurucusu Tatyana Stanovaya’nın Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın internet sitesinde yayınlanan yazısı:
Bundan iki ay önce, Rus ordusu alelacele Ukrayna’nın Harkiv bölgesinden çekildiği zaman bile Rus eliti (seçkinler) içinde bölünme yaşanabileceği polemiği çoktan başlamıştı.
Ardından Rusya Herson’dan da çekilmek zorunda kaldı ve söz konusu bölünme başladı. Rus eliti bir yanda ülkenin hedeflerinin yeniden gözden geçirilmesi için taktik bir mola isteyen göreli gerçekçiler, diğer yanda ne pahasına olursa olsun savaşta acımasız bir tırmanmayı savunanlar olarak bölündü.
Şimdiye kadar Rusya’daki istikrarın bedeli olarak görülen Putin’in stratejik kararları elit kesimi hiç böyle bir bölünmenin eşiğine sürüklememişti. Oysa, oligarkların etkisizleştirilmesine, güvenlik kuruluşlarının etkinliğinin artmasına, 2008 Rus-Gürcü savaşına ve Kırım’ın 2014’te ilhak edilmesine çoğu destek vermişti.
2015 yılında başlayan Rusya’nın hızla Sovyetleşmesi süreci Putin’i iktidarda tutacak anayasa değişiklikleriyle doruğa ulaştı ve ona, daha doğrusu sisteme karşı olan gerçek muhalifler kırıma uğradı. Elit kesim homurdansa da hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Ne kadar şok etkisi yaratsa da Ukrayna’nın işgali bile onları bölmeyi başaramadı. İsteyerek ya da istemeyerek savaşı bir oldu bitti olarak kabullenmek zorunda kaldılar. Bu duruma kesinlikle karşı olanlar ülkeyi terk etti, terk edemeyenler ise sessiz kalmayı yeğledi.
Harkiv’den çekilmenin yaşandığı eylül ayına kadar güvenlikle ilgili kuruluşlardan büyük iş çevrelerine çoğunun düşüncesi aynıydı: Rusya bir şekilde savaşı kazanmalıydı. Bunun ne anlama geleceğinin pratikte bir önemi yoktu çünkü yenilgi sosyopolitik istikrarı bozardı ve elit kesim kesinlikle bir devrimle karşılaşmak istemiyordu. Yani Kremlin rejimin çökmesini önleyecek bir zafer elde etmeliydi.
Ama Eylül ayından sonra işler hızlı bir şekilde değişmeye başladı. Putin’in iktidarda bulunduğu 22 yıllık süre içinde ilk kez elit kesim arasında bölünme yaşandığını söylemek için nedenler ortaya çıktı. Aslında bölünmenin iki tarafı da Putin yanlısı ve sistemin parçası ama Rusya’nın ne yapması ve önceliklerini ne olması gerektiği konusunda farklı görüşler taşıyorlar.
Ortaya çıkmaya başlayan tartışmada Putin yer almıyor. Pozisyonu belli olmadığı için kimse ona bakmıyor. Lider olarak zemin kaybediyor çünkü Ukrayna’da hedeflerini açıklamadığı bir “özel operasyon” yürütüyor.
Rus eliti eylül ayına kadar Putin’in ne yaptığını bildiğini düşünüyordu. Ama Harkiv ve Herson’dan çekilme sonrası ülke kaosa düşmüş görünüyor. Öyle ya, Ukrayna’ya ait bölgeleri referandum yaparak Rusya’ya kattıktan sonra oralardan savaşmadan çekilmek başka nasıl yorumlanabilir? Savaştan daha korkutucu olan uçuruma düşme olasılığı. Bu açıdan bakıldığında Putin elitlerin iki kesimine de zayıf bir lider olarak görünüyor. Hatta bu grupların ortaya çıkması bile başlıbaşına onun zayıf liderliğine bir tepki.
