Cumartesi, 5 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Hz. Muhammed Kuran’ı niçin yazıya geçirmedi?

Metin Gülbay
Son güncelleme: 15 Haziran 2025 11:47
Metin Gülbay
Paylaş
Paylaş

Hz. Muhammed yaşarken niçin Kuran’ın yazıya geçirilmesiyle ilgilenmedi?

Hz. Ömer Hz. Ebubekir’e “Kuran’ı yazıya geçirelim” dediği zaman Ebubekir niçin “Muhammed’in yapmadığı bir şeyi ben yapamam” dedi?

Peki Hz. Ömer Kuran’ı niçin yazıya geçirilmesini istedi?

Hz. Muhammed İslamiyeti evrensel bir inanç olarak görmemiş miydi? Böyle bir şeyi hiç düşünmemiş miydi? Bunun için mi yazılı hale gelmesiyle hiç ilgilenmemişti?

Hz. Muhammed’in Kuran’ı yalnızca Mekke ve Medine’deki Arap kabilelerin yaşamını düzenlemek  için mi düşünmüştü?

Kuran’a eski Arap geleneklerinin yüzde 80’inin olduğu gibi aktarılmasının nedeni bu mudur ya da bu Kuran’ın Araplar için tasarlandığına kanıt olarak ileri sürülebilir mi?

Sorular ve yanıtlar

Prof. Dr. Mustafa Öztürk sürekli izlediğim bir din bilimci. Dine nesnel bakabilen ender din bilimcilerden biri. Hamasete kapılmadan, doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilen, Kuran’da yazılanları net biçimde ortaya koyabilen bir bilim insanı. Onun söyleşilerini izlerken kafamdaki birçok soruya yanıt buluyorum. Tabii dinle ilgisi olmayan biri olarak benim merak ettiğim şeylerin Kuran’ın içeriğiyle ilgili şeyler olmadığını söylememe gerek yok. Ancak madem ki Müslümanların çoğunluk olduğu bir ülkede yaşıyoruz İslam’ı bilmek zorundayım diye düşünüyorum. Bu yüzden de bu işi en iyi bilenlerin söylediklerini dikkatle izlemeye çalışıyorum sorularıma yanıt bulabilmek için.

Öztürk’ün linkini verdiğim bir söyleşisinden bazı cümleleri dikkatlerinize sunmak istiyorum bu yazıda, çünkü bunları belki de ilk kez okuyor olacaksınız.

– Muhammed hayattayken ilk Müslümanların Kuran ile ilişkisi Muhammed’in rehberliğiyle ilgili olduğu için… O hayattayken sünnet yani onun yapıp ettikleri, öğretileri, müdahaleleri, tasnifleri, öncelik arzediyor…

– Onun yapıp ettikleri arkadan ya Kuran tarafından teyit ediliyor, tabiri caizse resmileştiriliyor, tescilleniyor, ya da bazen ikaz yoluyla tadil ediliyor, ki bunlar parmakla sayılacak kadar az, yani o zamanlar peygamberin rehberliği yani sünneti önde gidiyor, Kuran onun arkasından geliyor. 

– Bugün anlatıldığı gibi Kuran her şeyin başında yer almıyor. Peygamberin öncülüğü, rehberliği öncelik arz ediyordu. Dolayısıyla sahabelerin de Kuran ile ilişkisi bir mesele zuhur ettiğinde dönüp bakılacak bir metin gibi algılanmıyor, daha ziyade vahyin bizzat peygamberin dilinden dökülmesi ve sahabenin de buna uymasıyla… sahabe Kuran’ı Muhammed’in şahsından ayrı bir şekilde algılamıyordu. 

– O her bir şeyi yapıp etmeden önce başını göğe kaldırıp vahiy beklemiyordu. Hayatın doğal akışında  yapması gerekenleri yapıyor, ayet onun yaptıklarını āyet formatında belgeliyor, şahitlendiriyor veya resmileştiriyordu.

