Naman Bakaç-Gazeteci
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, küresel düzen bağlamında mevcut fay hatlarını tetikleyerek, jeopolitik açıdan enerji tedarikine oradan da askeri konseptten ekonomiye kadar birçok alanı etkilediği rahatlıkla görülmektedir. Savaşın etkilerini, Rusya ve Ukrayna’nın askeri ve diplomatik hamlelerini, Türkiye ve Orta Doğu’ya muhtemel yansımalarını Moskova Devlet Dil Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ve Sosyo-Politik Bilimler Enstitüsü’nden Doç. Dr. Mehmet Emin İkbal Dürre ile konuştuk. Dürre’nin, “Bölgesel Güvenlik ve İstikrar Yolunda Türkiye-Rusya İlişkileri” üzerine yayınlanmış bir kitabı da bulunmakta.
–Rusya’nın, Ukrayna savaşını başlatmasında belirleyici olan jeopolitik, askeri ve siyasi saikler nelerdir sizce? Rusya neden böyle bir hamle yaptı?
-Ana etkenin, Ukrayna’nın er ya da geç NATO’ya katılma olasılığıydı bence. Diğer taraftan görünen o ki Moskova’yı, bir an önce bu adımı atması için Batı, Ukrayna üzerinden provoke edici bir süreçte yürüttü ve “başarılı” da oldular. Putin’in sıklıkla kullandığı şu cümle bu kararın neden şimdi verildiğini bence net olarak ortaya koyuyor “eğer kavga kaçınılmazsa, ilk yumruğu vuran sen ol.”
-Rusya-Ukrayna savaşı, küresel düzen bağlamında Batı İttifakı ile Rusya arasında, SSCB’nin dağılmasından beri gelen rekabetin bugünkü yansıması olduğu şeklinde yorumlar var. Tek kutuplu dünyaya dönüş mü söz konusu yoksa 3. Dünya Savaşı ya da Neo-Soğuk Savaş dönemi mi sizce bugün yaşanılanlar?
-Bence yaşanan tam anlamıyla çok kutuplu bir dünyaya dönüş süreci. Kutuplardan birinin diğerine göre daha zayıf olması bu gerçeği değiştirmiyor. Bu anlamda yaşananlar; ekonomik yönünden tutun askeri boyutları ve hatta müttefiklik ilişkileri de göz önüne alındığında, periferiler üzerinden yürütülen bir 3. Dünya Savaşı olarak görülebilir. Nitekim Ukrayna tarafı, birkaç gündür 3. Dünya Savaşı çıkabilir diye beyanatlarda bulunmakta. Taraflar nükleer güçlerini kullanılabileceği bir dünya savaşındansa, bu şekilde kozlarını paylaşmayı tercih ettiler. Çünkü nükleer bir savaşın kazananı olmayacağını herkes çok iyi biliyor.
Ukrayna’nın başarılı direnişini Ruslar da kabul ediyor
-Ukrayna ile Rusya arasında sürdürülen müzakere ve diyalog süreçlerinden sizce nasıl bir tablo ortaya çıkar? Rusya ve Ukrayna tezlerinden geri adım atarlar mı? Yoksa kazan kazan formülasyonu mu hâkim olacak? Ya da diplomasi köprüleri atılıp, savaş tüm şiddetiyle devam mı edecek sizce?
-Bence savaş, Ukrayna Rusya’nın şartlarını kabul edene kadar devam edecek. Ukrayna’nın başarılı bir direniş gösterdiği, Rusya’da da kabul ediliyor. Ama bu Moskova’nın geri adım atmasına neden olmaz. Çünkü Rusya için bu savaş “var olmak ya da olmamak” meselesi. Gördüğüm kadarıyla bedeli ne olursa olsun Moskova şartlarında ısrarcı olacak.
-İşgalin başlangıcından beri, Rusya şu ana kadar sadece Herson şehrini ele geçirdi, diğer şehirler ise kuşatma altında. Soğuk savaşın süper gücü, günümüzde ise askeri ve nükleer açıdan bir dev olan Rusya’nın, bu durumunu siz askeri olarak başarısızlığa mı yorumluyorsunuz yoksa Kiev yönetiminin diplomatik veya askeri direniş alanındaki başarısına mı? Yoksa “Rus ayısı” saldırganlığını daha göstermemiş midir?
