Peçenekler bir Türk boyu olarak bilinir. Ama ne zaman ortaya çıktıkları ve ilk dönemlerinde ne yaptıkları pek bilinmez. Tarihçi Saadettin Gömeç sekizinci yüzyıla ait Uygur elçilerinin raporlarında kendilerinden Becanag adıyla söz edildiğini belirtir. (1)
Peçenek’in ne anlama geldiğine ilişkin tartışmalar da kesin bir sonuca ulaşamamıştır. Tarihçiler ve dil bilimciler bu sözcüğün kökenine ilişkin farklı şeyler söylemektedir.
“Fin-Ugor ve Türk dillerinde uzman Macar bilim insanı Zoltán Gombocz ismin ‘Beçe’ olup sonradan ‘Beçenek’ olarak telaffuz edildiğini belirtmiştir. ‘Beçe’ kelimesi Türkçede isim olup Türklerle ilgili bilgi veren Arap kaynaklarında da bu isim görülmektedir. Batılı kaynaklarda Peçeneklerden ilk olarak, Batı Polonya’daki Prüm Manastırının baş keşişi olan Regino’nun duyduklarından yola çıkarak yazdığı 899 yılı kroniklerinde ‘Pecenaci’ adıyla bahsedilmiştir. Rus vakanüvislerinden Nestor ise bu halktan ‘Peçeneg’, çoğulu olarak da ‘Peçenegi’ şeklinde bahsetmiştir. Peçeneklerle bizzat 1007 yılında irtibat kuran Alman misyoner Bruno ise onlara ‘Pezengi’ demiştir. Bizanslılar bu halkı Patzinag (Πετσενέγοι) olarak adlandırmışlardır. Macarlar bu halktan bahsederken ‘Bessenöyö’, ‘Bisseni’, ‘Bessi’ ya da ‘Besseneu’ adlandırmalarını kullanmıştır. Batılı kaynaklarda ise ‘Pacinaci’, ‘Pacinacae’, ‘Patzinacite’ adları kullanılmıştır.” (2)
Peçenekler kimdir?
Peçenekler hakkındaki ilk bilgileri Fuat Bozkurt’un “Türklerin Dili” adlı yapıtından aktaracağım. En derli toplu bilgi orada var. Üstelik olabildiğince nesnel bir görüş açısından anlatılmış. Biraz uzun bir alıntı olacak ama Peçenek tarihiyle ilgili neredeyse her şeyi öğrenebileceğiz.
“Peçenekler, Göktürk, Oğuz uruğlarından biridir. Sekizinci yüzyılda Issık Göl ve Balkaş Gölü yakınlarında yaşarlar. Batı Göktürk Hanlığı’nın yıkılmasından sonra yerlerinden kalkarlar. Dokuzuncu yüzyıl ortalarında Hazar Hanlığı üzerinden İdil Irmağı’nın batısına doğru göçe başlarlar. Bu kıpırdanma yeni bir göç dalgasına neden olur. Peçenekler bu göç dalgasının öncüleridir. Onları Uzlar ve Kıpçaklar izler. Peçenekler Karadeniz’in kuzeyinden, Don’dan Tuna’ya dek uzanan geniş bozkırları baştanbaşa ele geçirir. Zaman zaman Ruslarla savaşırlar. Birkaç kez Kiev kentini kuşatırlar.
Bu geniş alanda göçebe yaşam düzenlerini sürdürürler. Sekiz oymaktan oluşan bir birlik altında örgütlenirler. Her oymak özerk bir yapıya sahiptir. Güçlü bir oymak örgütlenme biçimleri olmasına karşın bu topraklarda kendi başlarına bir devlet kuramazlar. Devlet kurumunu yürütecek bir örgüt ve belli bir vergi düzeni getiremezler.
Peçeneklerden; Macaristan, Balkanlar, Anadolu ve Rusya’da kimi yer adları kalmıştır. Kökenleri kesin olarak bilinmez. Kişi adları, yaşam biçimleri, kazıbilim kalıntıları, ölüm törenleri, töre, gelenek ve görenekleri bakımından Türk kökenli olmaları gerekir. Tarihsel bilgiler de bu savı doğrular. Peçeneklerden söz eden en eski belge 745 yılındandır. Tibetçe yazılmış bu belgede Be-çe-nag boyu Uygur, Karluk ve Türkeşlerle birlikte anılır.
