Paris’teki Louvre Müzesi’nde yaşanan cüretkâr bir soygun, müze güvenliği konusunu yeniden gündeme taşıdı.
Gündüz vakti gerçekleştirilen olayda hırsızlar, yalnızca sekiz dakikada Napolyon dönemine ait paha biçilemez sekiz mücevheri çalarak kaçtı. Yetkililer, soygunun ardından yedi şüpheliyi gözaltına aldı ancak hırsızların neden erken fark edilmediği sorusu hâlâ yanıt bekliyor.
Louvre Direktörü Laurence des Cars, müzenin “taç mücevherlerini koruyamadığını” kabul etti. Hırsızların kullandığı balkonun kamerasının yanlış yöne baktığı, ayrıca Denon kanadındaki odaların üçte birinde kamera bulunmadığı ortaya çıktı. Des Cars, güvenlik personeli ve denetim kesintilerinin müzeyi savunmasız bıraktığını belirterek, sistemin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kültür Bakanlığı, alarm sistemlerinin çalıştığını açıklasa da iki ay içinde yaşanan üçüncü büyük müze soygunu sonrası ülke genelinde yeni güvenlik önlemleri gündeme geldi.
Uzmanlar, müze güvenliğinin sadece teknolojiye değil, akılcı planlamaya da bağlı olduğunu belirtiyor. Bu noktada 50 yıllık bir matematik problemi yeniden dikkat çekiyor: “Müze problemi” ya da “sanat galerisi problemi”.
Soru şu: Bir müzeyi tamamen gözetim altında tutmak için en az kaç güvenlik kamerası gerekir?
Graf teorisyeni Václav Chvátal’ın 1973’te çözdüğü bu problem, bir müzenin kaç “köşesi” (ya da duvar birleşim noktası) olduğuna bağlı olarak kamera sayısını belirliyor. Basitçe, köşe sayısı üçe bölündüğünde çıkan sonuç, tüm alanın 360 derece görüş açılı kameralarla izlenmesi için gereken en az kamera sayısını veriyor. Örneğin 15 köşeli bir galeride beş kamera yeterli.
Matematikçi Steve Fisk’in 1978’de yaptığı ünlü ispat, galeriyi üç renkle kodlanmış üçgenlere bölerek en az kamera noktalarını belirlemeyi mümkün kıldı. Bu yöntemle karmaşık yapılarda bile minimum gözetim noktaları tespit edilebiliyor. Özellikle dik açılı odalarda ise tek kamera tüm alanı kapsayabiliyor.

Des Cars, Louvre’un dış duvarlarının da kameralarla tam izlenemediğini kabul etti. Bu durumda devreye “kale problemi” ve “hapishane problemi” gibi varyasyonlar giriyor. Bu yaklaşımlar, yapıların dış çevresinin de optimum kamera yerleşimiyle korunmasını sağlıyor.
Kaba bir hesapla, koridorlar ve avlular dahil Louvre’da 3500’e yakın köşe bulunuyor ki bu durumda müzede en az bin kamera olması gerekiyor.
Ancak uzmanlar, dış tehditlerin yanı sıra iç risklerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Londra’daki British Museum’da 2011’de 950 bin dolarlık bir Cartier yüzüğünün kaybolması, bazı müze hırsızlıklarının içeriden geldiğini göstermişti. Müze koleksiyonundan çalınan bazı mücevherler, 2020’de eBay üzerinden satışa çıkarılmıştı.
Müzeler sadece hırsızlığa değil, vandalizm, yangın ve diğer yıkıcı tehditlere karşı da önlem almak zorunda. “Müze problemi”nin önemi ise yalnızca sanat galerileriyle sınırlı değil. Aynı matematiksel ilke, robotikte çarpışmayı önleme, şehir planlamasında baz istasyonu veya hava kirliliği sensörlerinin yerleştirilmesi, hatta afet yönetiminde insansız hava araçlarının konumlandırılması gibi alanlarda da kullanılıyor.
Uzmanlar bu 50 yıllık problemin hatırlanmasının bile gelecekteki güvenlik planlamaları açısından faydalı olacağını belirtiyor.
Kaynak: bbc.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
