15.7 C
İstanbul
19 Mayıs 24, Pazar
spot_img

Mevsimsel beslenmenin önemi

Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)

Kuzey Afrikalı düşünür İbn-i Haldun “coğrafya kaderdir” diyerek, 14. yüzyıl için oldukça ilerici görüşler öne sürmüştür. Buna göre, coğrafi konumla bağlantılı olarak, doğanın insana hangi mevsimde hangi yiyecekleri verdiği de kader olarak görülebilir.

Olağan mevsiminde ve güneş gören tarlada, doğal gübrelerle yetişen tüm yiyecekler, kişiye “Prana” denen yaşam enerjisini kazandırır. Tersi durumda ise; mevsiminde ya da doğal ortamında yetişmemiş yiyecekler, fizyobiyolojik dengelerin bozulmasına katkı sağlıyor olabilir.

Bazı kitapları Türkçeye de çevrilen Harish Johari’nin yorumuna göre, “olağan mevsimi dışında yetiştirilen gıdalar, asıl mevsiminde henüz olgunlaşmadan toplanmış ham gıdalar gibidir”. “Ayurveda’nın İyileştiren Mutfağı” adlı kitabında, “kırmızı kış domatesi, yeşil yaz domatesine benzer” diyor.

Doğal ortamda yetişen kuzukulağı, maydanoz, ıspanak, çilek gibi gıdalarda oksalik asit bulunması normaldir hatta gereklidir. Bunların dışında yeşil domateste de bulunur ama mevsiminde olgunlaşan domateste neredeyse hiç oksalik asit kalmadığı söyleniyor (oksalik asit, mürekkep lekelerini giderici temizlik ürünlerinde kullanılır.)

Normalde yeşil domates ya da oksalik asit sağlığı olumuz etkilemez ama ne kadar, ne zaman ve ne yolla alındığı önemlidir. Vücut alışık olmadığı bu zamansız asidik duruma karşı duyarsız kalmaz, termal enerjiyi yükseltir.

Doğal mevsim ritimleri dışında yetiştirilen gıdalar çok ya da sık tüketildiğinde, gastrit, reflü ve mide ekşimesine ya da en hafifinden nefesin kötü kokmasına yol açabilir. Ayurveda, bu tür hassasiyeti olanların öğün atlamamaları ve mümkünse her gün aynı saatte sofraya oturmalarını, her gün aynı saatte klozete oturmalarını önerir.

Oksalik asit ya da benzeri başka besin bileşenleri, ters mevsimde tüketildiğinde gıda alerjenine dönüşebilir. Alerjiler, fiziksel ve düşünsel işlevleri yöneten özgün biyoenerjide meydana gelen mevsimsel dengesizliklerle yakından ilişkilidir.

Türkiye’de kimyasal gübre, hormonlar ve tarım ilaçları konusunda bilinçli biçimde yürütülen, örtü altı tarım çalışmaları mutlaka vardır. Buna karşın, plastikle örtülü topraksız ortamda, yapay ısı ve ışıkla büyütülen yiyeceklerin, doğal yetiştirilen gıdalarla aynı değere sahip olmasını beklemek ne kadar doğru, bilemiyorum.

Seracılık, ülke ekonomisine olumlu katkılar sağlayan ve dünyada açlık önleme potansiyeli bulunan tarım uygulamalarından biridir. Buna hiçbir sözümüz yok. Biz yalnızca Ayurveda açısından bakıyor, “özellikle sebze ve meyveleri ağırlıklı olarak yetiştiği mevsiminde tüketmek daha sağlıklıdır” diyoruz.

Nasıl ki, yazlık giysileri yaz gelince giyeriz, yaz sebze ve meyvelerini de yazın tüketmek doğru olur diyoruz. Üstelik, her gıda kendi mevsiminde ucuz olduğundan, sağlık yanında cebinizi de korur.

Lösemili Çocuklar Vakfı LÖSEV kendi web sitesindeki duyurular bölümünde, yiyeceklerin mevsiminde tüketilmesi konusunda bir çok uyarı yazısı yayınlamakta. Örneğin “Kasım – Nisan arasında salatalık, domates, patlıcan, biber, şeftali, kavun, karpuz, erik, muz, çilek gibi YAZ SEBZE ve MEYVELERİNİ tüketmeyiniz” diye açık biçimde uyarmakta, kanser riskine dikkat çekmekte.

Organizma, çevreyle uyumlaşma sürecini, coğrafi konum ve iklim koşullarının üzerimizdeki etkilerine göre yürütür. Soğuk aylarda bedene ısı sağlayan ağır kök yiyeceklere gereksinim duyarken, sıcak aylarda canımız serinletici ve daha hafif yiyecekler ister. Kış soğuğunda naneli cacık yemek sizi daha da üşütür. Yazın ise hoş bir serinlik verir, çünkü hem yoğurt ve nane hem de salatalık serinletici özelliğe sahip gıdalardır.