Y Türkçesi’ni konuştukları sanılır. Kaşgarlı Mahmut, yirmi iki Oğuz boyunun on dokuzuncusu olarak Peçenekleri gösterir. Ne ki, Kaşgarlı’nın bu savı kanıtlanamaz. Kaşgarlı, Peçenekler üzerine şu bilgileri verir: ‘Rum alanına yakın bir yerde yaşayan ve Oğuzlardan olan bir Türk uruğudur… Ayrıca Kaşgarlı, Peçenek dilinin kimi özelliklerine ve Kıpçak, İdil Bulgarcası ile ilişkilerine değinir. Yer, zaman ve araç adlarından kimi örnekler verir.
Arap tarihçi Reşidüddin’e göre de Peçenekler Oğuz boyunun Üç Oklar kolundandır. Ongunları (totemleri, M.G.) şahindir. Ebu’l Gazi Bahadır Han bu bilgileri doğrular. Ama Bahadır Han’a göre ongunları ala tuğnaktır. Rus, Bizans ve dönemin Arap, Fars kaynakları, Peçenekleri, Oğuz ve Kuman Türklerinin kolu olarak gösterir. Tüm bu kaynaklar, Türk kökenli oldukları konusunda görüş birliğindedir…
Macar Türkolog Németh’e göre, her uruğun adının ilk bölümü at rengidir. Buna göre, ordunun bölünüşü eski Türk, özellikle Hun geleneğine göredir. Macar Györffy’ye göre, renkler oymak bayrağının rengi ile ilgilidir. Buna atlı halklarda pek çok örnek vardır…
Anna Komnena, Peçeneklerin Kumancaya yakın bir dil konuştuklarını ileri sürer. Benzing, Bulgarlardan olduklarını savunur. Macarcadaki Bulgarca sözlerin Peçenekçe üzerinden geçtiği sanılır.
Peçenek adının anlamı üzerine kimi görüşler ileri sürülmüştür. Ne var ki genel kabul görmüş bir açıklama getirilememiştir. Barthold ve Pritsak Türkçe bacanak sözü ile açıklarlar.
Peçenek ülkesi-1015 yılında Avrupa (Peçenekler mavi ile gösteriliyor.)
…
Peçeneklerin en az bilinen dönemleri, İdil Irmağı’nın doğusundaki dönemleridir. Peçenek adı ile bilinen bu Oğuz uruğları, 6-7.yüzyıllarda Göktürk Kağanlığı’nın batısında bulunmuş olmalıdır. Göktürk anıtlarında bunların adı anılmadığına göre, o sıralarda bu topluluğun oluşmamış olduğu sanılır. 745’ten az sonra yazılan bir Uygur belgesinde Peçeneklerin beş bin asker çıkaran bir boy olduğu belirtilir. Uygurlar 745’te Doğu Göktürk Devleti’ni yıktıkları zaman, onlara karşı savaşan ve yeni han soyunu tanımak istemeyen boylar arasında Türkeşlerle yakın ilişkileri olur. Balkaş Gölü yöresinde göçebe yaşam sürerler…
Hudud-al’alam’da Peçenek Dağları’ndan söz edilir. Büyük olasılıkla bu adla Ural Dağları anılmak istenmiştir…
Yerleşik bir devlet olan Hazarlar için tehlike oluştururlar. Harezm’den İdil’e giden kervan yolunu tehdit ederler. Bu yüzden 860’tan sonra Hazarlar ile Oğuzlar -Oğuzları Hazarlar yönlendirmiştir- Peçenekleri baskı altında tutmaya başlar. 889’da bu baskılara dayanamayan Peçenekler İdil’in batısına göçmek zorunda kalır. Peçeneklerden kimi oymaklar, Oğuzlara katılır. Arap gezgin İbni Fadlan, Bulgarlara giderken 922’de yayık yöresinde bunlarla karşılaşır. Bu dönemde bu Peçenekler perişan bir yaşam sürmektedir. 889’da Peçenekler Don boyuna gelir ve burayı yurt edinir.
