13 Eylül’de bu köşede yayımlanan yazımda, çeyrek asra yaklaşan iktidar döneminde AKP’nin iktidarı bırakmak niyetinde olmadığını, bazı ülkelerde yaşanan benzer örneklerden yola çıkarak muhalefet partilerinin nasıl bir yol haritası geliştirebileceğini tartışmıştım.
Yazı üzerine birçok yurttaşımızdan dönüş aldım. Çoğu, görüşlerime katıldığını ve muhalefetin “ortak akıl ve ortak kuvvetle” hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Bir okurum ise bana şu soruyu yöneltti:
“Peki, başka hangi öneriler eklenebilir?”
Bu soruyu düşünürken gündeme gelen bir olay dikkatimi çekti. Gençler arasında popüler olan Manifest Grubu’nun İstanbul’daki konseri sonrası haklarında soruşturma açıldı, birçok şehirdeki konserleri iptal edildi. Gerekçe olarak “teşhircilik” gibi ifadeler öne sürülse de bir dostumun gönderdiği video kafamda başka bir kapı araladı: Sahnede altı genç kız “Hak, hukuk, adalet” sloganını atıyor, binlerce genç aynı coşkuyla onlara eşlik ediyordu. Belki de asıl rahatsızlık bu seslenişten kaynaklanıyordu.
Burada şunu fark ettim: Siyasetimizin hâlâ yeterince önemsemediği iki büyük cephe var; gençler ve dijital alan. Geleneksel mitingler, televizyon ekranları ve gazete manşetleri siyasetin klasik sahnesi olmaya devam ediyor; ancak gençler artık siyaseti sosyal medyada, YouTube’da, TikTok’ta, Twitch yayınlarında yaşıyor. Muhalefetin bu alanı ihmal etmesi, seçimin en kritik kesimini kaybetmesi anlamına gelebilir.
Bu noktada psikolog dostum Dr. Nil Gönce ile sohbet ettim. İlk bakışta “Psikolog siyasetten ne anlar?” denebilir. Oysa seçmen davranışını yalnızca ekonomi ya da siyaset bilimi değil, psikoloji de şekillendiriyor. İnsanlar oy verirken rasyonel hesaplardan çok, güven duygusu, umut, korku ve aidiyet üzerinden karar veriyor. Dostum Dr. Gönce tam da bu açıdan önemli hatırlatmalarda bulundu: Dijital iletişim stratejisinden umut diline, ittifak yönetiminden seçim güvenliğine kadar.
Peki, başka hangi öneriler eklenebilir?
1-Mikro hedefleme ve veri odaklı çalışma
Dijital strateji sadece fenomenlerle iş birliğinden ibaret değil. Seçmenleri demografik, coğrafi ve ilgi alanlarına göre gruplandıran ve her birine özelleştirilmiş mesajlar ileten bir “mikro hedefleme” stratejisi şart. Üniversite öğrencisi, gecekondu mahallesindeki bir ev hanımı ya da kendi işini kurmuş bir esnaf aynı vaatlerle ikna edilemez. Veriyi etik biçimde kullanarak, her kesimin gerçek sorununu anladığınızı göstermek ve kişiselleştirilmiş iletişim kurabilmek kritik önemde.
2-Yerel ve somut vaatler
Muhalefetin söylemleri, soyut ve genel ifadelerden sıyrılmalı. İnsanlara “daha fazla demokrasi” demek yerine, “bu ilçede ulaşım sorununu şu projeyle çözeceğiz”, “bu mahallede şu kadar kreş açacağız”, “çiftçiye şu koşullarda destek vereceğiz” gibi ölçülebilir ve denetlenebilir vaatler sunulmalı. İnsan somut bir çözüm gördüğünde, güven de inşa olur.
3-Alternatif medya ekosistemi yaratmak
Ana akım medyanın çoğunlukla iktidar kontrolünde olduğu bir ortamda, muhalefetin kendi medya ağını güçlendirmesi hayati önem taşıyor. Bu, sadece birkaç YouTube kanalına bel bağlamak değil; görsel ve içerik kalitesi yüksek, güvenilir habercilik yapan, yerel gazeteleri, podcast’leri, doğrulama platformlarını kapsayan bir ekosistem yaratmak demektir. Halkın güven duyabileceği bağımsız bir medya, siyasal iletişimin en güçlü dayanaklarından biridir.
4-İkna edici sözcüler ve hikâye anlatıcılığı
Siyaset sadece liderlerin işi değildir. Her alanda (ekonomi, dış politika, sosyal politikalar) bilgili, sakin, güven veren ve hikâye anlatma becerisine sahip sözcüler yetiştirmek gerekir. Çünkü insanlar istatistiklerden çok hikâyelere kulak verir. “Dolar şu kadar arttı” demek yerine, “dolar yükselince Antalya’daki serasında ürününü satamayan Ahmet amcanın yaşadığı sıkıntı…” diye başlayan bir hikâye, rakamlardan çok daha güçlü bir etki bırakır.
5-Kriz yönetimi ve iletişimde çeviklik
İktidar, kriz anlarında hızlıca kendi çerçevesini kurmayı başarıyor. Muhalefet ise genellikle gecikmeli ve tepkisel kalıyor. Oysa deprem, ekonomik şok ya da uluslararası kriz gibi olaylarda muhalefetin hızlı, tutarlı ve çözüm odaklı bir iletişim stratejisi ile sahaya çıkması gerekiyor. Sürekli “eleştiren” değil, aynı zamanda “çözüm üreten” bir pozisyonda olmak, güven inşa etmenin en etkili yollarından biridir.
6-Sivil toplumla organik iş birliği
Muhalefet kendini sadece parti teşkilatlarından ibaret görmemeli. Kadın örgütleri, çevre dernekleri, gençlik platformları, meslek odaları ve sendikalarla samimi, organik ve sürekli bir iş birliği kurulmalı. Bu yapılar hem toplumsal ihtiyaçların en iyi takipçileri, hem de tabanda geniş kitlelere ulaşmanın en doğal köprüleridir.
Sonuç
Siyaset soğuk hesapların ya da kuru eleştirilerin ötesindedir; umut, güven ve hikâyelerle kurulur. Muhalefet, Türkiye’nin tüm renklerini kucaklayan, somut vaatlerle beslenen, tabanda köklenen, dijital çağa uygun ve duygulara hitap eden bir dil geliştirebildiği ölçüde toplumsal karşılık bulacaktır. Bu öneriler, ütopik değil; modern siyasal iletişimin vazgeçilmez unsurlarıdır. Gelecekte “keşke” dememek için bugünden dikkate alınmaları elzemdir.
Miting fotoğrafı: chp.org.tr
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: