Mülkiye’den sınıf arkadaşım Ülker aradı. “Economist’in kapağını gördün mü? Dergi 2025 yılına damga vuracak olayları kapağına taşımış. 2025 yılına ait kehanetler var” dedi.
Ülker, Economist kapaklarının o yılın göstergesi olduğuna inanan bir arkadaşım. “Ece’nin TV’de verdiği haberlerde duydum. Kapaktaki bazı simgeleri yorumladı” dedim. “Endekste Türkiye yok. İncelense acaba içinde Türkiye ile ilgili bir öngörü var mıdır merak ettim. Sen eskiden Milli Güvenlik’te de çalıştın. Belki ilgilenirsin diye düşündüm” dedi. “Sağ ol” dedim.
Ülker doğru söylüyordu. Eskiden Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde ARDE Başkanı olarak bir dönem (2005-2010) görev yaptım. O tarihlerde müşavir ve uzmanlarımızla milli güvenliğe ilişkin iç ve dış tehdit değerlendirmelerinde bulunurduk. Dağın ardını, ufkun ötesini görmeğe çalışır, gelecekteki olası gelişmelere ilişkin öngörüler yapardık. İlgili kurumlarla istişarelerde bulunarak dönemsel olarak Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) taslağını hazırlar, makama sunardık.
Günümüzde de milli güvenliğe tehdit oluşturabilecek konular zaman zaman gündeme geliyor. Siyasilerimiz de bu çerçevede kimi zaman neyin milli güvenliğimize tehdit olduğuna ilişkin demeçler veriyorlar.
Anayasa ve yasalar çerçevesinde, milli güvenlik ile ilgili tedbirlerin alınması ve uygulanması sorumluluğu Cumhurbaşkanına ait. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7. Din Şurası’nda yaptığı konuşmada,”Toplumun çimentosu mukaddesatına yönelik saldırılar milli güvenlik sorunu” ifadelerini kullandı. “Filmlerin, dizilerin, televizyon programlarının aile ile birlikte dini değerlerimizi, dindarları da hedef aldığını müşahede ediyoruz” diye konuşan Erdoğan isim vermeden kimi TV dizilerini hedef aldı. Bu konuşmanın ardından RTÜK harekete geçerek bazı dizilere cezalar verdi.
Zaman içinde tehdit değerlendirmelerinin ve bu değerlendirmelerde bulunan kurumların değiştiği görülüyor. Geçmişte tehdit olarak görülen hareketlere zamanla daha anlayışla yaklaşılabiliyor. Geçmişte, Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu gereği oluşturulan bir kurul vardı. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği de üyeydiler. AB Uyum Paketi kapsamında o kurul yok artık. Küçükleri muzır neşriyattan koruma amaçlı bir kurul vardı. O kurul da yok artık. Artık RTÜK var. Cumhurbaşkanı’nın bir konuşmasıyla harekete geçebilen RTÜK var. Bir tv kanalının yayına çıkardığı İŞİD sanığını göremeyen RTÜK var.
Kimi zaman da tehdit olarak algılanmayan kimi örgütlerin zamanla tehdit olarak algılandığı görülüyor. Örneğin 2004 yılında MGK, Fethullah Grubu’nun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin bir tavsiye kararı kabul etmişti. Bu tavsiye kararı Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılmamış ve rafa kaldırılmıştı o yıllarda. 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişiminden sonra MGK, Kasım 2016’da milli güvenliği tehdit eden gelişmeler kapsamında, Fetullahçı Terör Örgütü’nü (FETÖ), kararlılıkla mücadele edilecek terör örgütleri kapsamına aldı.
2024 sonu itibarıyla bir değerlendirmede bulunursak, milli güvenlik açısından öne çıkan konular, öncelikler neler olabilir ? Aklıma gelenleri sıralayayım:
–Türkiye’nin millî güç unsurlarının ve stratejik konumunun değerlendirilmesi, bu çerçevede ülke güvenliğine katkı sağlayabilecek yeni önlemler araştırılması, politikalar geliştirilmesi, Türkiye’ye yönelik tehdit ve riskler ile önündeki fırsatların gözden geçirilmesi, TBMM’nin bu konularda etkin bir rol üstlenmesi,
-Millî birlik ve beraberliğin, ülke toprak bütünlüğünün korunmasına, dayanışmanın, manevi ve kültürel değerlerin güçlendirilmesine yönelik politikaların geliştirilmesi,
-Millî güvenlik açısından da, demokrasinin güçlendirilmesine, hukukun üstünlüğüne, bireysel özgürlüklere, insan haklarına, farklı kültürlere saygı gösterilmesine, yumuşak güç unsurlarının öne çıkarılmasına önem verilmesi, TBMM’nin bu konularda etkin bir rol üstlenmesi,
-PKK, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütleri ile mücadelenin sürdürülerek, etkisizleştirilmelerine yönelik tedbirlere ağırlık verilmesi, TBMM’nin bu konuda etkin bir rol üstlenmesi,