Bundan sonra Peçeneklerin Kıpçak Bozkırı dönemi başlar. Bu dönemde Azak Denizi’ni ve Karadeniz bozkırlarının tek egemeni olurlar. 950-1000 yılları arasında İdil Irmağı’nın batısından Tuna Ovası’na dek geniş bir alanda yaşarlar. Peçeneklerle uzun süreli savaşlara tutuşmak zorunda kalan Hazarlar güçsüz duruma düşer. Peçeneklerin Don boyu ve Dinyeper kıyılarını ele geçirmeleri ile buralardaki egemenliklerini yitirirler. 860 yılında Hazarların güçten düşmeleri üzerine Ruslar egemenlik alanlarını Orta Dinyeper’e, Kiev kentine kadar genişletir. Böylece Doğu Avrupa’da Kiev Prensliği olarak yeni bir güç doğar. Ne ki, Peçenekler 9. yüzyıl sonlarında Karadeniz’in kuzeyini tutmuşlardır. Bir yandan Kiev, öbür yandan Kırım kıyılarına uzanmışlardır. Dönemin en güçlü devleti, Ortodoksluğun merkezi olan Bizans’tır.
Peçenekler Bizans ile ilişkiye girer. 869’da Bulgar Çarı Simeon, bunları Macarlara karşı savaşa çağırır. 917’de Bizans, Peçenekleri Bulgarlar üzerine sürmek ister…
Ruslarla ilişkiler yalnız savaş biçiminde değildir. Bol bol alışveriş de yapılır. Ruslar Peçeneklerden çok sayıda hayvan alır, karşılığında üretilmiş eşya ve besin maddesi verir.
1035’te Peçenekler buz tutmuş Tuna Irmağı’nı geçerek, Tuna’nın güneyini yağmalar. Bu akın ertesi yıl üç kez yinelenir. Peçeneklerin bundan sonraki etkinlikleri Bizans’la yakından ilgilidir. Balkanlar’da Peçenekler bastırırken Anadolu’da Selçuklu saldırısı da Bizans’ı iyiden iyiye yormaktadır. Bizans siyaseti gereği, Peçeneklerden düşmanlara karşı yararlanılmak istenir. Peçenekleri hoş tutmak için başbuğlarına ve eşlerine hediyeler yollanır. Öte yandan Peçeneklerde iç huzursuzluk başlamış, Bizans’a yönelen akınlar azalmıştır.
Bu dönemde Özü ve Tuna ırmakları arasında bulunan on üç uruğdan oluşan Peçeneklerin başında Kilter oğlu Turak (Durak-Direk?) adlı bir han vardır. Peçenekleri doğudan Oğuzlar sürekli olarak sıkıştırır. Turak bu savaşlar sırasında korkak davranır. Oğuzlara karşı savaşmaktansa Tuna boylarındaki sazlıklara çekilmeyi yeğler. Bu yüzden, iki Peçenek uruğu kendinden kopar. Balçar oğlu Kegen adlı çok yiğit birini bey seçerler. Kegen’in yönetimindeki iki uruğ, Bizans topraklarına göçmek zorunda kalır. Bizans bu iki uruğu çok iyi karşılar. Tuna boylarında sınır bekçiliği görevini verir. Silistre yöresinde toprak ayırır. Bunlar toplu olarak Bizans’a katılır ve Hristiyanlığı seçer. Bizans’a katılan bu iki uruğ, öç almak için Tuna’yı geçip ırkdaşlarına akınlar yapar. Bu akınlar sonucunda asıl Peçenekler yenilgiye uğrar. Turak ve yüz kırk Peçenek başbuğu Bizans’ın eline geçer. Bizans yönetimi asker olarak bunlardan yararlanma düşüncesiyle tutsaklara dokunmaz. Bunlardan askeri alanda yararlanılır ve Selçuklulara karşı on beş bin kişilik bir güç harekete geçirilir. Ne ki, sonra bu ordu dönüp yeniden Bizans’a saldırır. Balkanlar’daki soydaşlarının katılımıyla Edirne’ye kuşatırlarsa da başarılı olamazlar. 1050’de Peçenek-Bizans savaşları çok şiddetlenir. Peçenek akınları, Marmara kıyılarına dek uzanır. Üç yıl sonra Bizanslılar çok ağır bir yenilgiye uğrar. Otuz yıllık bir barış anlaşması yaparlar. Ne var ki barış kısa sürer ve yeniden Peçenek akınları başlar. Peçenek Başbuğu Selte, bu akınlarda önemli görevler üstlenir. Bu sırada Balkanlar’a Oğuzlardan bir kol sarkar. Peçenekler için yorgun ve perişan eski düşmanlarından öç almanın sırası gelmiştir. Oğuzların birçoğunu öldürürler. Kılıç artığı Oğuzlar, Bizanslılarca Balkanlar’da değişik alanlara yerleştirilir. Bir bölümü de Dobruca’da kalır. Bir süre sonra bunlar yerleşik yaşama geçecek ve Hristiyanlığı seçeceklerdir. Hristiyan Türklerin başlıca temsilcisi olan Gagavuzlar bunların torunlarıdır.
