Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Ne duruyorsunuz ölün!

Tijen Zeybek
Son güncelleme: 19 Ağustos 2025 07:17
Tijen Zeybek
Paylaş
Paylaş

Eğer doğanın içinde ve onunla uyumlu olarak varlığımızı sürdürseydik acaba bugün nasıl insanlar olurduk sorusuna farklı cevaplar verilebilir.

Ne de olsa geçmişten geleceğe tamamen hayali bir profeksiyon (kaydırma) yapmak durumundayız. Ancak, hâlâ kendi otantik varoluşlarını sürdürebilmek için dünyanın “uygar” kısmına kendini kapatmış, izole etmiş kabilelerin varlığını da biliyoruz. Dahası onlardan haberler de alıyoruz. Zira bu modern dünyanın teknolojisinden kaçabilmeleri artık imkansız hale gelmiştir. Araştırmacıları, gazetecileri topraklarına almasalar bile gizlice onları gözetleyenler çoktur. Beteri artık havadan drone çekimleriyle hiçbir mahremiyetlerinin kalmadığını söyleyebiliriz. Öte yandan dürüst araştırmacılar için de on yıllardır bu kabileler doğal bir laboratuvar kaynağı işlevi görmüştür.

Oralarda yapılan gözlemler ve araştırmalar uygarlık dediğimiz şeyin kaynağı olan teknolojiden uzak duran insanın ilkel haliyle kalmaya mahkum olduğu gibi bir izlenim edindirse de bu insanların “insanlık”larını yitirmedikleri de ortadadır. Oysa uygar dünyanın şehirlerine bir bakalım. Uygar dünyanın insanlarının vahşileştiğini söylememiz mümkündür. Katliamlar, soykırımlar, kitlesel savaşlar ve ölümler, binbir çeşit işkence metodları, elma kokulu gazlarla toplumların zehirlenmesi, atom bombasının kolayca koskoca şehirlere atılması ve yüz binlerin ölüme, sağ kalanların ise korkunç bir hayata mahkum edilmesi… Bu örnekler bize ne söylüyor olabilir ki? Teknolojiye koşut bir ruhsal ilerlemeden söz etmediği kesin. Tam aksine teknolojiye koşut bir insani gerilemeden, insanlık idealinden uzaklaşma ve vahşet derecesinde bir acımasızlaşmayı göstermiyor mu?

Bosna’da, gözümüzün önünde, naklen televizyonlardan izlediğimiz “modern uygar vahşet”in ta kendisi değil miydi? Ya şimdi Gazze’de seyrettiklerimiz. İnsanları ölüme sürmek. Gitmeyenlere gıda yardımı yapıp sonra da üzerlerine bomba yağdırmak, hastaneleri, gazetecileri bütün dünyanın tanıklığı önünde yaylım ateşine tutmak, insanları açlığa mahkum ederek çoluk çocuk yok olup gitmeleri için kenarda beklemek… Biz uygar dünyanın vahşilerine dair eylemler değil mi bunlar? Kabile hayatı süren ve yerli kalmak isteyenlerde bu vahşet var mı? Ne dünyaya ne de insanlığa bir kasıt var mı? Oturdukları yerde başkalarının topraklarına göz dikip, oraları sömürge haline getiren onlar mı yoksa modern Batılılar mıydı?

En masumlarımıza ve hayatta kalabilenlerimize sunulan hayat şu: Eviniz var, aşınız var, şükredin. Zaman kötü, daha azına da razı olmalısınız. Kanınızı bağışlayın, organınızı bağışlayın. Kendi cesedinizi bağışlayın, kadavra lazım. Daha çok çalışın. Daha az yiyin, daha az gezin. Öğünlerinizi azaltın. Evinizde oturun. Karbon ayak izi bırakmayın. Eviniz, aşınız yoksa da ölün. Ölmeden önce mümkünse organlarınızı bağışlamayı unutmayın ha.

Hani yaşamayın ölün diyecekler de, işte onun da “uygarca”sını bulmuşlar.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanTijen Zeybek
Takip et:
1965 yılında Lefkoşa’da doğdu. İşletme lisans eğitiminden sonra Yakın Doğu Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında master yaptı. Daha sonra Medya Çalışmaları ve İletişim alanında doktora yaptı. Halen Yakın Doğu Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümünde Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapmaktadır. Sanat, edebiyat alanında çeşitli TV programları yaptı. Halen Bayrak Radyo ve Televizyon kurumunda Anahtar Kelimeler adlı programı sürdürmektedir. Edebiyat alanında faal bir geçmişe sahiptir. Uzun yıllar boyunca Türkiye ve KKTC’de çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazmıştır, yazmaya devam etmektedir. Deneme ve makaleleri çeşitli dergilerde yayımlanmaktadır. Seramik Heykel, resim ve enstalasyon (yerleştirme) sergileri açmıştır. Seramik Heykel alanında iki ödülü vardır. Şimdiye kadar yayımlanmış üç romanı bulunmaktadır.
Önceki Makale Mehmet Şüküroğlu çiziyor
Sonraki Makale Olmak ya da sahip olmak

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Gıda güvenliğimiz tehlikede mi?

Yıldırım Aktuğan
13 Ekim 2025
*Serbest Kürsü

İki sessizlik arasında Orta Doğu

Metin Duyar
13 Ekim 2025
EditörSerbest Kürsü

İnsan adaleti mi doğa adaleti mi?

Tijen Zeybek
12 Ekim 2025
Serbest Kürsü

Erdem, cehalet ve ihtiras

Melek Ay
12 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?