-Laik Cumhuriyetin temel ilkelerini, bilimsel eğitimi sarsmaya, toplumsal ayrışmayı körüklemeye yönelik irticai hareketlerin son yılların acı deneyimleri de dikkate alınarak mesafeli davranılmasına, izlenmesine ve denetim altına alınmalarına önem verilmesi,
-Başta Suriyeli sığınmacılar ve kaçkınlar, çevre ülkelerden Türkiye’ye yönelik göçün frenlenmesi, gelenlerin geri gönderilmelerine ilişkin tedbirlere ağırlık verilmesi, bu tür göçlerin ülke demografisinde yol açabileceği değişimin (demografik saldırı) yaratabileceği sorunların, risklerin değerlendirilerek gerekli önlemlerin alınması,
-Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerin Türkiye’nin ulusal güvenliğine etkileri göz önüne alınarak, bu ülkelerin toprak bütünlüklerinin korunması amacıyla siyasi girişimlerin sürdürülmesi ve gerekli görülen diğer tedbirlere başvurulması,
-İsrail-Filistin çatışmasının uzaması ve genişlemesinin Türkiye’nin millî güvenliğine etkileri göz önüne alınarak gelişmelerin yakından izlenmesi, bu çerçevede İsrail ile ilişkilerin önümüzdeki süreçte izleyebileceği seyrin değerlendirilmesi,
-Bölge dışı güçlerin İran’a yönelik özel ilgileri de dikkate alınarak, bu ülkedeki ayrılıkçı hareketlerin yakından izlenmesi, İran’la dostane ilişkilerin sürdürülmesi,
-Kafkaslar’da barış ve istikrarın korunmasının ve Kafkas ülkeleriyle iş birliğinin öneminin savunulmasına devam edilmesi, bu çerçevede Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi sürecinin korunması, sözde soykırım iddialarıyla ilgili mücadelenin sürdürülmesi,
-Yunanistan’la ilişkilerde mevcut sorunlar ile Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarına ilişkin sorunlara millî güvenlik açısından önem verilmeye devam olunması,
-Rusya-Ukrayna savaşı ve bu ülkelerle ilişkilerin milli güvenliğe etkilerinin her açıdan değerlendirilmesi,
-Balkan ülkeleriyle ilişkilerin her alanda geliştirilmesine önem verilmesi,
-Avrupa Birliği, İngiltere, ABD ile ilişkilerin ve NATO ‘ya üyeliğin millî güvenlik açısından öneminin değerlendirilmesi, ABD’deki yönetim değişikliğinin Türkiye’ye olası etkilerinin değerlendirilmesi,
– Başta Suudi Arabistan ve Mısır, Arap ülkeleriyle her alanda ilişkilerin geliştirilmesine önem verilmesi,
– Türk Cumhuriyetleri ile Çin, Japonya, Hindistan gibi Asya ülkelerle kurulacak yakın ilişkilerin millî güvenliğe etkileri açısından değerlendirilmesi,
– Bölge dışı güçlerin bölgemize yönelik politikalarının ve stratejik yaklaşımlarının tüm yönleri ile değerlendirilmesi,
-Avrupa’da faaliyet gösteren PKK gibi terör örgütlerine ve yükselen ırkçılığa ve İslam düşmanlığına Avrupa ülkelerinin yaklaşımının ulusal güvenliğimize etkilerinin her açıdan değerlendirilmesi,
-Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerin ve AİHM kararlarının siyasi ve stratejik amaçlarla gündeme getirilmesi olasılığının değerlendirilmesi,
– Uluslararası örgütlerle son dönemde imzalanan sözleşmelerin millî güvenlik açısından değerlendirilmesi,
-Gıda, enerji, su güvenliğinin milli güvenlik açısından öneminin değerlendirilmesi
-Ekonomik koşulların, özellikle millî gelirin gayri adil dağılımının, yoksulluğun, işsizliğin vs. yol açabileceği sosyal gerginliklerin millî güvenlik açısından değerlendirilmesi,
-Atmosfere salınan zehirli gazlar gibi iklim değişikliğine yol açan gelişmelerin yakından izlenerek, ilgili uluslararası sözleşmeler çerçevesinde iklim değişikliği konusunun millî güvenlik açısından değerlendirilmesi,
-Son yıllarda yaşanan çevresel felaketler de dikkate alınarak, çevresel tehdit ve risklerin ulusal güvenliğe etkilerinin değerlendirilmesi,
-Yabancıların Türkiye’de mülk edinmesine ilişkin esasların, özellikle sınır şehirlerimizin durumu dikkate alınarak, millî güvenlik açısından gözden geçirilmesi,
-Beyin göçünün olumsuz etkilerinin millî güvenlik açısından değerlendirilmesi,
-Uyuşturucu maddelerinin kullanımının ve kaçakçılığın önlenmesi, uyuşturucu maddelerle mücadele ve suçun önlenmesi amacıyla sürdürülen çalışmaların kararlılıkla devam etmesi.
-TBMM’nin de bu ve benzeri konuları, millî güvenlik dahil her açıdan değerlendirerek yürütmeyi yönlendirmesi.
Bu başlıklara başkaları da eklenebilir.
Milli güvenlik ile ilgili tedbirlerin alınması ve uygulanması sorumluluğu Cumhurbaşkanlığına ait olduğu cihetle MGK’nin de tavsiyelerini dikkate alarak bu konuların 2025 yılında Külliye’nin gündeminde olacağı anlaşılıyor.
Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı