Cumhur Deliceırmak, Girne
Öğretmek için değil öğrenmek için yazarım.
Gelir dünkü benim karşıma dikilir bir soru, bir kelime.
Boğuşmaya başlarız onunla.
Göktür mesela.
Hani herkesin bildiği gök.
Bazen bulutlu sisli, çoğu zaman mavi masmavi, geceleri karanlık. Ay sökün eder bir vaktinde, yıldızlar ışıldar.
Evet biliyorsunuzdur, hiç kuşkunuz yok bundan.
Ben kuşkulanırım her bildiğimden ve zaten niye gelip de bir soru olarak, bir kelime, kavram olarak dikilmiştir karşıma?
Yazmaktan yazmaya ve yazandan yazana farklar var. Öğretmek için yazdığını söyleyenler de var.
Öğrenmek için yazarım ben.
Gelip de karşıma dikilince kelime iş başa düşer öğrenme işi ve başlarım öğrenmeye, yarın şüphe duymak için öğrendiklerimden, öğrendiğimden.
Ne gök dünkü göktür ne de ben dünkü ben, her gün bir yana, her an değişen o engin ve derin maviliği öğrenmiş de öğretmeye kalkışır gibi yazmak olur mu hiç.
Yazmak akıl satmak için değildir, öğrenmek içindir ve yazarken öğrenirim.
Yeşilin ne kadar yeşil olduğunu ve ne demek olduğunu, saymanın, sayıların ne olduğunu, Lefkoşa’nın ne anlama geldiğini… Hey öğretmenler bir sınıftan Lefkoşa’nın kırk değişik anlamını öğrenmek ve öğretmek elinizde, hele bir deneyin Lefkoşa’yı yazmayı; Mağusa’yı, sonra isteyin öğrencilerinizden.
Türküleri resim resim çizmeyi ve kavgayı şiir şiir etmeyi yazarken öğrendim ben.
Yazmak öğrenmek olabilir sizin için de, deneyebilirsiniz.