Moody’s hazretleri “ücret artışlarını Merkez Bankasının enflasyon beklentisine göre ayarlayın yoksa fena olur” demiş!
Aslında enflasyonun kötü olduğunu ve ülkenin refahına darbe vurduğunu uzun dönemde çalışanların da bundan zarar göreceğinin farkındayım çünkü enflasyon geleceğe dönük yatırım beklentilerini bozar, beklenti kötü olunca kimse yatırım yapmaz.
Ama enflasyon dönemlerinin en çok kazananı sermaye çünkü enflasyon fiyat istikrarını bozuyor, çalışanlar hangi mal ucuz, hangi mal pahalı, hangi mal doğru fiyatlanmış öngöremiyor, bu da enflasyonun üstünde fiyatlamalarla beleş kazanç sağlıyor. Elbette yapmayan vardır ama yapanların olduğunu hem de çok olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca artan faizler, kurlar, gayrimenkul fiyatları sermaye kazançlarını katladı yani enflasyon dönemlerinin kazanç şampiyonu sermaye.
Peki konu istikrar tedbiri olunca bedel neden ücretlilerden tahsil ediliyor? Sermaye sahipleri de bedel ödemeli.
Şimdi şu “ortodoksçular” diyecek ki “ama sermaye olmadan yatırım olmaz o zaman büyüyemezsin.” Yani şunu diyorlar: Çalışandan al patrona ver ancak o zaman mutlu olursun.
Bu çalışan kesimlere yutturulan koskoca bir yalan. Kur, faiz ve gayrimenkul gelirlerindeki reel getirilerden %75 vergi alırsın, ücretlilere enflasyon + refah payı kadar zam verirsin yarattığın kaynağı da belirleyeceğin alanlarda uygun faizli kredilerle hatta “0” faizle sanayiye aktarırsın, para da betona ve ithalata gitmez.
Daha onlarca çözüm olabilir, “ortodoks” dedikleri çalışana zokayı yutturmaktır Kemal Derviş yutturdu, o dönemin iktidarı da bedelini ödedi.
Bütün bunlardan daha acınası olan durum ise, bu “ortodoks politika” (*) denilen şeye yanlış nedenlerle olsa da iktidarın karşı çıkması ve muhalefetin çalışanlara bedel ödetmeye çok meraklı olması.
Bu ülke çalışan kesiminin ortodoks politika kaldıracak hali yok, büyümeyi finanse edecek kaynağı oturduğu yerden para kazanan insanlardan alın.
(*) Ekonomi alanında geleneklere, genel kabul görmüş görüşlere bağlı olan uygulamalar.