1,3 milyon yıl önce Homo Erectus (yani dik duran insan) akınına uğrayan Hindistan’a 60 ile 80 bin yıl önce Homo Sapienler yani bizim gibi insanlar girdi. M.Ö. 9. bin yılda tarım yapılmaya başlandığı sanılıyor. Böylece İndus Vadisi uygarlığı yükseldi.
Hindistan çok eski bir ülke olduğu için toplumlarının ritüelleri de bize en eski yerleşik insanların çeşitli konulardaki tavırları hakkında en eski bilgileri verir. Hindistan’da yüzlerce topluluk vardır. Dışarıdan bakanlar için hepsi birbirine benzer ve hepsi de Hintlidir. Ancak onlara sorunca hiçbiri diğerine benzemez ve gerek etnik gerekse dinsel açıdan birbirinden çok farklı topluluklardır.
Ayrıca bilindiği gibi Hindistan’daki kast sistemi bu toplulukların kendi aralarında da sınıflar olduğunu gösterir. Öyle ki insanlar bir kasttan diğerine geçemez ve nasıl doğduysa öyle ölür. Bugün artık Hindistan yöneticileri kast sistemini ortadan kaldırmaya ve ezilen sınıflara pozitif ayrımcılık yaparak toplumu eşit bir hale getirmeye çalışıyor.
Bu yazının konusu olan Nayarlar bu topluluklardan biri. Eskiden hangi alışkanlıkları vardı, nasıl yaşarlardı, cinsel ritüelleri neydi gibi konulara göz atacağız. Eskiden sözcüğünü kullandığımı sakın unutmayın, çünkü bugünü anlatmıyor bu yazı.
Wikipedia Nayarlarla ilgili şu bilgileri veriyor:
“Nair’in* kökeni tartışmalıdır. Bazı insanlar ismin kendisinin ‘halkın lideri’ anlamına gelen yüceltici bir anlam olan ‘nayaka’dan türetildiğini düşünürken, diğerleri bunun topluluğun Naga yılana tapınma kültüyle olan ilişkisinden kaynaklandığına inanıyor. Antropolog Christopher Fuller, Nair topluluğuna ilk göndermenin muhtemelen M.S. 77’den kalma Doğa Tarihi adlı eserinde Yaşlı Pliny tarafından yapıldığını söyler.” (1)
Bu alıntıdaki bilgiler bize Nayarların iki bin yıldan daha eski bir topluluk olduğunu gösteriyor. Onların cinsel ritüelleri de bize çok ilginç bilgiler sunuyor.
Nayarlar güneybatı Hindistan’da yaşayan ve cinsel özgürlüğü savunan bir toplum.
“Nayarlardaki kadın erkek ilişkilerinin boyutu farklıdır. Erkeklerin geniş bir hanede bir arada yaşadığı Nayarlarda, en yaşlı erkek, hane yönetiminden sorumludur.” (2)
Peki kadınlar?
Nayarlarda kızların cinsel hayata başlarken uyduğu üç uygulama var.
“İlk dönem kız çocuğunun adet günlerinin başlamasından kısa bir süre önce gerçekleşir. Genç kız, genç bir erkekle birlikte olur ve bu, bir törenle kutlanır. Birleşmede cinsel ilişki gerçekleşmeyebilir. Bu birliktelik kısa dönemlidir ve birkaç gün içinde son bulur. Birliktelik sonrasında iki tarafın birbirlerine karşı sorumlulukları yoktur. İlk birlikteliğin yaşandığı bu dönem, genç kızın yetişkinler dünyasına adım atmasını sağlar.
İkinci aşama, genç kızın uygun gördüğü bir erkekle sürekliliği olan bir cinsel ilişkiye girdiği dönemdir. İkinci dönem, kadın ve erkeğin aynı zamanda resmī bir cinsel ilişkiye girdiği dönemdir. Erkek, kadına ilişki sona erene dek yılda üç kez armağan almak zorundadır. Karşılığında erkek, gecelerini kadınla birlikte geçirebilir. Arada cinsel ilişki olsa da erkeğin eşine karşı ekonomik sorumlulukları yoktur, kadının evini kendi evi gibi görmez. İkinci dönemde kadın, aynı anda birden fazla erkekle benzer bir ilişki yaşayabilir. Bu dönem Nayarlar için evlilik dönemidir, kadının kimlerle beraber olabileceği belirlenmiş, böylece erkekler arasında çıkabilecek çatışmalar azaltılmış olur.
