Pazartesi, 22 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Muhalefet partileri ne yapmalı? (2)

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 19 Eylül 2025 19:55
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

13 Eylül’de bu köşede yayımlanan yazımda, çeyrek asra yaklaşan iktidar döneminde AKP’nin iktidarı bırakmak niyetinde olmadığını, bazı ülkelerde yaşanan benzer örneklerden yola çıkarak muhalefet partilerinin nasıl bir yol haritası geliştirebileceğini tartışmıştım.

Yazı üzerine birçok yurttaşımızdan dönüş aldım. Çoğu, görüşlerime katıldığını ve muhalefetin “ortak akıl ve ortak kuvvetle” hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Bir okurum ise bana şu soruyu yöneltti:

“Peki, başka hangi öneriler eklenebilir?”

Bu soruyu düşünürken gündeme gelen bir olay dikkatimi çekti. Gençler arasında popüler olan Manifest Grubu’nun İstanbul’daki konseri sonrası haklarında soruşturma açıldı, birçok şehirdeki konserleri iptal edildi. Gerekçe olarak “teşhircilik” gibi ifadeler öne sürülse de bir dostumun gönderdiği video kafamda başka bir kapı araladı: Sahnede altı genç kız “Hak, hukuk, adalet” sloganını atıyor, binlerce genç aynı coşkuyla onlara eşlik ediyordu. Belki de asıl rahatsızlık bu seslenişten kaynaklanıyordu.

Burada şunu fark ettim: Siyasetimizin hâlâ yeterince önemsemediği iki büyük cephe var; gençler ve dijital alan. Geleneksel mitingler, televizyon ekranları ve gazete manşetleri siyasetin klasik sahnesi olmaya devam ediyor; ancak gençler artık siyaseti sosyal medyada, YouTube’da, TikTok’ta, Twitch yayınlarında yaşıyor. Muhalefetin bu alanı ihmal etmesi, seçimin en kritik kesimini kaybetmesi anlamına gelebilir.

Bu noktada  psikolog dostum Dr. Nil Gönce ile sohbet ettim. İlk bakışta “Psikolog siyasetten ne anlar?” denebilir. Oysa seçmen davranışını yalnızca ekonomi ya da siyaset bilimi değil, psikoloji de şekillendiriyor. İnsanlar oy verirken rasyonel hesaplardan çok, güven duygusu, umut, korku ve aidiyet üzerinden karar veriyor. Dostum Dr. Gönce tam da bu açıdan önemli hatırlatmalarda bulundu: Dijital iletişim stratejisinden umut diline, ittifak yönetiminden seçim güvenliğine kadar.

Peki, başka hangi öneriler eklenebilir?

1-Mikro hedefleme ve veri odaklı çalışma

Dijital strateji sadece fenomenlerle iş birliğinden ibaret değil. Seçmenleri demografik, coğrafi ve ilgi alanlarına göre gruplandıran ve her birine özelleştirilmiş mesajlar ileten bir “mikro hedefleme” stratejisi şart. Üniversite öğrencisi, gecekondu mahallesindeki bir ev hanımı ya da kendi işini kurmuş bir esnaf aynı vaatlerle ikna edilemez. Veriyi etik biçimde kullanarak, her kesimin gerçek sorununu anladığınızı göstermek ve kişiselleştirilmiş iletişim kurabilmek kritik önemde.

2-Yerel ve somut vaatler

Muhalefetin söylemleri, soyut ve genel ifadelerden sıyrılmalı. İnsanlara “daha fazla demokrasi” demek yerine, “bu ilçede ulaşım sorununu şu projeyle çözeceğiz”, “bu mahallede şu kadar kreş açacağız”, “çiftçiye şu koşullarda destek vereceğiz” gibi ölçülebilir ve denetlenebilir vaatler sunulmalı. İnsan somut bir çözüm gördüğünde, güven de inşa olur.

3-Alternatif medya ekosistemi yaratmak

Ana akım medyanın çoğunlukla iktidar kontrolünde olduğu bir ortamda, muhalefetin kendi medya ağını güçlendirmesi hayati önem taşıyor. Bu, sadece birkaç YouTube kanalına bel bağlamak değil; görsel ve içerik kalitesi yüksek, güvenilir habercilik yapan, yerel gazeteleri, podcast’leri, doğrulama platformlarını kapsayan bir ekosistem yaratmak demektir. Halkın güven duyabileceği bağımsız bir medya, siyasal iletişimin en güçlü dayanaklarından biridir.

4-İkna edici sözcüler ve hikâye anlatıcılığı

Siyaset sadece liderlerin işi değildir. Her alanda (ekonomi, dış politika, sosyal politikalar) bilgili, sakin, güven veren ve hikâye anlatma becerisine sahip sözcüler yetiştirmek gerekir. Çünkü insanlar istatistiklerden çok hikâyelere kulak verir. “Dolar şu kadar arttı” demek yerine, “dolar yükselince Antalya’daki serasında ürününü satamayan Ahmet amcanın yaşadığı sıkıntı…” diye başlayan bir hikâye, rakamlardan çok daha güçlü bir etki bırakır.

5-Kriz yönetimi ve iletişimde çeviklik

İktidar, kriz anlarında hızlıca kendi çerçevesini kurmayı başarıyor. Muhalefet ise genellikle gecikmeli ve tepkisel kalıyor. Oysa deprem, ekonomik şok ya da uluslararası kriz gibi olaylarda muhalefetin hızlı, tutarlı ve çözüm odaklı bir iletişim stratejisi ile sahaya çıkması gerekiyor. Sürekli “eleştiren” değil, aynı zamanda “çözüm üreten” bir pozisyonda olmak, güven inşa etmenin en etkili yollarından biridir.

6-Sivil toplumla organik iş birliği

Muhalefet kendini sadece parti teşkilatlarından ibaret görmemeli. Kadın örgütleri, çevre dernekleri, gençlik platformları, meslek odaları ve sendikalarla samimi, organik ve sürekli bir iş birliği kurulmalı. Bu yapılar hem toplumsal ihtiyaçların en iyi takipçileri, hem de tabanda geniş kitlelere ulaşmanın en doğal köprüleridir.

Sonuç

Siyaset soğuk hesapların ya da kuru eleştirilerin ötesindedir; umut, güven ve hikâyelerle kurulur. Muhalefet, Türkiye’nin tüm renklerini kucaklayan, somut vaatlerle beslenen, tabanda köklenen, dijital çağa uygun ve duygulara hitap eden bir dil geliştirebildiği ölçüde toplumsal karşılık bulacaktır. Bu öneriler, ütopik değil; modern siyasal iletişimin vazgeçilmez unsurlarıdır. Gelecekte “keşke” dememek için bugünden dikkate alınmaları elzemdir.

Miting fotoğrafı: chp.org.tr

İlgili yazı:

Muhalefet partileri ne yapmalı?

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Bugünkü köşe yazıları
Sonraki Makale Ankara’nın kaçırdığı fırsatlar ve Netanyahu’ya sunulan hediye

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İsrail solunun Gazze çıkmazı

Metin Duyar
22 Eylül 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türkiye’nin kayıt dışı gerçeği

Yıldırım Aktuğan
22 Eylül 2025
EditörSerbest Kürsü

Aziz Nesin gerçekten mizah ustası mıydı?

Alper Eliçin
21 Eylül 2025
Serbest Kürsü

Gelecekte bireysel saygınlık karneniz olacak

Adil Gürkan
21 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?