Bölünme tek bir sorunun etrafında yaşanıyor: Rusya savaşı kaybederse ne yapmalı? Elit kesimin neredeyse bütün üyeleri eğer gidişatta bir değişiklik yapılmazsa o noktaya ilerlendiğini düşünüyor. Böyle bir durumda Kırım’ı iade etmekle başlayacak süreçte ufukta tam teslimiyet, uluslararası savaş suçları mahkemesi, yıllarca ödenecek tazminatlar ve Batı yanlısı bir iktidarın Rusya’da iş başına gelmesi gibi olasılıklar var.
Cephede yenilgi olmasa bile savaş yanlıları arasındaki bölünme artacak. Gerçekçiler, Rusya’nın savaşı kazanamayacağını, çatışmalara ara vererek ordusunu ve ekonomisini yeniden kurması ve siyasi sistemini yenilemesi gerektiğini söyleyecek. Gerçekçiler, savaşı başlatmanın hata olduğunu, ülkenin kapasitesinin doğru tahlil edilmediğini, Rusya elinde tutamayacağı için o bölgelerde referandum yapılmaması gerektiğini ekleyecek.
Gerçekçiler sadece teknokratlardan oluşmuyor, aralarında güvenlik kuruluşlarının yöneticileri, üst düzey yetkililer ve önde gelen iş insanları da var. Rosneft CEO’su İgor Seçin ve Rosneft CEO’su Sergey Çemezov kaybedecek çok şeyleri olduğu için ne pahasına olursa olsun savaşı desteklemek gerektiğini düşünmeyen pragmatik insanlar. Onların görüşleri medyaya orduya yönelik sert eleştiriler ve ülkenin NATO ile savaşa sürüklenebileceği haberleriyle yansıyor.
Gerçekçilerin karşısında ise savaşı şiddetlendirmek isteyenler var.
Onlar yenilgiyi önlemek için tam bir seferberlik ilan edilmesini, Rusya’nın kendi kaynaklarına yoğunlaşmasını ve Ukrayna’ya sonuna kadar bomba yağdırmasını istiyor. Onların gerçekçilerden farkı cephede işler kötüye gittikçe siyasi olarak kazançlı çıkmaları.
Bu grupta yer alanlar arasında iş insanı Yevgeniy Prigojin, Çeçen lider Ramazan Kadirov ve Kovalçuk kardeşler de var. Onların da Seçin ve Çemezov gii kaybedecek çok şeyleri olmasına rağmen, mesela Prigojin gibi paralı asker Wagner’in hizmetlerini devlete sunarak sistemin devam etmesinde daha fazla rol alıyor.
Savaşı tırmandırma yanlısı olanlar karar alma mekanizmasının dışında yer alsa da Putin’e yakın olmaları sayesinde şu anda Ukrayna ile ilgili alınan stratejik kararları etkiliyor. Onların sayesinde Putin “bekle gör”den Ukrayna’nın enerji altyapısını hedef alan yoğun füze saldırısı taktiğine geçti. Putin, bu saldırıların Ukrayna’nın savaşma kapasitesini zayıflatacağı, hükümetin popülaritesini düşüreceği ve Kiev’in tam tesliminin yolunu açacağı konusunda ikna edildi.
Eğer bu plan işlemezse ki işleyebileceği konusunda ciddi kuşkular var, savaş yanlıları daha da güçlenecek ve daha da radikalleşecek. Sadece Ukrayna konusunda değil, Rusya’nın savaşı kazanamayacağını düşünenlere de karşı. Ama aynı zamanda gerçekçilerin siyasi ağırlığı da artacak çünkü kamuoyunda savaşı tırmandırmamak isteyenlerin sayısı çoğalıyor.
Sonuç olarak Rusya, savaşı yaşam biçimi olarak görenlerle ülkenin çöküşe sürüklendiğini düşünenler arasında son bir muharebeye sürükleniyor. Şu anda kimin kazanacağını söylemek zor ama sonuç sadece Ukrayna’daki savaşın değil, Rusya’nın geleceğini de belirleyecek.