Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)
Migren, çoğunlukla gözlerin arkasında duyumsanan ağır bir baş ağrısı türüdür ama iyileştirilemez değildir. Migrenin türü, bireyin özgün enerji dengesine göre değişir. Bireyin, bünyesini yöneten özgün enerjiyi tanıma ve dengede tutma çabası içinde olması, bir başka deyişle “farkındalık geliştirmesi” migren tedavisi için önemlidir.
Sağlıklı bir vücutta olması beklenen normal süreç şu şekildedir: Yediğimiz tüm besinler tam olarak sindirilir. Besin olarak sindirilen ve özüştürülen yiyeceklerin geri kalanı atık ürünler olarak vücuttan atılır. Ancak bazen stres, zorlanma, olumsuz hava koşulları, yanlış zamanda yeme ve doğaya aykırı alışkanlıklar gibi dış etkiler nedeniyle yiyecekleri tam olarak sindiremeyiz. Sindirilememiş gıda, atık ürün olarak tanımlanamaz ve bu yüzden ne sistem içinde emilebilir ne de sistem dışına atılabilir.
Sağlık sorunlarının anası olarak bilinen sindirilememiş ve atılamamış metabolik toksinler vücutta dolaşır. Aşırı yapışkan olan toksinler, vücutta nerede birikirse orada hastalık belirmesine yol açar.
Organizma, kendi akışkan sistemlerini korumak için metabolik toksinleri yağ hücreleri içinde hapsederek etkisizleştirmeye çalışır. Birçok sağlık sorunu için risk faktörü sayılan bel çevresindeki kalınlaşma, bunun bir göstergesi olarak görülebilir. Metabolik toksinler migrenin doğrudan olmasa da dolaylı kök nedenleri arasındadır. Atıkların kafada birikmesi, çoklu duyu organlarını büyük ölçüde etkileyerek bilhassa ses ve ışık duyarlılığına yol açabilir.
Fiziksel atık birikmesini önlemek için paketlenmiş, dondurulmuş, konserve ve işlenmiş gıdalar, tüm kuru yiyecekler, tüm soğuk yiyecek ve içecekler ve kızartma gibi sindirimi zor yiyeceklerden uzak durmak gerekir. Aynı şekilde tüm uyarıcı içecekler, çikolata, tüm alkollü içecekler (özellikle mayalı olanlar), tuzlu ve sirkeli yiyecekler, soğan, sarımsak, turp, biber, eski kaşar ya da küflü peynir gibi eskitilmiş peynirler, yoğurt, narenciye ürünleri ve domates gibi asit değeri yüksek yiyecekleri de mutlaka azaltmak gerekir.
Vücuttaki ısı dengesinin bozulmasıyla kan damarları genişler, sinir sistemine baskı yapar ve böylece migreni tetikleyebilir. Bu yüzden gün boyunca ama özellikle öğlen saatlerinde güneşten korunmak için güneş gözlüğü ve şapka (belki ayrıca şemsiye) bulundurmakta yarar var
Egzersiz: Migren ile egzersiz arasındaki ilişki dengesi çok hassastır. Egzersiz iyi gelir ancak bu egzersiz yavaş, kolay ve zevkli olmalı. Asla zorlayıcı olmamalı çünkü zorlayıcı egzersiz yapmak kendi kendine şiddet uygulamak gibidir.
Aşırı hareketliliğin yarattığı hızlı devinim, kinetik enerjiyi bozar ve sinüslerde basınç oluştur. Oysa klinik deneyler düzenli olarak aynı saatte, aynı sürede ve aynı tür hareketlerin zorlanmadan yapılmasının çok daha yararları sonuçları olduğunu göstermekte. Bu bakımdan yoga, migren hastaları için en iyi egzersiz ve doğal ağrı kesicidir denebilir.
Sabah erken saatlerde temiz havada 20 dakika yürümek sonra evde 10 dakika yoga (güneşi selamlama) uygulamak. Sıcak aylarda akşamları yürümek sindirimi ve boşaltımı düzenli tutmak için yararlıdır. Egzersizlerin yanı sıra tüm yaşam, beslenme ve düşünce yapısını gözeten bir günlük rutin program hazırlamak ve buna uzun vadede bağlı kalmak önemlidir.
Meditasyon ve duygusal arınma: Sosyal medya nedeniyle eskiye göre çok daha fazla uyarılmayla karşı kaşıya kalıyoruz. Sosyal medya platformlarındaki aşırı veri yığılması, bazı bünyelerde duyu kanallarında tıkanma riskini beraberinde getirmekte. Hangi verileri önemsemek gerektiği ve hangilerinin zararlı olduğunu hakkında farkındalığı artırmak, ruh halimizdeki dalgalanmayı önleyebilir.
Toksijen veriler ve izlenimler doğal olarak toksijen düşüncelere ve duygusal huzursuzluğa yol açar. Dahası, bunların benliğin derinliklerinde verdiği acı ve zararı kolay fark edemeyiz. Nasıl ki yiyecekleri seçerek alırız ve bakterilere karşı yıkamadan yemeyiz, dışsal verileri de seçmeli ve toksifikasyona karşı yıkamalı, filtreden geçirilmeliyiz.
Dışsal veriler tarafından aşırı uyarılmaya karşı filtre sisteminin gelişememiş olmasının nedeni, başkalarının görüşlerini aşırı önemsemek olabilir. Bu gibi durumlarda kişi kendisiyle ilgili ‘duygusal farkındasızlık’ deneyimler, kendi duygularını işlemeyi ve dışa vurmayı geciktirebilir. Bu sürecin bir sonucu olarak, öz güven azalır ve dış dünya lehine asimetrik bir ilişki gelişir.
Başkalarının kendimizle ilgili düşüncelerini aşırı önemseme, başkalarını kırma korkusu, başarısızlık kaygısı ve elindekileri kaybetme korkusu gibi duygular “bilişsel kabızlık” yaratır. Buna karşın kişi içsel huzurunun bozulacağı kaygısıyla duygusal konfor alanını terk etmekten kaçınır.
Yukarıda tanımlanan stresli duruma çözüm sağlamak amacıyla bedeni ve bilinci belli bir düzen içinde dinlendirmemiz gerekir. Meditativ gevşeme teknikleri uygulamak, bize bu tür olumsuzluklarla baş etme ve duygusal arınma sürecini yönetme gücü verir.
Meditasyon, kaygıya bağlı sağlık sorunlarını azaltarak yaşama daha olumlu bakma ve duygusal dayanıklılığı artırma gibi konularda ciddi anlamda destek olur. Uyanık olduğumuz halde bile bize bilincin derinliklerindeki öz beliğimizle ilgili farkındalık geliştirmemize yardımcı olur. Diğer yandan olumlu bir yan etki olarak metabolizmayı ve atık boşaltımını iyileştirir, kilo dahi verdirir.