Doğa, gıdaların mevsiminde yetişmesine, böylece canlıların ihtiyaç duyduğu Prana enerjisini zamanlı almasına yardımcı olur. Doğanın dinamikleri ritimler üzerine kurgulu olduğundan, bunaltıcı Ağustos sıcağında bir tabak kapuska yerine, bir kase bol naneli cacığı yeğleriz.

Ayurveda kaynaklarında sindirimi desteklemek üzere yemeklerde mevsimine göre çeşitli baharatlar kullanılabileceği yazar. İlaç gibi doğru dozda alındığında zerdeçal, zencefil, tarçın, çemen otu, kimyon, kakule, kişniş, sarımsak ve karabiber sindirime yardımcı olabilir.

M.Ö. 4. yüzyılda Hipokrat’ın “besinleriniz ilacınız olsun” diye söylediği rivayet edilir. Ayurveda’da da baharatlar ilaç olarak kabul edilir ancak dozaja, yan etkilerine ve zamanlaya dikkat çekilir. Rönesans hekimlerinden Paracelsus bu konuda şöyle der: “Zehirle ilaç arasındaki fark dozajdır”.

Bu satırlardaki bilgileri tıbbi bir öneri olarak değil, yemek tarifi gibi algılamanız ve olası tıbbi sonuçları için önceden hekiminizle görüşmeniz önerilir.

Hangi gıdaların hangi mevsimde tüketilmesinin daha sağlıklı olduğunu, bir kaç miyar yıldır işleyegelen doğa düzeninden daha iyi bilemeyiz. Nerede olursa olsun, doğanın mevsim boyunca sağladığı yiyecekler, o coğrafyada o mevsim için en doğru yiyeceklerdir. Bu yüzden kurak ortam da yetişmesine karşın içi su dolu olan karpuz yaz mevsiminde yetişir ve sıcaklarda tüketilmelidir.

Eskiden seracılık yokken, insanlar kışın domates yemiyor, evde kendi salçasını üretiyor, bazı yiyecekleri kurutuyor ya da turşu kuruyordu. Geleneksel mutfak alışkanlıklarından uzaklaşıp, endüstriyel gıdalara yaklaştıkça, mutfaklar kimliğini insanlar ise sağlığını yitirmeye başlıyor.

Stanford Üniversitesi “Sindirim Sağlığı Merkezinden” bilim kadını Neha Shah, yerel ve mevsimlik olmayan gıda tüketenlerde, doyma eşiğine daha geç ulaşıldığını ileri sürüyor. Tat eksikliğinden kaynaklanan doyma gecikmesini ise, obeziteyi artıran etkenlerden biri olarak görüyor.

Beslenme üzerine çalışmalarıyla tanınan psikoterapist Dr. Paul Hokemeyer, kış aylarında mevsim dışı beslenmenin depresyon riskini artırabileceğini ileri sürmekte.

Doğduğumuz ve/veya yaşadığımız bölgeye yabancı yiyecekleri, DNA kodlarımıza da yabancıdır. Bazı ithal tropik ürünlerin, yoldayken olgunlaştırıldığı söylenir. Size ulaşana kadar yolda epey bir zaman geçtiğinden, gerçekte ne kadar taze ve besleyici olduğu kuşkuludur.

Beslenme içeriğinin mevsimlerle uyumlu olması ve gıdalarınızın sizinle aynı coğrafyayı, havayı, suyu paylaşması, bağışıklığı sistemi üzerinde koruyucu etki yaratır. Ayurveda, elinizden geldiğince yerel tahılları, mevsimlik taze sebze ve meyveleri tüketmeyi önerir.

Aynı şekilde gıda seçimi konusunda da ağırlıklı olarak aile geleneklerine, daha doğrusu anneanne ve babaannelerimizin alışkanlıklarına bağlı kalmayı önerir. Çevremizle, mevsimlerle ve mutfak geleneklerimizle uyumlu yaşamayı yeniden başardığımızda, sağlığımızı dengede tutacak yiyecekleri içgörüsel olarak bilir hale geliriz.

Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.

İlgili diğer yazılar:

http://medyagunlugu.com/haber/ayurveda-ve-korona-47000

http://medyagunlugu.com/haber/ayurveda-ve-doku-sagligi-47049

http://medyagunlugu.com/haber/dogunun-saglik-felsefesi-47094

http://medyagunlugu.com/haber/temel-ayurveda-ilkeleri-47139

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
678TakipçilerTakip Et
11,500TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler