Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra hem Ukrayna’daki savaşın bitmesi hem de ABD-Rusya ilişkilerinin düzelmesi umudu doğdu.
Savaş gerçekten biter mi, üç yılı aşkın süredir krizlerle savrulan Washington-Moskova gerginliği geride kalır mı bilinmez ama Rus halkının ruh hâlinde bir değişimin şimdiden görüldüğü söylenebilir.
“Türkiye’de olduğu gibi Rusya’da da anketlere temkinli yaklaşmak gerekir” sözünü bir kenara not ederek Levada-Tsenter’ın bir anketini aktaralım. Şirket, 2006’da hayatını kaybeden sosyolog Yuriy Levada tarafından 2003 yılında kurulmuş. En azından kağıt üzerinde bağımsız bir araştırma kuruluşu.
Şirketin sonuçlarını hafta içinde açıkladığı anket, Rus halkının önemli bir bölümünün Trump’ın başkanlığı döneminde iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelebileceğine inandığını gösteriyor.
“Trump’a genel olarak nasıl yaklaşıyorsunuz” sorusuna verilen “olumlu” ve “çok olumlu” yanıtlarının toplamı yüzde 51. Karşılaştırma için, geçmişte eski Başkan Joe Biden’a destek aynı soruda sadece yüzde dörttü. Son ankete göre, Batı ile her alanda ilişkilerin geliştirilmesini destekleyenlerin oranı yüzde 60’a yaklaşıyor.
Aslında Rus halkının Batı’ya yaklaşımını büyük ölçüde iktidarın tavrı bekliyor. Çünkü Kremlin Batı’yı hedef tahtasına koymayı seçtiği zamanlarda-ki bu çok sık oluyor-aynı anda toplumu manipüle etmek amacıyla yoğun bir propaganda başlatıyor ve neredeyse her seferinde başarılı oluyor.
Bunun yakın geçmişteki en çarpıcı örneği, Türkiye’nin 24 Kasım 2015 tarihinde bir Rus uçağını düşürmesinden sonra yaşananlar. İktidar öyle bir propaganda bombardımanına başladı ki normalde Türkiye’ye ve Türklere dostça ya da en azından tarafsız bakan Ruslar bir anda düşman kesiliverdi. O dönemde Moskova’da yaşayan bazı Türklerin başına gelen olayları bilen biliyor…
Türkiye’de hepimizin aşina olduğu “dış düşman” taktiği Kremlin’i yönetenlerin de sıkça başvurduğu bir silah. Böylece aslında kendi sorumlu olduğunuz hataları kolaylıkla başkalarının sırtına yükleyebilir, sorunları halının altına süpürebilirsiniz.
Bu taktik Sovyet yönetimlerince de bolca kullanıldı. Elbette, Batı ambargoları insanların yaşamını zorlaştırdı ama halkın çektiği sıkıntıların asıl nedeni, kendi ayrıcalıklı hayatlarından vazgeçmeyen, ülkenin önceliklerini yanlış belirleyen Sovyet yöneticilerdi.
Rusya’da mutfak sohbetleri çok ünlüdür; özellikle Sovyet döneminde toplum içinde dile getirilemeyen konular, eleştiriler aile ve dostlar arasında hep mutfakta konuşulur, yöneticiler yerden yere vurulurdu.
Fakat Türkler gibi Rusların da bir özelliği var… (Ortak benzerlikler ayrı bir yazı konusu.)
Bizde çoğu kişi kendi arasında konuşurken ülkeyi yönetenleri yerden yere vurur ama bir yabancı sohbete katıldığında Türkiye’ye toz kondurmaz.
Benzer şekilde, yöneticilerine ağzına geleni söyleyen Ruslar da ülkelerinin zayıf yönlerini yabancıların önünde konuşmasını sevmez, en azından tanımadıkları, güvenmedikleri yabancıların önünde.
Şu anda nasıl bilmiyorum ama benim Moskova’da yaşadığım dönemde mutfak sohbetlerinden edindiğim genel izlenim, halkın büyük bölümünün Batı’ya karşı düşmanlık gibi görünen duygusunun arkasında aslında hayranlık yatardı. Çünkü orada, örneğin ABD’de halkın kendilerinden çok daha iyi koşullarda yaşadıklarını bilirler, onların hayatlarına özenirlerdi. Haksız da sayılmazlardı çünkü ortalama bir Amerikalı için Sovyet halkının gündelik hayatta çektiği sıkıntılar rüyasında görse inanamayacağı türdendi.
Gerçek şu ki toplumun ruh hâlini derinden etkileyen savaş vb. durumlar dışında halklar birbirine düşman değil. Düşmanlık yaratanlar yönetenler.