-Tabii ki Rusya askeri kapasitesini tam olarak kullanmıyor ama savaş uzadıkça daha ağır silahların kullanılmaya başladığına da şahit oluyoruz ya da olacağız. Rusya’da yaygın bir söz var; ”Bütün savaşlar kötüdür ama en kötüsü kaybedilen savaştır.” Bu söz bile başlı başına sorunuza aslında cevap niteliğinde.
-Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Rusya’ya 5000’den fazla yaptırım kararı olduğunu söyledi. Yaptırımlar ekonomik, siyasi, diplomatik hatta spor, kültür ve sanat alanında sürdürülüyor. Batının yaptırımlar kartı Rusya’ya, geri adım attırır mı?
-Tabii ki yaptırımların Rusya ekonomisine etkileri olacak ve bu etkiler artarak devam edecektir. Ama Rusya’nın sonuçlarına katlanıp, yaptırımlara taraf olmayan ülkelerin de desteğiyle, bu zorlukları atlatmaktan başka şansı yok. Aksi durum Rusya için sonun başlangıcı olur. Başarırsa da “Yeni Dünya Düzeni” dediğimiz yapıdaki yerini alır. Bence, Rusya’sız bir “Yeni Dünya Düzeni”nden bahsetmek, gerçekçi olmaz.
Ankara rasyonel politika izliyor
-24 Şubat 2022 tarihinde Duvar Özel’e https://www.gazeteduvar.com.tr/duvar-ozel-ikbal-durre-bati-ve-abdnin-elinde-turkiyeyi-taraf-secmeye-zorlayacak-kozlar-var-haber-1554407 verdiğiniz röportajda: “Batı ve ABD’nin elinde Türkiye’yi taraf seçmeye zorlayacak kozlar var. Türkiye’nin işi zor” tespitinde bulunuyorsunuz. Financial Times’tan Liberation gazetesine kadar birçok Batılı medya kuruluşunun yanı sıra dün Hollanda Başbakanı Rutte de dâhil Batılı liderler, Türkiye’nin dengeli ve rasyonel politikasından dolayı, diplomaside öne çıktığını söylüyor. Batı bırakın taraf seçmeye zorlamayı, Türkiye’nin Ukrayna-Rusya savaşında barışı tesis etmede güçlü bir aktör olarak görmekte. Türkiye’nin diplomasi hamlelerini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Savaş başladığından bugüne kadar Ankara rasyonel bir politika izliyor. Bu savaşın, hem Batı hem de Rusya nezdinde Türkiye‘nin konumunu güçlendirdiğine ben de katılıyorum. Tarafların kendilerince Türkiye üzerinde yaptırım güçleri var ama diğer taraftan uluslararası ilişkiler “bağcıyı dövmek” değil “üzüm yemek” mantığıyla şekillendiğinden durum kısa vadede Türkiye‘yi seçim yapmaya zorlamayacak şekilde de gelişebilir. Tabii ki Washington’ın ilerde bu anlamda nasıl bir yol izleyeceğini bilemiyoruz. Rusya eğer çaresiz kalmazsa, Ankara’nın Batı’yı tercih edeceğini biliyor. Bu konuda bir hayal kırıklığı yaşamaz. Önemli olan o aşamaya getirmemek.
-Amerikalı siyaset bilimci Francis Fukuyama, American Purpose sitesinde yazdığı son yazısında “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bir kez daha işe yaramaz olduğunu kanıtladı” diyor. Dünyada barışın tesisi ve insani krizleri çözmek için kurulan uluslararası kurumlar neden bu süreçlerde aktif rol alamıyorlar acaba? Sivillerin tahliyesinden tutun, sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasına kadar birçok konudaki dramı neden önleyemiyor bu tür uluslararası kurumlar?