– Sahabe Kuran’ı bir metin olarak algılamıyordu. Bu ne demek? Yazılması, düzenli olarak not tutulması, sonraki nesillere bırakılması gereken, kayıt altına alınması gereken bir metin olarak tasavvur edilmiyordu. Bunu peygamber de böyle algılamamıştı. Bunu nereden mi söylüyorum, Kuran tarihini yazmaya başladığımız an ilk başvurduğumuz kaynak Buhari’dir. Mesele Halife Ömer’in can havliyle Ebubekir’e gelip “şu Kuran’ı bir toplayalım” meselesidir. Biz Kuran tarihini buradan yazarak başlıyoruz biliyorsunuz, başka bir kaynağımız yok. Ebubekir’in bu teklife verdiği yanıt çok ilginç: Ben Resullah’ın yapmadığı ya da yapmaya tevessül etmediği bir şeyi yapmam”. 

– Burada çok yadırgatıcı bir tutum var. Oysa “geç bile kaldık Ömer, nasıl da bunu akıl edemedik yahu” demesi beklenirken demiyor. Mesele Zeyd’e intikal ettiğinde onun da verdiği tepki budur. Bu ne demek? Bunu nasıl  anlayacağız? Ben şöyle anlıyorum: Muhammed’de Kuran gelecek nesillere, müstakbel Müslümanlara ileride hayat meselelerini, gidip ayet ayet başvurup, sorunlarını çözecek bir metin olarak  bırakmak düşüncesi yoktu. Onun için Kuran-ı Kerim hal-i hayatında içinde ve tebliğde bulunduğu toplumu dönüştürücü ilahi bir direktifler bütünüydü. Yani Cenab-ı Allah’tan kendisine “ilham yoluyla”, siz vahiy diyorsunuz, bildirimler geliyor ve bu bildirimlerle o toplumu dönüştürüyordu. Dolayısıyla peygamber için Kuran toplumu dönüştüren bir ilahi direktifler bütünü olarak algılanıyordu ve o sözün, ayetin karşılığını da pratik olarak orada aldığında O’nun için süreç tamamlanmış oluyordu. “Dostlar bu ayetleri mutlaka bir yerlere not edin, şöyle şöyle kaydedin, sonra da bir araya getirirsiniz ben öldükten sonra“ gibi bir talimatta bulunmadığı Hz. Ebubekir’in bu tavrından çok net anlaşılıyor. 

– Ama o zaman şu sorulacak: Biz aynı hadis kaynaklarında özellikle Hz. Osman’ın Kuran’ı toplatma girişimiyle ilgili rivayetlerin arasında şöyle ifadeler gördük: Peygamber “al bunu şu surenin şurasına koy” demiş. Bu ifadelerin Kuran’ın yazılış, toplanış, mushaf haline getiriliş sürecinin geriye dönük bir kurgulanması olduğunu düşünüyorum.

– Tefsir tarihine ilişkin rivāyet malzemesine baktığımızda peygamberin sahabe rivayetleri toplam tefsir rivayetleri içinde hepi topu yüzde 20’lik bir bir paya erişmiyor. Yani yüzde 80’lik kısım sahabe devrinden sonra başlıyor. Sahabenin bu durumuna başka hiçbir Müslüman nesil ulaşamadı. Çünkü hiçbir nesil sahabe kadar Kuran’ın inişine tanıklık etmedi.

– Sahabenin hayatındaki ana hedef, bu mesajın taşınması, doğru anlaşılması, doğru ayarda uygulanması olduğu için onlar bugün bizim için standardize edilmiş tek metin üzerinden ibareyi mutlak surette tek formatta okumak şeklinde bir kısıtlılığa da sahip değillerdi. 

– Sahabe Kuran metnini okuma, bir başkasına aktarma, telaffuz konusunda da daha toleranslıydı. Çünkü benim kanaatim şu ki, yedi harf ruhsatı, uygulaması ki Medine döneminde olmuş bir hadisedir, yedi harf ruhsatından da anlaşılıyor ki sahabe, mesajın doğru taşınması kaydıyla Kuran metninin lafızlarında az çok tasarruflarda bulunarak okumak gibi bir toleransı da yaşadı. Onlara tolerans hakkı verildi falan demiyorum ama böyle bir tecrübe içinde yaşadılar. Onlar anlam merkezli okuma toleransına sahiplerdi yani. Yani ayetin taşıdığı mesajı tersyüz etmemek kaydıyla okuma yapabilirsiniz.