Nayar’da doğum kontrolünün olmamasının doğal bir sonucu olarak kadın hamile kalır. Bu durumda kadının ilişkisinin olduğu bir erkek, biyolojik baba olsa da olmasa da, babalığı üstlenmelidir. Babalığı üstlenen erkek, kadına bazı armağanlar ve bir ebe getirir. Böylece bu üçüncü aşama çocuğun doğum haklarını belirler. Kuzey Amerika ya da diğer sanayileşmiş toplumlarda olduğu gibi, çocuğun kütüğe kaydedilmesine denk bir uygulama olan bu durumla, çocuğun annesi ve babası belirlenmiş olur…
Bir erkek armağan vererek babalığı kabul ettikten sonra, çocukla ilgilenmeye devam edebilir ama ona karşı yasal bir sorumluluğu yoktur. Çocuğun eğitiminden ve bakımından kadının erkek kardeşleri yani dayılar sorumludur.
Dünyadaki pek çok kültürel gruptan farklı olarak Nayarlarda ev halkı yalnızca anne, çocukları ve kadının akrabalarından oluşur. Bu oluşuma kan bağıyla akrabalık adı verilir. Kadının ilişkiye girdiği kocalar, yani evlilik bağı oluşturduğu erkekler ev halkından sayılmaz. Evlilik sayesinde kocasının akrabalarından herhangi biriyle de arasında bir hısımlık oluşmaz. Diğer bir deyişle, kız kardeşler ve çocukları, hepsi birlikte ağabeyleri, anneleri ve annelerinin erkek kardeşleriyle birlikte yaşar. Bu yaşam biçimi, sürekli savaş ortamının genç erkekleri evden uzaklaştırması sonucunda güvenlik gereksiniminden doğmuştur. Nayarlar arasında kan ya da doğum bağıyla akraba kabul edilen kişiler arasında cinsellik yasaktır ve yalnızca diğer ev halklarında yaşayan kişilerle ilişkiye girilebilir.” (2)
Nayarların çoğu eğitimliydi
Kökleri tarihin derinliklerine uzanan bir topluluğun üyelerinin birçoğunun eğitimli olmaları size biraz garip gelebilir. Ancak Nayarların ne iş yaptıklarına bakıldığında bunun hiç de garip olmadığı ortaya çıkıyor.
“Tarihsel olarak Nairlerin çoğu Malayalam dilinde ve birçoğu da Sanskritçe dilinde okuryazardı. Bu okuryazarlığın açıklaması, yönetimin genel ihtiyaçlarına atfedildi; zira birçok Nair, kraliyet mahkemelerinde kâtip ve icra memuru olarak hizmet ediyordu. Pek çok Nair önde gelen filozof ve şair haline geldi ve 16. yüzyıldan itibaren Nairler edebiyat ve dramaya giderek daha fazla katkıda bulundu. Topluluğun en alt kesimlerinden Nairler de bu sanatsal geleneklere katılmıştı. 19. yüzyıla gelindiğinde Nairs’in yazdığı romanlar toplumsal değişim temalarını ele alıyordu. Bu temalar öncelikle eski anasoylu sistemin yerini alan çekirdek ailenin yükselişiyle ilgili olacaktır. Örneğin O.C. Menon’un Indulekha adlı romanı romantik aşk üzerindeki toplumsal kısıtlamaları ele alan temalara sahipti; CV Raman Pillai’nin ‘Marthanda Varma’sı ise Nair’in askeri geçmişiyle ilgili temaları ele alıyordu.” (1)
Giysileri bile kutsal
Nayarlarda erkekler bele sarılan ve daha sonra neredeyse yere kadar sarkacak şekilde bırakılan bir kumaş olan mundu adı verilen bir giysi giyiyordu. Alçaktan sarkan kumaşın Nair kastına özgü olduğu düşünülüyordu ve 20. yüzyılın başında, daha muhafazakâr kırsal bölgelerde Nair olmayan birinin yere kadar sarkan bir kumaş giymeye cesaret ettiği için dövülebileceği belirtiliyordu.
Zengin Nayarlar ipek kullanabilir ve vücutlarının üst kısmını dantelli bir muslin parçasıyla kaplayabilirlerdi. Topluluğun geri kalanı bir zamanlar Eraniyal’de üretilen bir malzeme giyiyordu ama Panikkar’ın yazdığı dönemde genellikle İngiltere Lancashire’dan ithal edilen pamuklu kumaş kullanıyordu ve belden yukarısı hiçbir şey giymiyordu. Nair erkekleri türban veya diğer başörtülerinden kaçınıyor, ancak güneş ışınlarına karşı şemsiye taşıyorlardı. Ayrıca ayakkabılardan da kaçındılar, ancak bazı zenginler gösterişli sandaletler giyiyordu. (1)
Nair kadınının da tarihi kıyafeti munduydu ve vücudun üst kısmını kaplayan bir kumaştı. Kabaca ‘sari’ye benzeyen bir giysi olan mundum neryathum, daha sonra Nair kadınlarının geleneksel kıyafeti haline geldi. Elbise, bel çevresine bağlanan bir kumaş ile göğsü örten bir kumaştan oluşuyordu ve bluzsuz giyiliyordu. Mundum neryathum, Kerala’nın özel bölgesel kıyafeti olarak kabul edilen sari setinin özü haline gelmişti. Sonja Thomas, bunun nasıl ‘üst sınıf kültürel normlarına öncelik verildiğinin’ bir örneği olduğunu anlatır. Nair kadınları da onera (onnara ) giyerlerdi, bu, daha muhafazakâr kadınların iç çamaşırı olarak giydiği bir peştamaldı ve iç çamaşırının beli güzelleştirdiği ve incelttiği söylenirdi.
Hintli bir devlet adamı, tarihçi, gazeteci ve diplomat olan Prof. Kavalam Madhava Panikkar’ın 1918’de yazdıklarına bakınca 20. yüzyılın başında Nairlerde bazı şeylerin değiştiğini görüyoruz:
“Ailede otorite, karnavan adı verilen en büyük üye tarafından kullanılır. Ortak mülkiyetin tam kontrolüne sahiptir ve geliri istediği gibi yönetir. Ailenin kızları ve erkek çocukları için evlilikler (sambandhamlar) düzenler. Son zamanlara kadar onlara ait olan her şeyi yabancılaştırma konusunda (en azından pratikte) tam yetkiye sahipti. Onun iradesi tartışmasız kanundu. Belki de kadın kökenli topluluklarda Matri-potestas terimiyle anlatılmak istenen budur. Ancak Nayarlar arasında ailenin otokratının anne değil, annenin erkek kardeşi olduğu unutulmamalıdır.” (1)
Hindistan aslında minik bir dünya halkları özetidir. 1,4 milyarı aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’da 1600’den fazla yerel dil ve lehçe konuşulur, bunlardan 22’si resmi olarak tanınmıştır. Hintçe ve İngilizce Hindistan’ın egemen iki dilidir. Ülkenin dinsel yapısı Hinduizm, İslamiyet, Hristiyanlık, Sihizm, Budizm, Janizm, Musevilik, Zerdüştlük, Bahailik ve haddinden fazla kabile dinleri biçimindedir. Etnik olarak ise onlarca halktan veya topluluktan söz etmek gerekir.
Herkese keyifli günler dilerim.
Fotoğraf: Ramaswami Naidu’nun yazdığı Travancore’un Üç Nayar Kızı (1872). Tharavad’lardaki Nair çocukları genellikle birbirleriyle oynar, küçük ayak işleri ve görevler üstlenir ve muhtemelen daha sonra thali bağlama törenine birlikte katılırlardı.
* Nayarlarla ilgili bilgiler Wikipedia’da Nair maddesi altında bulunduğu için özgün sözcüğü değiştirmedim. Wikipedia’nın Türkçe versiyonunda ise Nair diye bir bölüm bulunmuyor.
KAYNAKLAR
1 https://en.wikipedia.org/wiki/Nair
2 Kültürel Antropoloji, William A. Haviland, Harald E.L.Prins, Dana Walrath, Bunny, McBride, s.423, Kaknüs yayınları.