AKP çeyrek asra yakındır iktidarda. Bu iktidarı bırakmak niyeti de yok. İktidarını sürdürmek için türlü yollara başvuruyor.
Başvurduğu yolların demokratik olup olmadığı da umurunda değil. Hedefe giden her yol mübah. Devlet organlarını kullanmak, yargıyı etkilemek, yasamayı yönlendirmek, medyayı kontrol etmek, vatandaşın beynini yıkamak, ülkenin kimi duyarlı sorunlarını amaçları doğrultusunda kullanmak, muhalefetin ayarını bozmak, bölmek, siyasi transferlere başvurmak hepsi AKP’nin strateji heybesinde. Gelişmelerin seyrini göre belirlediği hedef doğrultusunda heybedekileri çıkarıp kullanıyor. Ortağı MHP de iktidara bu hedef doğrultusunda gerekli desteği sağlıyor.
İktidarın bu süreçte en çekindiği parti, CHP. AKP, hiç kaybetmeyeceğini düşündüğü İstanbul’un altın anahtarını CHP’ye teslim etti. Yüreği yandı, karalar bağladı. İstanbul’un altın anahtarını teslim ettiği Büyükşehir Belediye Başkanı ve arkadaşlarını, siyasi mühendislik oyunlarıyla yargı kıskacına aldı. Ardından türlü çeşitli gerekçelerle demir parmaklıkların gerisine göndererek siyaseten pasifize etti. Ardından CHP’ye yüklendi var gücüyle. Onu da yargıyla karşı karşıya bıraktı. İtibarsızlaştırmaya çalıştı.
Bu çerçevede, CHP İstanbul İl Başkanlığı binası önünde yaşanan inanılmaz görüntüleri insanlar TV’lerde kaygıyla, şaşkınlıkla izlediler. Aldıkları emirleri yerine getirmeye çalışan yağız delikanlı polisler için mi üzülsünler, demokrasi adına binayı korumaya çalışan, milletvekilleri dahil kadın erkek her yaştaki CHP’lilere mi üzülsünler bilemediler.
Mart ayından bu yana düzenlenen mitinglerde de polis ve gençler kimi zaman karşı karşıya gelmişler, ancak, bir iki sınırlı olayın dışında, böyle kaygı verici sahneler yaşanmamıştı. İnsanlar kaygıyla soruyorlar, “Neler oluyor, nereye gidiyoruz, bu işin sonu nereye varır?” diye. Bu soruları, bu ortamın yaşanmasına yol açan kararları verenler yanıtlamalı.
Görünen o ki yıllar boyu korumaya, geliştirmeye özen gösterilen demokrasimiz ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Demokrasimizin sağlığa kavuşması için tedbirler alınması gerekiyor. Bu konuda iktidara da, muhalefete de önemli görevler ve sorumluluklar düşüyor.
Öncelikle hastanın ateşi ve tansiyonu kontrol altına alınmalı, normal düzeye düşürülmeli. Yüksek ateş ve tansiyon uyarı olmalı siyasilere.
Toplumun çeşitli kesimlerinden yapılan çağrılarda, demokrasi, adalet ve özgürlük isteyen herkesin bir araya gelmesi, ortak akıl ve ortak kuvvetle hareket etmesi isteniyor. Tüm siyasi partilerin, meslek örgütlerinin sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının çok partili demokrasiye sahip çıkmaları talep ediliyor.
Bir akademisyen dostum, iktidarların el değişimi konusunda sıkıntılar yaşanan bazı ülkelerde, muhalefet partilerinin nasıl bir strateji izledikleri hususunda kısa bir not göndermiş. Notta, dünya örneklerinden çıkarılabilecek ortak derslere de işaret ediliyor.
Demokrasiye sahip çıkılması konusunda yapılan çağrıları değerlendireceklere yardımcı olabileceği düşüncesiyle nottaki bilgileri aşağıda sunuyorum.
Meksika
Başkanlık sistemi uygulanan Meksika’da 1929’da kurulan merkez eğilimli Kurumsal Devrimci Parti (PRİ), 2000 yılına kadar kesintisiz 71 yıl iktidarda kaldı.
Seçimler vardı ama eşit koşullarda değildi. Zamanla muhalefet partileri Ulusal Hareket Partisi (PAN) şemsiyesi altında birleşerek seçim güvenliği ve uluslararası baskı mekanizmaları geliştirdiler. 2000’de PRI iktidarı demokratik seçimlerle sona erdi.