-SSCB dağıldıktan ve bütün dünyada “de facto” (fiili) ABD hegemonyasının devam ettiği bu süreçte, hepimizin bildiği gibi, Washington BM onayı olmadan bazı askeri operasyon kararları aldı ve uyguladı. Böylece güçlü olanın, çıkarları söz konusu olduğunda sonuçlarına katlanmak üzere istediği şekilde, davranabileceği bir düzenin daha doğrusu düzensizliğin önü açılmış oldu. Yeni güç dengeleri yerine oturup Yeni Dünya Düzeni kurularak “de jure” (hukuki) statüsü kazanana dek bu böyle devam edecek gibi. Birleşmiş Milletler meselesi de bundan ayrı tutulamaz. Çünkü kuralların sadece zayıflar için geçerli olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
NATO’da fikir birliği yoktu
-Ukrayna, SSCB’nin dağılmasından sonra NATO ve AB tarafından üyeliğe neden alınmadı acaba? AB yetkililerinden Josep Borrell’in, “AB ve NATO’ya alınacağına dair taahhüt vermemiz hatalıydı” yolunda açıklaması olmuştu. Rusya’nın jeopolitik hassasiyetlerinden dolayı mı yoksa AB/NATO’nun kendi iç dengelerinden dolayı mı Ukrayna yalnız bırakıldı?
-Ukrayna NATO‘ya girmek için gerekli standartlara sahip olmadığı ve üye ülkeler arasında bir fikir birliği olmadığı için Ukrayna bu zamana kadar NATO’ya alınmadı. Yalnız diğer taraftan bu yönde alttan alta işleyen bir sürecin olduğunu da kimse inkâr edemez. Eğer Rusya saldırmasaydı, Ukrayna’nın NATO üyeliği sadece zaman meselesiydi.
-Rusya-Ukrayna savaşına dair bir gelecek okuması yapmak gerekirse, savaşa dair öngörünüz nedir? Mesela, Putin savaşı kazanırsa, Doğu Avrupa’nın diğer ülkelerine de yönelir mi? Putin savaşı kaybederse, bunun küresel düzene ve Rusya’nın iç siyasetine yansımaları neler olur sizce?
-Rusya resmî makamları hiçbir zaman bu savaşın ne kadar sürebileceğine dair bir açıklama yapmadılar. Ben de şahsen Ukrayna güçlerinin bu kadar direnebileceklerini tahmin etmiyordum. Birçok askeri uzmanın dahi öngöremediği şekilde bir direnişle karşılaştı Rus ordusu. Ama diğer taraftan, beklenildiği gibi olmasa ve ciddi kayıplara yol açsa da Rusya sahada ilerliyor. Bu da normal olsa gerek. Çünkü Ukrayna ordusu, her ne kadar güçlü de olsa, özellikle hava sahası kontrolünü elinde tutan Rus askeri kapasitesiyle aralarında ciddi bir uçurum var. Önümüzdeki günlerde eğer bir ateşkes olmazsa ilerleyişin süreceğini düşünüyorum. Bence taraflardan biri mağlubiyeti kabul etmeden de uzun vadeli ve gerçek anlamda bir ateşkes olmayacaktır.
ABD’nin Suriye’de ne düşündüğü net değil
-Türkiye’nin izlediği rasyonel diplomasi ve Montrö Sözleşmesi’ne hem Rusya hem de Ukrayna tarafından gelen olumlu yaklaşımlar göz önüne alınacak olunursa, Rusya-Ukrayna savaşının Suriye sahasına yansımaları nasıl olur sizce? Türkiye-Rusya İlişkileri üzerine doktorası yapmış bir akademisyen olarak, kitabınızın başlığında geçtiği gibi “Bölgesel güvenlik ve istikrar” yönünde nasıl bir şekillenmeye yol açar?
Tabii ki Ukrayna’daki gelişmeler, Suriye’deki süreci de etkileyecektir. Nasıl etkileyeceği, Rusya’nın Ukrayna’da istediğini elde edip edemeyeceğine bağlı. Askeri olarak geç de olsa zafer kazanan bir Rusya ile zaferi bir türlü kazanamayan Rusya’nın konumu, bütün dünyada ve tabii ki Suriye özelinde farklı olur. ABD‘nin de Suriye için ne düşündüğü net değil bu arada. Suriye’deki gelişmeler için bundan sonraki süreçte; İsrail/İran faktörü, Türkiye/ABD ilişkilerinin Ukrayna savaşı ekseninde nasıl gelişeceği, yaptırımların Rusya ekonomisi üzerinde kısa ve orta vadedeki etkileri ve Şam’ın Arap dünyası ve özellikle Türkiye ile ilişkilerinin nasıl gelişeceği belirleyici olacak diye düşünüyorum.