Büyük Oğuz eyleminden sonra Tuna boyları yine Peçenek denetiminde kalır. Kimi Peçenek boyları Bizans’ın korumalığını üstlenir. Esas Peçenek ağırlığı ise Tuna boylarında önemli bir güç durumundadır. Bunlardan bir bölümü Bizans yönetiminde, Selçuklulara karşı savaşmak üzere Malazgirt’e gidecektir. Ne var ki, orada soydaşları ile bağlantı kurup karşı yana geçeceklerdir.” (3)
Bizans ile ilişkiler
Peçeneklerin sonunu getiren Bizans ile olan ilişkileri olmuştur. Bizans başlangıçta onları ülkeye saldıranlara karşı müttefik olarak kullanmış ama sonunda onlara karşı da başkalarını kullanmıştır. Bizans Norman tehdidi ortadan kaldırılır kaldırılmaz Peçeneklerle savaşmak zorunda kaldı.
“Son on yıllar içinde imparatorluğun üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmakta olan Peçenek tehdidi, Balkan yarımadasının doğusunda oturan Bogomillerin akıncı Peçenek kitlelerine yaptıkları yardımla daha da büyümüştü. Peçenekler, uzun ve değişik tarihli bir sürü mücadeleden sonra 1090 yılında Bizans payitahtının surları önüne kadar ilerlediklerinde buhran en yüksek noktasına ulaşmış oldu. Sanki bu yetmezmiş gibi İstanbul aynı zamanda deniz cihetinden de taarruza uğradı. İzmir emiri olup, Süleyman’ın (öl.1085) mirasını paylaşanlardan birisi olan Çakhas (Çaka Bey diye biliyoruz, M.G.) Peçeneklerle bir anlaşma yaparak donanmasıyla İstanbul üzerine ilerledi. Çakhas bir zamanlar esir sıfatıyla Nikephoros Botaneiates’in sarayında bulunmuş. Bizans savaş metotlarını öğrenmiş ve imparatorluk şehrine karşı yapılacak kesin saldırının deniz cihetinden gelmesi gerektiğini isabetle idrak etmişti.
1090-91 yılında İstanbul, hem karadan hem denizden kuşatılmış olarak endişe ve zaruret dolu bir kış geçirdi. Kurtuluş yine ancak dışarıdan gelebilirdi. Bu müşkül durumda Aleksios 1, tehlikesiz olmamakla beraber çok tecrübe edilmiş, Bizans’ın barbarlara karşı izlediği siyasete başvurarak Peçeneklere karşı Kumanları yardıma çağırdı. Güney Rusya ovasında Peçenek ve Oğuzların ardından gelmekte olan Kumanlar, aynen onlar gibi göçebe bir Türk kavmi olup, etnik bakımdan olmasa bile, dil bakımından yine de Türk idiler. İmparator Aleksios devletinin mukadderatını bu savaşçı kavmin reisleri eline teslim etti. Büyük bir sabırsızlıkla beklenen Kumanlar 1091 ilkbaharında devlet arazisine girdi. 29 Nisan 1091’de Levunion silsilesi eteğinde Bizanslılar ve Kumanlar ile Peçenekler arasında işitilmemiş derecede kanlı bir savaş cereyan etti. Peçenekler burada tamamen imha olundu. Katliamı andıran bu müthiş mücadelenin o zamanda yaşayanlar üzerinde bıraktığı tesirleri Anna Komnene ‘sayıları hadsiz hesapsız bütün bir kavim tek bir gün içinde imha olundu’ sözleriyle aksettirmektedir. İstanbul’u kuşatmış olan çember bu suretle kırılmış oluyordu. Plânları Levunion savaşıyla suya düşmüş olan Çakhas da bir mağlubiyete uğradı ve daha sonra imparatorun yeni bir ustaca siyaset manevrası ile çaresiz kaldı. Çünkü imparator nasıl Kumanları Peçenekler aleyhine tahrik etmiş idiyse, şimdi de Çakhas’ın karşısına damadı olan İznik emiri Abu’l-Kasım’ı çıkarmayı bilmiş ve önce bununla, sonra da onun halefi ve Süleyman’ın oğlu Kılıç Arslan ile bir ittifak akdetmişti.” 4
“Peçeneklerden ilk olarak 634’te söz edildi”
Bir başka anlatıma göre ise Peçeneklerle ilgili şu bilgiler veriliyor:
“Peçeneklerle ilgili en erken döneme uzanan öngörü, Batı Göktürk Kağanı İşbara’nın 634 yılından sonra yaptığı yeni boy teşkilatlandırmasında bu boyun tarih sahnesine çıktığı şeklindedir.” (Bu sav Ahmet Taşağıl’a aittir. M.G. – A.Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, TTK.)
Peçenekler Macaristan’a yerleşerek Hristiyanlaştı
Peçeneklerin bir kısmının Macaristan’a gittikleri hatta oradan kaldıkları savı da Macar kaynaklarca ileri sürülür.
“Macar kaynaklarına göre Peçenekler Macaristan’a ilk yerleştiklerinde özgür olup genelde sınırları korumak için yerleştirilerek bir nevi buraları savunma için yaşamak zorundaydılar. Ancak ilk gelenler bir süre sonra Macarlarla birlikte Hristiyanlaşarak krallıkta önemli konumlara gelmeye başladılar. Macaristan Krallığı’nın hafif süvari birlikleri arasında Peçenekler 1051, 1074, 1116 ve 1146’da ortaya çıkmaktadır. Ancak 13. yüzyılın ortalarından itibaren Peçeneklerin özgür bireyler olarak krallık kademelerinde üst düzey görevler almaya başladıkları görülmektedir. 13. ve 14. yüzyıllarda Peçeneklerin yaşadığı özerk topraklar Bissenorum adıyla bilinmektedir.
Peçenekler, Macarlarla çok yakın ilişki içinde olduklarından tarihi Macar topluluklarının yaşadıkları bölgelerde çoğunun ismi kaybolmakla birlikte çok sayıda Peçenek isminden kaynaklı yerleşimler bulunmaktadır. Genel olarak dağınık olarak yerleştirilmekle birlikte en büyük bitişik Pecheneg bölgesi Székesfehérvár’ın güneydoğusundaki Sárvíz boyunca yaklaşık 80 km boyunca Tuna’ya kadar uzanıyordu. Burada, 46 Ortaçağ yerleşim biriminde Pecheneg mülk sahibi bulunmakta ve 30-32 köyün nüfusu ya tamamen ya da kısmen Peçeneklerden oluşmaktaydı. Latince Macar tarihi kaynaklarında Peçenekler halk olarak; Bisseni, Bessi, Pecinati ve Pincennates biçimlerinde adlandırılmaktadır. Onlarla ilgili yer isimleri ise Beseneu, Besenew, Bessenew olarak görünmektedir. Ayrıca kişi adı olarak Bechenek ~ Bechenegh şeklinde verilmiştir.” (2)
İşte böyle.
Türkçe konuşan birçok boyun nerede ne zaman karşınıza çıkacağını asla bilemezsiniz. O kadar fazla boyun eski dünyanın nerelerine kadar gittiğini de ancak araştırmalar derinleştikçe öğreniyoruz. Tabii artık onlara Türk demek pek olası değil. Ancak bin yıl önce Çin’den Balkanlar’daki Bizans sınırlarına kadar nereye baksanız ya bir boy kalıntısı ya da boyun kendisini görebilmek mümkündü. Bu Türkçe konuşan boyların yalnızca ne kadar kalabalık bir millet oldukları anlamına gelmez elbette, ne kadar bölünmüş, ne kadar iç çatışmalara düşmüş, ne kadar birbirinin düşmanı boylar topluluğu olduğunu gösterir. Belki bugün bile bu sorunu çözememişizdir, ne dersiniz?
Ben Metin Gülbay, herkese keyifli bir hafta sonu dilerim.
Manşet fotoğrafı: Peçeneklerin I. Svyatoslav’ın “skyth”lerine saldırışı (İoannis Skilicis’in eserinden)
KAYNAKLAR
2- https://tr.wikipedia.org/wiki/Pe%C3%A7enekler1
3- Türklerin Dili, Fuat Bozkurt, Kapı Yayınları, S.40-45.
4- Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi s.332-333, çev. Prof.Dr. Fikret Işıltan, TTK yayını, 1991