– Hz. Ömer ile birlikte sahabenin Kuran tecrübesinde bir kırılma yaşandı. Kuran’ı iki kapak arasına alma işini Ömer yaptı. Peki niye yaptı? Akla ilk şu geliyor: Kuranı Kerim kaybolmasın diye. Kaybolsa ne olacak ki, Müslümanlar Kuran’ı bilfiil yaşıyor, tecrübe ediyor, nesilden nesile aktarıyor. Tarihsel tecrübeye de baktığımızda İslam’a dair bildiklerimiz, tecrübe ettiklerimiz, yaşadıklarımız ilahiyatçı olmayan, milyonlarca Müslüman için kitabi bilgiye dayanmıyor. Yaşayan sünnet, yaşayan İslam üzerinden öğreniliyor. Ben İslamın ahlâki öğretilerini, faziletler şunlardır, reziletler bunlardır, bunları surelerden öğrenmedim, bunların tamamını ortaokuldayken, gıybetin, lakab takmanın kötü olduğunu, okuma yazma bilmeyen, imza atamayan annemden öğrendim. O kimden öğrendi, o da anasından öğrendi. 

– Kuran kaybolursa korkusuna ilişkin ikinci şey, peygamber öldü, bir şey olduğunda ona sorma imkanı da ortadan kalktı, o zaman şu kitabı toplayalım, hüküm āyetlerine bakalım, uygularız ona göre, durumudur. Yani Müslümanlara bir hukuk kodu oluşturmak amacıyla mı yazıya aktarıldı derseniz, tarihselcilik, tarihüstücülük, evrenselcilik tartışmalarında sürekli önümüze geldiği gibi Hz. Ömer’in içtihatları ve uygulamaları hiç de böyle bir amaç gözettiğini göstermiyor. Madem olaylar karşısında Kuran’a başvuralım, sözü oradan bulalım diye bir metin oluşturduysanız, metindeki açık hükme rağmen Hz. Ömer’in bugün tarihselcilik dediğimiz düşünceye referans olacak uygulamaları var. O zaman şöyle anlıyoruz ki Ömer Kuran’ı hüküm çıkarma, meseleleri āyetlere bakarak çözmek amacıyla toplatmadı. Ne için toplattı peki Kuranı’? Benim fikrim, peygamberin yarattığı boşluğu dolduracak, tabiri caizse Yahudilerin Ahit Sandığı’na benzer sembolik bir kutsallık imgesi oluşturmak için yaptı.

– Hariciler Hz. Ali’ye diyorlar ki “Ali sen şimdi bu mevzuyu çözmek için insanı mı hakem gösteriyorsun, hakem Allah, Kuran olmalı.” Hz. Ali’nin cevabı “Evladım Kuran konuşmaz, insanlar onu konuşturur” oluyor.

– Bu bakış açısı o dönemde Kuran metninin bükülebilir yani lafı yorumcunun insafına kalmış bir metin olma özelliğine daha sahabe döneminde dikkat çekilmesi çok dikkat çekicidir. Nitekim tüm tarih Hz. Ali’nin söylediği bu sözü haklı çıkarmıştır.

Üzerine söyleyeceğim pek bir sözüm olmayacak. 

Kim ne anladıysa o.

Herkese keyifli günler dilerim.

Fotoğraf: kabe.com.tr

KAYNAK

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Gülbay
Takip et:
İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNN Türk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.
Önceki Makale Fatih Portakal Sözcü TV’den ayrıldı
Sonraki Makale “Gerçekçi ol, imkansızı iste”

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Serbest Kürsü

İmam Gazali’den molla rejimine

Halil Ocaklı
4 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi

Adil Gürkan
4 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

Süreç uzun ince bir yol

Gürsel Demirok
4 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Özgürlüğün pozitifi negatifi

Medya Günlüğü
4 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?