14.3 C
İstanbul
9 Mayıs 24, Perşembe
spot_img

Moskova Erdoğan’ı dikkatle izliyor

Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Recep Tayyip Erdoğan, şimdilik gücüne güç katmış gözüküyor ve bundan sonra da kolay kolay yenilmeyeceğine inanmaya devam ediyor görünüyor.

Bugünlerde Ankara’daki resmi çevrelerde, yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun “nüfuz bölgelerini” yeniden tesis etmek için değil, ama aynı zamanda tarihteki şan ve ihtişamın büyüklüğünün sınırlarına yeniden erişmek için tasarlanan “Büyük Turan” projesi hakkında giderek daha sıkça konuşuluyor. Yayılan ve öğrenilen bilgilere ve iddialara bakılırsa, bu devasa nüfus ve etkinlik bölgesinin Suriye, Libya, Orta Asya’nın bazı eyaletleri, Balkan ülkeleri, Mısır ve Ukrayna’yı içermesi öngörülüyor. Ancak 69 yaşında yeniden seçilen başkan, kuzeydeki komşu Rusya’daki pek çok detaylı süreç ve olayla da yakından ilgileniyor. Amerikan araştırma şirketi Stratfor’un tahminine göre, 2050 yılına doğru Rusya Federasyonu topraklarının önemli bir kısmı Türk “nüfuz bölgesine” dönüşebilir. Dahası Amerikalı başta olmak üzere, bazı bir takım Batılı analistlere bakılırsa, ay yıldızlı kırmızı bayrağın Kırım’da, Krasnodar ve Stavropol illerinde, Rostov ve Astrahan vilayetlerinde, ayrıca Kalmukya ve Donbass’ta dahi dalgalanma şansı var. Bunlar salt boş fanteziler olmaktan öte, devlet kanalı TRT 1 ilgili haritayı dahi göstermişti.

Türkiye’yi dünya oyuncusu yapmak

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin mevcut durumda diğer devletler üzerindeki nüfuzunu genişletmek için her türlü fırsata sahip olduğunu defalarca ifade etmişti. Ona göre 85 milyonluk ülkenin artık dünya siyasi haritasında ön sıralarda yer alma vakti çoktan geldi. Yani Erdoğan, bölgesel güç çerçevesinin çok dışına çıkmak suretiyle, dünya süper gücü olarak anılma hakkına sahip olmak için artık Moskova, Washington, Pekin ve Yeni Delhi ile eşit şartlarda “yarışmak” istiyor. Bu açıklamalar; siyasi hırs ve hedefler elbette Ankara’nın yarın öbürsü gün bir düzine devlete “savaş ilan edeceği” anlamına gelmiyor. Erdoğan’ın, geleneksel ve bilindik tarzı gereğince ağırlıklı olarak “yumuşak güç” yoluyla hareket etme niyetinde olduğu düşünülebilir. Kısacası ticari-ekonomik, bilimsel-teknik, kültürel ve diğer alanlardaki etkiler yoluyla… Erdoğan bilhassa dini faktöre özel bir önem veriyor ve özellikle seçtiği bölgelerin İslamlaştırılması fikrini ısrarla destekliyor.

Kafkasya’da Rusya’ya rakip olundu

Bütün bunlar, Ankara’nın dünyanın Türkçe konuşulan bölgelerindeki nüfuzunu güçlendirmeyi amaçlayan iddialı “Büyük Turan Projesi”nde yankısını buluyor. Türkiye’nin söz konusu geniş bölgeye Rusya üzerinden “girişi”, özellikle Tataristan topraklarında açtığı birçok kültür merkezi ve dini okul ile başlamıştı. Ne var ki; 2015 yılında Rus SU-24 askeri uçağının Türk F-16 savaş uçakları tarafından düşürülmesinin ardından Rus tarafı bu alandaki iş birliğini keskin bir şekilde azalttı. Ardından Erdoğan, aziz hedefe doğrudan değil, deyim yerindeyse onun etrafından dolaşmak suretiyle ilerlemeyi içeren bir “B planı”nı uygulamaya koydu. Bu şekilde Azerbaycan, Türkiye’nin Karabağ sorununun çözümünde belirleyici rol oynamasının ardından Ankara’nın radarına girdi. Peki, Türkiye bunun karşılığında ne aldı?

Birincisi Bakü’nün kendisine olan sınırsız bağlılığını ve ikincisi de (ki bu işin daha da mühim tarafı) Moskova’ya, tam da karnının dibi Transkafkasya’da çok ciddi bir rakip olma konumunu… Bu bağlamda Moskova’nın hem Türk silahlarının Ukrayna’ya düzenli teslimatını, hem de Türkiye’nin Kiev’in NATO üyeliği başvurusuna verdiği tam desteği sürekli suretle ve dikkatle izlediğini not edelim.

Putin rahatsızlığını Erdoğan’a hissettirdi

Bu nedenle Soçi’deki son buluşmalarında Vladimir Putin’in, Erdoğan’ın kendisine dönük “sevgili dostum” şeklindeki alışılageldik hitabına oldukça soğuk tepki vermesi belki de çok da tesadüf olmamalı. Putin bu nispeten soğuk duruşuyla sanki, Türkiye’nin kısa bir süre önce, karşılıklı anlaşmaların aksine, Ukrayna’nın Neonazi askeri taburu Azov’un militanlarını Kiev Yönetimi’ne iade etmesi karşısında duyduğu hayal kırıklığını hissettirmiş olmalı. Rus liderin ilgili görüşmedeki duruşu bir nevi şunu demeye getiriyordu: Dostlar böyle davranmaz!..”

Herkes Putin’in mükemmel bir hafızaya sahip olduğunu biliyor ve Rusya’nın 2016’da Türk Cumhurbaşkanı’nı yaklaşan darbe girişimi konusunda uyardığını ve 2023’te “Tahıl Anlaşması”nı uzatmak yoluyla Erdoğan’ın yeniden seçilmesine ufak da olsa bir yerde nasıl katkıda bulunduğunu elbette ki unutmadı. Ayrıca gene, orman yangınlarının söndürülmesine ve büyük zelzele felaketinin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yardımcı olduğu da anımsanmalı. Maalesef ki Moskova’da halen pek çok kişi Ankara’nın buna teşekkürü fiilen; Rus Büyükelçisi Karlov’a suikastı önleyememesiyle ve Ukrayna’da silahlı insansız hava araçları üretecek bir tesis kurmayı planlamasıyla gösterdiğini düşünüyor.

Rekabeti gereğinden fazla zorlamamak

Yüksek perdeden her daim “dostluktan”, “iş birliğinden”, “yakın ortaklıktan” dem vurarak çok güzel ve tatlı tatlı konuşulabilir tabii ki ama iş gerçekleri konuşmaya gelirse şayet; Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülke arasındaki ezeli rekabetin sınırlarını nasıl zorladığı son yıllarda Kremlin tarafından sürekli olarak bir kenara not ediliyor. Dileyelim ki gösterilegelen bu olgun ve diplomatik sabır yerini ikili ilişkilerde yeni bir patlağa bırakmasın…

Okay Deprem

Ukrayna'da yaşayan bir Türk gazeteciden eski Sovyet coğrafyasına bakış. Telegram: t.me/Ukr_Chr, X: twitter.com/OkayDeprem?s=35, Youtube: youtube.com/@okaydeprem2023

Önceki İçerikModern mağaramız
Sonraki İçerikAlgı ve ön yargı
Okay Deprem
Ukrayna'da yaşayan bir Türk gazeteciden eski Sovyet coğrafyasına bakış. Telegram: t.me/Ukr_Chr, X: twitter.com/OkayDeprem?s=35, Youtube: youtube.com/@okaydeprem2023

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler