Bazı lehçeler geçmişte çok yönlü sosyal ve politik faktörler nedeniyle daha yaygın ve baskın hale gelmiş, eski Mısırca gibi güçlü ana dillerin yerini almıştır.
Belirli bir bölgedeki güç dengeleri değiştiğinde, lehçelerden biri daha yaygın olarak kullanılabilir ve sonunda yönetici sınıfın dilinin yerini alabilir.
Bazen de yükselen lehçelerden biri klasik dilin ayırt edici özelliklerini bünyesine katarak önemli değişikliklere uğrar ve bu şekilde yaygın standart dile dönüşebilir.
Bu köklü değişiklikler sonucunda doğal olarak klasik yapıdan uzaklaşmış yeni bir dil ortaya çıkmış olur. Örneğin, Latince, Eski Yunanca ya da Sanskritçe “etki erozyonuna” uğramış, ya kendi içinden çıkan ya da pek çok özelliğini ödünç almış olan yerel bir lehçeye yer açmış dillerdir.
Böylelikle Latinceden türeyen İtalyanca, Antik Yunancadan türeyen modern Yunanca ya da Sanskritçeden türeyen Hintçe, ata dillerden oldukça farklı dillere dönüşmüşlerdir. Yaşam alanı daralan klasik diller, istemeseler de yeni dil ya da diller lehine tarih sahnesinden silinirler.
Antik Mısırca olarak da bilinen Kemet dili, Mısır’da M.Ö. 3 binlerden M.S. 4. yüzyıla kadar binlerce yıl boyunca kullanılmıştır. Afrika’nın Nil Vadisi bölgesinde konuşulan erken bir Afro-Asyatik dilden türediğine inanılmaktadır.
Eski Mısır, Akdeniz bölgesinde bir güç haline geldikçe, Kemet dili gelişti ve yeni sözcükler, gramer özellikleri ve yazı sistemlerinin benimsenmesiyle genişledi. Bu dil aynı zamanda devlet arşivinde, piramit duvarlarında, mumya tabutlarında ve diğer anıtsal yapılarda görülen hiyeroglif yazıların da dilidir.
Kemet, “kara toprak” demektir. Eski çağlarda Mısır ülkesi, Nil Nehri’nin çekilirken kıyılarda bıraktığı koyu renkli verimli topraklara atfen “Kemet” olarak adlandırılıyordu. Son derece zengin bir kültür ve sofistike bir sosyal örgütlenme ile karakterize edilen Mısır uygarlığı, Kemet uygarlığı olarak da bilinir.
Mısır’ın en eski yazısı olan hiyeroglif yazı sistemi, her biri belirli bir sesi ya da nesneyi tanımlayan yüzlerce sembolden oluşuyordu. “Kutsal yazı” anlamına gelen hiyeroglif terimi Mısırca değil Yunancadır. Hiyeroglif yazı stili Mısırlılar tarafından kutsal olarak benimsendiği için Yunanlılar bu tanımı kullanmış.
Mısırcanın ikinci evresinde M.Ö. 7. yüzyılda ikinci yazı sistemi olarak bilinen hiyeratik yazı devreye girmiştir. Hiyeratik yazı, daha hızlı ve pratik biçimde yazmak için hiyerogliflerin basitleştirilmiş versiyonu olarak geliştirilmiştir.
Günlük yazışmalarda ve ticari işlerde kullanılan hiyeratik yazı sistemi daha az resim içeriyordu ve daha çok soyut ve sembolik bir yapıya sahipti. Kemet dilinin kullanımı, Helenistik dönemden itibaren yerini aşamalı olarak Kıpti dili ve Yunanca gibi dillere bırakmasıyla azaldı.
Mısır yazılarında noktalama sembolleri yoktu, sözcükler arasında boşluk bırakılmıyordu. Ünlü sesler yazılmıyor, yalnızca ünsüzler yazılıyordu. Bu nedenle bu yazının gerçek seslerini yapılandırma şansımız asla olamayacak.
M.Ö. 1 yüzyılda yeni bir yazı sistemi olarak demotik yazı geliştirildi. Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu zamanındaki yükselişiyle Kemet dili, eski Mısır dilinin son aşamasını temsil eden Kıpti diline evrildi. M.S. 4. yüzyılda hiyeroglif, hiyeratik veya demotik yazı sistemleri büyük ölçüde kullanımdan kalktı.
Sonraki birkaç yüzyılda eski demotik yazıdan ödünçlenen yedi simgeyi de içeren Yunan alfabesinin değiştirilmiş bir versiyonu kullanıldı. 1798 yılında Fransızların Mısır’da bulduğu ünlü “Rosetta Stone” adlı anıt taşın bir yanı hiyeroglif, diğer yanı Yunanca, diğer yanı ise demotik yazıyla yazılmıştı. Rosetta Taşı, hiyerogliflerin Yunanca üzerinden deşifre edilmesine aracılık eden çok önemli bir keşifti.
Kemet dilinin yok oluşunu hızlandıran ana etken, Mısır’ın uzun süre işgalci yabancı güçler tarafından yönetilmesi ve kültürel olarak asimile edilmesiydi. Bir diğer neden ise Nil yatağının değişmesiyle tarımsal üretimin krizi ve kıtlıkla birlikte salgın hastalıkların ve savaşların patlak vermesiydi. Sıtma, parazit enfeksiyonları ve tüberküloz gibi hastalıklar kitlesel ölümlere yol açmıştı.
M.Ö. 6. yüzyılda Persler, M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender orduları ve M.Ö. 1. yüzyılda Roma tarafından işgal edildi. Yönetici sınıf tarafından konuşulan Yunanca Helenistik dönemde Mısır’ın resmi dili bile olmuştu.
Mısır, 4. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar Bizans İmparatorluğu’nun bir eyaletiyken, Kıptice artık konuşma dili olarak eski Mısırcanın yerini almıştı. Arapların M.S. 639 yılında Mısır’ı işgal etmeleriyle, yüzlerce yıl süren Bizans yönetimini sona erdi, İslami nüfuz dönemi başladı. Böylece M.S. 17. yüzyıla kadar yazı dili olarak kullanılan Kıptice yerini Arapçaya bıraktı ve yalnızca Hristiyan azınlığın dili oldu.
Günümüzde Kıpti dili artık ana dil olarak konuşulmamaktadır, ancak Kıpti Ortodoks Kilisesi’nin aktif olduğu Mısır ve Etiyopya’nın yanı sıra Sudan ve Libya’daki küçük Kıpti topluluklarca ayin dili olarak kullanılmaktadır.
Bir gün Mısır’a gidecek olursanız, geleneksel Kıpti kilisesindeki bir ayine katılarak bu antik dili canlı duyma fırsatını yakalayabilirsiniz. Tarihsel dil bilimciler, Mısır’ın kültürel ve dilsel geçmişini anlamak için eski Mısır dillerini ve bu dillerin evrimini incelemeye devam ediyor.