Gazeteci Atilla Akar‘ın Medyaradar sitesinde yayınlanan “Bu ‘muhabir düşmanı’nı iyi tanıyın! Sen nasıl bir ‘Kibir Abidesi’sin Reha Muhtar?” başlıklı yazısı:
Efendim; Reha Muhtar ismini ne zaman duysam, resmini görsem, sesini işitsem tüylerim diken diken olur, tansiyonum fırlar, yumruklarımı sıkar ve dişlerim otomatikman gıcırdar. Böylesi saygısız bir adamla aynı çağda yaşıyor olmaktan ve aynı mesleği paylaşıyor olmaktan hicap duyarım. O medyada “Anchorman”lik yaptığı esnada benim gözümde “Kıyamet alameti” sayılırdı!..
Hiç gizlemeyeceğim ve kendisine olan nefretimi bastırmaya çalışmayacağım. Neyse, niye böylesi hisler beslediğimi az sonra sizinle paylaşacağım. İbretlik bir olay olduğunu garanti ederim. İlaveten Reha Muhtar’ın nasıl bir kişilik yapısı bulunduğuna iyi bir örnek olur sanırım. (Yıllar içinde başına onca bela geldi. Halen ders almadı!) Az sabredin. Önce Muhtar Bey’in son yediği halta bir göz atalım…
Bu zat-ı muhterem artık nereye gidiyorsa havaalanında güvenlik kontrolünde olay çıkartmış. Reha Muhtar kontrol sırasında elindeki telefonla X-ray cihazından geçmek isteyince kuralları istisnasız uygulamak isteyen görevlilerle tartışıp, önce “Telefonla konuşuyorum, gelmiyorum” diye konuşmuştu.
Ardından asabi tavırlarıyla dikkat çeken eski Show TV Ana Haber sunucusu Muhtar, personelin doğru çıkışa yönlendirmesi üzerine “Bu nasıl bir zulüm? Siz hayatta zulmetmeyi nereden öğrendiniz? Annenizden mi öğrendiniz, babanızdan mı öğrendiniz, Show Haber’den mi öğrendiniz?” diyerek işini yapan insanlara bağırıp çağıracaktı.
Ne diyeyim hiç şaşırmadım. Öyle ya, siz kimsiniz ki koskoca Reha Muhtar’ı engellemeye kalkıyorsunuz? Kurallar Reha Muhtar için geçerli olabilir mi? Siz küçük insanlar bunu nasıl yaparsınız? İşten kovulsanız dahi hak etmişsinizdir. Ayağına kırmızı halı serip, bando mızıka çağırmalıymışsınız!..
Neyse ki THY elemanlarına sahip çıkmış ve Türk Hava Yolları İletişim Başkanı Yahya Üstün yaptığı açıklamada “Havalimanı güvenlik kuralları herkesin güvenliği için geçerlidir ve hiçbir istisna yapılmaz. Uçuşu öncesinde bu kuralları ihlal etmeye çalışıp görevli personele karşı uygunsuz davranan Reha Muhtar, artık Türk Hava Yolları uçuşlarında kara listededir.” diyecekti. THY yönetimini bu kararından dolayı kutluyorum. İsabet buyurmuşlar!..
Benzer bir nedenle Reha Muhtar’da 30 yıldır benim kişisel kara listemdeydi. Sadede geleyim. “Senin derdin ne?” derseniz anlatayım. 1990’lı yılların ortalarıydı. O yılların popüler haber dergisi haftalık Nokta’da daha yeni muhabir olarak işe başlamıştım. Sanırım en fazla bir, iki hafta kadar olmuştu. Reha Muhtar da derginin yazarıydı.
Sonra bir akşam haber yetiştirmem gerektiği için herkes gittiği halde dergide sadece ben kalmıştım. Bir ara telefon çaldı. Karşımdaki kişi “Reha Muhtar adına arıyorum. Kendisi Ayşe Önal’ın telefonunu istiyor” mealinde bir şeyler söyledi. Ben de “Ayşe Önal’ın telefonunu tanımadığımız kişilere veremeyeceğimizi, üstelik telefonu da zaten bilmediğimi, kendimin ise tesadüfen orada bulunduğunu” söyledim. Telefon kapandı. İşime döndüm.
Sesi kulaklarımda çınlıyor!
Birkaç dakika sonra telefon tekrar çaldı. Ahizeyi kaldırdım, kaldırmaz olaydım. Karşımda Reha Muhtar’ın o öfkeli sesi vardı. Adeta çıldırmıştı. “Sen kimsin ki, Ayşe’nin telefonunu niye vermiyorsun, çabuk bana telefonu ver…” sakin olmaya çalıştım. Ve şunu dediğimi hatırlıyorum; “Bakın Reha Bey. Ayşe Hanım’ın telefonunu gerçekten bilmiyorum. Şu an Nokta’da yangın çıksa Ayşe Hanım’a telefon açıp ‘Nokta yanıyor’ diyemem.” Gözü dönmüştü ve ikna olacak gibi değildi.
Bu sefer “Görevin ve adın ne senin?” deyiverdi. “Muhabirim ve adım şu” dedim. Sanırım ne kadar diş geçirebileceğini hesaplıyordu. Muhabir tam dişine göreydi. Ardından “Görürsün sen. Seni işten attıracağım. Bülent Bey’e (Şemiler) söyleyeceğim. Senin burada işin bitti. Eşyanı topla. Yarın görürsün.” diye bir şeyler geveledi. Göremiyordum ama o esnada ağzından tükürükler saçtığına eminim. Benim de sinirlerim gerilmişti. Sabrımın son raddesindeydim. Tam “Ben senin… “ diye başlayan okkalı bir küfür etmeye hazırlanıyordum ki çat diye telefonu yüzüme kapadı. Acayip gerilmiştim.
Hemen editör arkadaşı aradım. Durumu anlattım. O da “Sakin ol, hallederiz” gibi bir şeyler söyledi. Ertesi gün dergiye geldim. Kimseye bir şey sormadım. Kaderime razıydım. (O esnada başta Ayşe ve editörler, nokta elemanları durumdan haberdar olmuşlardı sanırım. Şahittirler.) Sanırım öğleye doğru Ayşe Önal yanıma geldi. “Atilla, merak etme o işi biz hallettik. Hiçbir şey yapamaz.” dedi ve gülümseyip gitti. Herhalde o da kendisine rağmen muhabirini attırma tehdidinden rahatsız olmuştu. Reha Muhtar ise onca afra tafrasına rağmen refüze olmuştu!..
Yazının devamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: liderhaber.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