Meksika’da 2000 yılında yapılan seçimle PRİ iktidarı son buldu
Bu iş birliğinden alınabilecek ders: Uzun vadede kurumsallaşmış muhalefet, uluslararası destek ve halkın değişim talebi iktidarı sarsabilir.
Güney Kore
Başkanlık sistemi uygulanan Güney Kore’de, askeri darbe ile yönetimi ele geçiren asker ve siyasetçi Demokratik Adalet Partisi lideri Chun Doo-hwan devlet başkanı olarak 1981-1988 yılları arasında iktidarda kaldı. Otoriter askeri rejim, baskıcı yargı ve medyanın denetim altında tutulduğu ülkede, muhalefetin stratejisi öğrenci hareketleri, sendikaların baskıları ve geniş halk protestolarına dayanmıştı. Bu baskılar sonucu 1987’de rejim demokratik seçimlere zorlanarak iktidar değişti. Chun Doo-Hwan ölüm cezasına çarptırıldı ise de, daha sonra o dönemin Devlet Başkanı Kim Young-sam tarafından affedildi…

Güney Kore’de 1987 yılındaki işçi grevi
Güney Kore örneğinden alınabilecek ders: Toplumsal mobilizasyon ve kitlesel protesto, uluslararası destekle birleştiğinde demokratik dönüşümü tetikleyebilir.
Şili
Şili’de Eylül 1973-Mart 1990 tarihleri arasında Augusto Pinochet’nin liderliğindeki askeri diktatörlük ve baskıcı yönetime karşı muhalefet 1988’de yapılan halk oylamasında bir araya geldi. Ortaklaşa yapılan “Hayır” kampanyasıyla demokratik geçiş başarıldı..
Ders: Birlik + güçlü kampanya + uluslararası baskı demokratik dönüşümün anahtarı oldu
Macaristan
Macaristan’da Başbakan Viktor Orbán’ın Fidesz Partisi 2010’dan beri iktidarda. Orban’ın yönetimindeki ülkede, medya bağımsızlığı ve yargı denetimi büyük ölçüde zayıfladı. 2022 seçimlerinde muhalefet partileri (liberal, sosyal demokrat, yeşil, milliyetçi) geniş bir ittifak kurdu. Ancak ittifak zayıf koordinasyon ve ekonomik popülizm karşısında başarısız oldu.
Alınabilecek ders: Muhalefet ittifakları önemli ama yalnızca “karşıtlık” değil, pozitif ve inandırıcı bir vizyon da sunmak gerekiyor.
Polonya
Polonya’da muhafazakar merkez sağdaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), iktidarda olduğu yıllarda (2015–2023) yargı bağımsızlığını sınırladı, medyayı kontrol etti. 2023 seçimlerinde farklı muhalefet blokları (Sivil Koalisyon, Üçüncü Yol, Sol) koordineli çalıştı, seçmenleri ekonomik ve demokratik sorunlar üzerinden mobilize etti. Seçimlerin sonucunda PiS birinci parti olsa da çoğunluğu kaybetti; muhalefet birleşerek hükümeti kurdu.

Polonya’da 2023 yılındaki seçimlerde muhalefet güç birliği yaptı
Alınabilecek dersler
Her ülkenin koşulları farklı. Kültürleri farklı. Seçmen profilleri farklı. Bu itibarla yukarıdaki verilerden kesin bir sonuca varmak mümkün değil. Ancak asgari müşterek olarak muhalefet partilerinin belirli konularda ortak hareket etmeleri makul bir seçenek olarak ortaya çıkmakta,.
Akademisyen dostum, dünya örneklerinden çıkarılabilecek ortak dersler olarak şu hususlara dikkat çekmiş:
*Birlik: Muhalefet partileri ideolojik farklılıklarına rağmen minimum ortak paydada birleşmek zorunda.
*Pozitif vizyon: “Mevcut iktidara karşı olmak” tek başına yetmiyor;seçmene daha iyi bir gelecek vaadi sunulmalı.
*Seçim güvenliği: Bağımsız gözlem, sandık örgütlenmesi ve uluslararası denetim çok önemli.
*Sivil toplum ve gençlik: Üniversiteler, meslek örgütleri, sendikalar ve gençlik hareketleri muhalefetin toplumsal tabanını güçlendiriyor.
*Uluslararası destek: Demokrasi ve insan hakları ekseninde uluslararası kamuoyu baskısı iktidar üzerinde etkili oluyor.
