“Siz özgürlük isterseniz biz de tecavüz edenleri özgürleştiririz!..”
İran’ı dikkatlice izlemeye devam ediyoruz. Kadınların başlattığı direniş şimdilik biraz durulmuş gibi görünse de gidişat her an patlamaya hazır bir saatli bomba sanki.
İran Cumhurbaşkanı Reisi, geçen hafta Birleşmiş Milletler’deki konuşmasında, insanlığı kurtaracak olan mehdinin dünyaya, aramıza indiğini müjdeleyip, herkesi şaşırtmıştı.
“Tahran Kasabı” lakaplı Reisi, Mehsa Emini’nin ölüm yıl dönümünde yaşanabilecek olası taşkınlıkları önlemek amacıyla, İslam Devrimi’nden ödün verilmeyeceği, şeriatın eksiksiz uygulanacağı çıkışları ile ülkeyi germişti.
İranlılar, ideolojik çöküntü içindeki Mollalar rejimin başka söyleyecek bir şeyi ve yönetme yeteneğinin kalmadığının bilindiğini, çaresizlik içinde tehlikeli manevralara başvurabileceklerine dikkat çekmektedir.
Reisi’nin tehditlerinin fiile dökülmesi halinde, İran’da yeniden kan akıp, genç infazların yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Yarım asırdır iktidarda olan Ayetullahlar, kitle gösterilerini yeryüzünde Allah ve Peygamber’e savaş açmak olarak görmekte, Kuran’da bunun cezasının darağacı olduğunu, uhrevi misyonlarının insanları zorla cennete götürmek olduğunu iddia etmekte.
Kurguladıkları İslami yaşam tarzının neden hâlâ benimsenmemiş olmasının hayal kırıklığını yaşarken, başörtüsüne ilişkin en ufak açılımı “beka sorunu” olarak görmektedir.
Mehsa
Hatırlanacağı üzere, ahlak polisi geçen yıl Tahran’da Mehsa Emini isimli genç kızı “başörtüsünü düzgün takmadı” diye kaldırımlarda sürükleyerek gözaltına alırken ölümüne neden olmuştu.
Bu acı olay simgeleşerek kadınların başını çektiği, aylarca süren sokak gösterilerini tetiklemişti.
İnsan hakları kuruluşları, ülke geneline yayılan sokak gösterilerinde en az bin kişinin öldüğünü, 100’ü gazeteci olmak üzere 30 binden fazla gözaltı ve tutuklama rapor etmiştir.
Buna göre 1,500 gösterici idamla yargılanmaktadır, 25’i halihazırda hüküm giymiş olup, beşi infaz edilmiş, diğerleri her an infaz için sırada beklemektedir.
Rejim, göz dağı vermek için çok sayıda genci, savunmasını dahi almadan, ailelerine haber vermeden meydanlarda, vinç üzerinde idam etmiştir.
Ancak, tüm bu sert önlemlere rağmen gösterilerin dinmemesi üzerine Mollalar, sokaklardaki Besiç milislerini geri çekip, ahlak polisini frenlemek zorunda kalmış, protestoların ivme kaybettiği görülmüştür.
Reisi
Cumhurbaşkanı Reisi’nin, toplumsal direnişin göreceli de olsa hız kestiği bir zamanda, durup dururken “sokakları susturacağız, bu işi bitireceğiz” mealindeki tehditleri İran halkını endişelendirmeye yetti.
Reisi, ‘’İffet ve tesettürün muhafazası’’ kanununun gerekirse en ağır cezaları uygulayarak tam olarak uygulanacağını ilan etti.
Anlaşıldığı kadarıyla, İslami tesettürü uygulamayan kadınlar için 10 yıla varan hapis cezası, kamu görevlerinden uzaklaştırma, banka hesaplarının dondurulması, tiyatro sinema benzeri sosyal mekanlara girişlerinin yasaklanması gibi cezai tedbirler gündemdedir.
Reisi’nin tehditleri üzerine hemen harekete geçen İran istihbarat birimleri, tesettür ihlallerini tespit ve cezalandırmak üzere otobüste, trende, çarşıda, pazarda, sokakta elektronik yüz okuma dahil her yoldan fişlemelere başlamıştır.
“Ahlak polisi” olarak bilinen Besiç milisleri yeniden sertleşerek, mahalle aralarında rahatsızlık veren görünürlüğünü arttırmıştır. Öyle ki denetimlerin kapsamı, erkeklerin dar pantolonu, gömleklerin dirseklere kadar inmesi ve erkek çocukların şort boylarına kadar uzamıştır.
Genç idamlarla yeterince gözdağı veremediğini düşünen rejimin kitle katliamlarına başvurması dahi kimseyi şaşırtmayacaktır.
Şah döneminde olduğu gibi Mollalar da iktidarlarının bekası için istihbarat ağlarını itici güç olarak kullanmaktadır.
Tüm ülkeyi ahtapotun kolları gibi saran, dışarıdaki muhalifleri de yakın takibe alıp infazlar yapan istihbarat birimlerinin gerçek sayısı ve görev alanları İranlılar için de bir muammadır.
Rejimin derinlerdeki omurgası Devrim Muhafızları ve mahallelere uzanan istihbari kollarının, İran halkının son kitle gösterilerindeki hayatları pahasına gösterdiği kararlılığı göz önüne alarak, Reisi’nin el yükseltmeye çalıştığı tehdit ve baskılara ne ölçüde boyun eğip eğmeyeceğinin hesabını yapmış olması beklenir.
Bir cumhurbaşkanı ülkesini ateşe atar mı? Atabilir. O ülkenin istihbaratı, polisi, ordusu, resmileri el ele verip kendi halkını inim inim inletip, canlarına kast edebiliyorsa, başlarındaki ‘’baş’’ da ön alıp başı çekebilir.
Mollalar gösterilere katılan kadınlara, “siz özgürlük isterseniz biz de tecavüzcüleri özgürleştiririz” dese de, İran’da diş macununun tüpten çıktığı artık bir sır değil.
Karikatür: Marco Melgrati