Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Mercedes görünümlü Murat 124 gibi

Metin Gülbay
Son güncelleme: 26 Mart 2025 05:46
Metin Gülbay
Paylaş
Paylaş

Mercedes görünümlü Murat 124 bir zamanların en büyük esprisiydi ancak aynen bu sözlerle gazetelere ilan verildiğini de hatırlıyorum.

Yani “Mercedes alacaksın ama onun onda biri fiyatına Murat 124 al” demek istiyordu satıcılar. Bir Mercedes’e asla sahip olamayacak orta alt tabaka bu espriye inanıyor ve bile isteye Mercedes’e benzetilmeye çalışılmış Murat 124’leri alıyordu. Bu benzetme ve slogan Türkiye’de birçok başka alanda da kullanıldı ve halen de yeri geldikçe kullanılıyor.

Siyasette belki o kadar kullanılmadı ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için ben kullanacağım çünkü artık cuk oturuyor. 

Yavaş MHP’li kökenini hiç terk etmedi, yalnızca koltuk sevdasıyla başka partiye geçebilecek kumaşta olduğunu da gösterdi. MHP’de kalarak bir şeycikler olamayacağını biliyor ve görüyordu. CHP de Ankara’yı kazanabilmek için onu bünyesine kattı. İyi mi yaptı kötü mü siz karar verin çünkü ben baştan beri hep antipati duydum kendisine. Bir insanın hem MHP’li hem de demokrat olması pek olası görünmüyor. Ben hiç böyle bir örneğe rastlamadım.

CHP’yi takip eden meslektaşlarımla konuşmalarımdan Yavaş’ın başkanı olduğu belediyeyi eski MHP’li ve İYİP’lilerle doldurduğunu öğrenmiştim. Hatta Kemal Bey’in genel başkanlığı zamanında onun CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısının telefonlarına bile çıkmadığını söyleyen vardı. Düşünün, bir nevi bağlı olduğu parti yöneticisine, “Sen de kimsin” diyordu yani. Mansur Yavaş kesinlikle bir CHP’li gibi davranmadı şu ana kadar.

Sonra CHP’nin 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı için Ekrem İmamoğlu ile birlikte onun da adı geçmeye başladı. Mansur Yavaş bir sosyal demokrat değildi, kökten CHP’li de değildi, hümanist/insansever bile değildi, hayvanları sevdiğine ilişkin de hiçbir kanıt sunmadı kamuoyuna. Ama CHP içindeki ulusalcılar kendisini pek bir beğendi, yere göğe koyamadı halen de koymuyor ve bunu her fırsatta gösteriyorlar.

Mansur Yavaş da bu sevgiyi adeta sömürerek sanki yüz yıllık CHP’liymiş gibi parti içinden gelen Ekrem İmamoğlu ile yarışa hazırlandı. İşin ilginç yanı, anketlerde nasıl oluyorsa CHP’liler kendisine oy vereceklerini belirtiyorlar. Yavaş hep İmamoğlu’nun üstünde bir oy oranında görünüyor. Herhalde CHP’li seçmenin buna bir yanıtı vardır çünkü ben hiç anlayamıyorum bu durumu. Belki de anket sorusunun soruluşu yanlıştır.

Her neyse, Mansur Yavaş İmamoğlu’nun diploması iptal edilip sonra da gözaltına alınınca Saraçhane’ye geldi, daha doğrusu gelmek zorunda kaldı. Özgür Özel ile birlikte otobüsün üzerine çıktı ve Nâzım Hikmet’ten şiir bile okudu; içinden bambaşka şeyler söylemek geliyordu ama kendini tuttu, zaten altı yıldır tutuyordu, öyle az buz bir zaman değil bu. Ama Saraçhane’de pek aradığını bulamadı. Hepimizin canlı izlediği o gecede Yavaş Nâzım Hikmet’ten şiir okuduktan sonra kitleden şöyle okkalı bir alkış alacağını umdu ama CHP’li seçmen onun beklediği tepkiyi vermedi. Sanki birkaç gün içinde Yavaş’ın üzerindeki yalapşap sürülen CHP boyası dökülmüş ve seçmen onun sahte CHP’liliğini görmüştü.

Çok alındı galiba bu duruma Mansur Yavaş, bir gün sonra DEM Parti nezdinde Kürtlere kinini kusan bir konuşma yaptı. Ne yazık ki alandaki seçmenler arasında onu alkışlayanlar çıktı. İmamoğlu ve tüm hatalarına rağmen Özgür Özel’in adeta iğne oyası gibi ördüğü CHP-DEM Parti ilişkisini paramparça etmeye çalıştı. Benim bu duruma yorumum şu oldu: CHP’nin adayı olamayacağını anlayınca İmamoğlu’nun da seçilmemesi için CHP DEM Parti arasına bir el bombası attı. Tabii bunun CHP seçmeni içinde alıcısı da vardı. 

Burada kısa bir parantez açmalıyım.

CHP içindeki ulusalcılar 19 Mart’tan beri yapılan her gösteride Kürtlere küfür kıyamet gidiyor. Vay efendim onlar niye batıda yapılan gösterilere destek vermiyormuş. Ama işin komiği destek vermeye gelenleri de dövüyorlar. En son Bursa mitinginde İmamoğlu’na destek için gelen Kürt vatandaşlar linç edilmek istendi. Bunu tüm Bursalı CHP’li seçmenin yaptığını söylemek akla ziyan bir şey ama kameralara yansıyan görüntüler de ortada. İmamoğlu’nun çok önemsediği Kürt oyları bizzat ulusalcı CHP seçmeni tarafından püskürtülüyor. Yani ulusalcılar parti içinde bir nevi AKP-MHP iktidarının aparatı gibi çalışıyor. Tayyip Erdoğan’ın rüyalarını süsleyecek olan bir şeyi büyük bir iştahla kendisine sunuyorlar. Ve daha da azıtıp Türkiye çapında yapılan gösterilere yalnızca Türk bayrağıyla katılmak gerektiğini dile getiriyorlar. Türk bayrağı taşımak tabii ki güzel bir şey, insanı heyecanlandıran bir yanı da yok değil ama karşında kim var, kimi protesto ediyorsun? Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli Türk değil mi? Onlar Türk bayrağına karşılar mı ki sen bunu bir silah gibi kullanmaya kalkıyorsun? İsteyen CHP flaması taşır, isteyen Türk bayrağı taşır, İmamoğlu’na ve demokratik bir düzen kurulmasına destek veren her parti veya siyasi grup, sendika ya da STK de kendi flamalarını taşır. Ama ulusalcılar TİP’in, Sol Parti’nin  EMEP’in, Halkevleri’nin, TKP’nin ve daha birçok siyasi parti veya grubun flamalarını taşımasını istemiyor. Bunların tümü sosyalist parti veya gruplar bilindiği gibi. Ulusalcılar bilinçaltlarında keskin bir antikomünizm yattığı için bu arada onlara olan kinlerini bu bahaneyle kusmaya çalışıyor. Şükür ki şu ana kadar bu salakça öneriye kendilerinden başka kimse sahip çıkmadı.

Mansur Yavaş’ın el bombası dediğim şey şu konuşmaydı:

“Dün Doğu’da bir yerde bana göre paçavra olan bayraklar sallanırken, o mitinge gidenlere polisler pamuk şekeri verirken buradaki müdahaleyi doğru bulmuyorum. Emniyet güçlerinden buradaki gençlere de pamuk şekeri ikram etmelerini bekliyoruz.” 

Konuşmadaki kritik sözcük DEM Parti ve PKK flamaları için söylenen paçavraydı. İşin garibi, Mansur Yavaş bir de olayı çarpıtarak veriyordu. Olayın aslı şöyleydi: Doğuda bir polis sanırım engelli bir pamuk şekeri satıcına artık iyilik mi yapmak istedi, yoksa başka bir nedenle mi hareket etti bilinmez, satıcının beş on tane pamuk şekerini satın alıp çocuklara dağıtmış ve bu da kameralara yansımıştı. Herkesin memnuniyetle karşılaması gereken bu olay Mansur Yavaş’ı kızdırmıştı. Onu dinleyen sanki polislerin özel olarak kilolarca pamuk şekeri siparişi verip Kürt çocuklarına dağıttıklarını sanırdı. DEM Partililer Yavaş’a gereken yanıtı verdi ama asıl önemli olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu soru kendisine sorulunca kızgınlıkla verdiği yanıttı:

“Partinin bu konudaki mesajı genel başkanın ağzından duyduğunuz mesajdır.”

Siz nasıl anladınız bilemem ama ben Özgür Özel’in bu yanıtla Mansur Yavaş’a “otur oturduğun yerde, benim alanıma asla girme” dediğini anlıyorum. 

Mansur Yavaş bence düne kadar Mercedes görünümlü Murat 124 gibiydi ama bir farkı vardı, bazı CHP seçmeninin (ulusalcı olmayanların da) onun gerçekten Mercedes olduğuna inanmış olmasıydı. Her neyse, Mansur Yavaş altı yıldır içinde -belli ki zorla- tutarak gizlediği kurdu bir anda salıverdi ortalığa. Başta da belirttiğim gibi galiba artık CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olamayacağını, CHP’lilerin olayın farkına vardığını gördüğü için özüne döndü. Azerilerin “özüm” sözcüğünü çok severim, hem Türkçenin hasıdır hem de o kadar güçlü şeyler ifade eder ki. Mansur Yavaş’ın asla Mercedes olmadığını bizzat itiraf etmesi de hani kötü olmadı gibi, ne dersiniz!

Herkese keyifli günler.

İlgili yazı:

Mansur Yavaş ne vadediyor?..

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram 

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Gülbay
Takip et:
İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNN Türk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.
Önceki Makale TGC: “Gazeteciler bırakılsın”
Sonraki Makale Suyun aklı ve süngü

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Süreç uzun ince bir yol

Gürsel Demirok
3 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

Özgürlüğün pozitifi negatifi

Medya Günlüğü
3 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

ABD’lilerin İran’dan kaçışı

Alper Eliçin
3 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Gelişen ekonomilerin altın ilgisi

Metin Duyar
3 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?