Muhalefete düşen
Çeyrek asırlık AKP iktidarını sandıkta yenebilmek ve iktidara gelebilmek kolay değil. Mevcut “Tek Adam Sistemi” AKP’ye büyük kolaylıklar, avantajlar sağlıyor. Ayrıca, Erdoğan’a güçlü gönül bağı olan milliyetçi, muhafazakar insanlarımızın, çektikleri tüm sıkıntılara rağmen seçimlerde geçmişten farklı bir tutum takınmaları beklenmemeli. Keza iktidardan çeşitli şekillerde nemalanan kesimlerin AKP’ye desteklerini sürdürmeleri beklenmeli. Türkiye için duyarlı konularda ancak Erdoğan’ın cesur adımlar atabileceğini düşünenlerin sayısı da az değil. Erdoğan’la daha kolaylıkla ilişki kurulabileceğini düşünen kimi dış güçlerin desteğini de hesaba katmak gerekir. Bu itibarla kamuoyu yoklamalarına, mitinglerdeki kalabalığa ve coşkuya bakıp erken iktidar hayalleri kurmak doğru değil. Kimi muhalefet partilerinin içindeki farklı seslerin de bu partiler açısından ayrı bir zafiyet kaynağı olduğu unutulmamalı.
Bu koşullarda soru şu: Zorluklara karşı muhalefet ne yapmalı, nasıl tutum takınmalı?
Cumhuriyetimize ve demokrasimize yönelen teşebbüsleri dikkate alan demokrasi, adalet ve özgürlük savunucusu insanlarımızın birlikte hareket edilmesi çağrısında bulunduklarına yukarıda işaret etmiştik…
Bu çağrıları ve zorlukları göz önünde tutan muhalefet partileri, önümüzdeki süreçte kendilerine şu şekilde bir yol haritası çizebilirler:
*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yasamanın yürütme üzerindeki denetim araçlarını oldukça sınırladı. Artık hükümetin istifaya zorlanması parlamenter araçlarla mümkün değil. Muhalefetin tek meşru aracı seçim. Seçimlere gidilmesi konusu gündemde tutulmaya devam edilmeli. Seçimlerde ortak akıl ve ortak kuvvetle hareket edilmeli.
*Seçimlere kadar muhalefet partileri, TBMM’de başta halkımızın gündemindeki ekonomik, sosyal, çevresel vs. sorunlar olmak üzere pek çok konuda stratejik iş birliği içinde olmalı, dirsek temasında bulunmalı, soru önergeleri ile iktidarı baskı altında tutmalı.
*Siyasi otoritenin yargıyı etkileyebilecek söylem ve eylemleri konusunda da muhalefet duyarlı olmalı, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ısrarla savunmaya devam etmeli.
*Medya üzerinde AKP’nin yoğun kontrolü, muhalefetin seçmene iletişimini sınırlamakta. RTÜK, muhalif medyaya karşı baskı aracı olarak kullanılmakta. Bu koşullarda, muhalif ve bağımsız, tarafsız medya başta, alternatif medya kanalları, dijital platformlar ve yurt dışı merkezli bağımsız yayınlarla muhalefetin sesi duyurulmalı.
*2019 ve 2024 yerel seçimlerinde büyükşehir belediyelerinin kazanılması, muhalefete halka doğrudan hizmet sunma imkanı sağladı. Ancak kayyum atamaları ve yargı süreçleri bu alanı daraltmakta. Buna rağmen şeffaf ve kapsayıcı belediyecilik uygulamaları seçmen güvenini pekiştirdi. Bu uygulamalar sürdürülmeli, belediyeler halkla kucaklaşmaya devam etmeli.
*Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve uluslararası insan hakları kuruluşları Türkiye’de insan hakları ve demokratik gerilemeye ilişkin raporlar yayınlıyorlar. Muhalefet, bu raporları ve AİHM’in Türkiye ile ilgili kararlarını uluslararası gündemde tutarak hükümet üzerinde normatif baskı oluşturmalı.
*Türkiye’de genç nüfusun siyasal katılım talebi artmakta. Muhalefet, meslek örgütleri, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaparak ve gençlerin taleplerini dikkate alarak tabanını genişletmeye çalışmalı.
Bu önerilere başkaları da eklenebilir.
Önemli olan Cumhuriyetimizi, demokrasimizi korumak ve savunmak amacıyla ortak akıl ve ortak kuvvetle hareket etmek ve çok partili demokrasiye sahip çıkmaktır…
Manşet fotoğrafı: chp.org.tr
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: