Salı, 24 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Mağaradan çıkışın bedeli

Erdal Çolak
Son güncelleme: 19 Haziran 2025 19:35
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Bir toplantıya giderken kalabalığın içinde yürürken sordum kendime:“Bu kadar insan nereye gidiyoruz? Neden?”

Yüzlerimiz uykusuz, suratlarımız asık, içimiz daralmış. Kırmızı ışıkta dizilmişiz. Sanki görünmeyen bir zincirle hepimizi birbirimize bağlanmışlar. Fakat zincirin ne ucunu görebiliyoruz ne de kimin tuttuğunu. Aklıma ister istemez bu düşünce geldi. Eskiden insanlar köleydi. Kimden kırbaç yediği belliydi. Sahibi ortadaydı, yüzü tanıdıktı. Otorite gibi kamçısını saklamazdı. Bugünse insanlar hâlâ köle ama artık kimin hizmetine koştuğunu bile bilmiyor. Zincir görünmez, kırbaç dijital, sahip ise çok yüzlü. Bundan on bin yıl önce, Homo sapiens doğayla iç içe, hayvanlarla eşit düzeyde, mağaralarda yaşayan bir canlıydı. Besinini doğadan alır, ihtiyacı kadar tüketir, fazlasını biriktirmezdi. arılar gibi görevini bilirdi.

Turnalar gibi göç eder, balıklar gibi akıntıya karşı dururdu. Ama hiçbir zaman ‘sahip olmak’ fikrine bu kadar saplanmazdı. Toprağı yurt bilirdi, mülk değil. Suya bakardı, kana kana içerdi; sahip çıkmak aklına bile gelmezdi. Ağaca gölge diye yaslanır, dalına uzanırdı; ama kesmeyi düşünmezdi.
Hayvanı yoldaş bilirdi, esir değil. Rüzgârı hissederdi; yön değil, dost arardı onda.

Sonra tarım geldi, yerleşik hayat geldi. Toprak kimin olacak, ürün kimin olacak kavgası başladı. İşte kölelik de o tohumlarla büyümeye başladı. Birileri toprağa hükmetti, diğerleri toprağa bağımlı kaldı. Ve insanlık tarihinin büyük kısmı, köleliğin türleriyle yazıldı.

Tarihte ise köleliğin tanımı, biçim değiştirse de özü hep aynı kaldı: bir insanın başka bir insan tarafından denetlenmesi. Antik Yunan’da köle, üretim aracıdır; Roma’da mülktür; Osmanlı’da ise kuldur. Fakat hepsinde kölenin efendisi bellidir. Psikolojik olarak bu, bireyin durumunu kabullenmesini kolaylaştırır. Acı çekse de yönünü şaşırmaz. Kime kızacağını, kimden kaçacağını, kimden umut beklemeyeceğini bilirdi. Modern zamanlarda ise işler karıştı. Günümüz insanı, kimin kırbacını yediğini bilmiyor. Patron mu, algoritma mı, devlet mi, toplum mu, yoksa kendi içindeki bastırılmış arzular mı? Birey, görünmeyen güçler tarafından yönetiliyor. Artık kırbaç, görünmez ellerin tuttuğu bir sistem aracıdır. Sabah işe yetişmek için çalan alarm, otoritenin yeni sesi. Sosyal medyada onay beklemek, yeni çağın kölelik yemini.

Kölelik ilk başta çıplaktı: Zincirli bilekler, kırbaç izleri, sahibinin malı sayılan insanlar… Mısır’da piramitleri, Roma’da arenaları inşa edenler, o zincirin sesini taşlara kazıdılar. Bugün ise Hindistan’da halı dokuyan küçük eller, Sudan’da uranyum madenlerinde çalışan çocuk bedenler, Haiti’de bambu kesen aç gözler, kakao tarlalarında sabahı akşamı bilmeyen çocuklar, Afrika’nın içlerinden pırlanta çıkaran ama tek bir ışık göremeyen eller, Bangladeş’te tekstil atölyelerinde geceyi gündüze katan genç kızlar, Endonezya’da nikel madenlerinde boğazına maskesiz toz dolan ciğerler, Kongo’da kobalt uğruna toprağın içine gömülen çocuklar, Güney Amerika’da soya tarlasında pestisit soluyan köylüler, Tayland’da denizlere açılıp günlerce kıyıya dönemeyen balıkçı çocuklar… Zincir artık taşlara değil, insan bedeninin en kırılgan yerlerine vuruluyor. Bunlar artık zincirli değil, ama zincir içindeler. Bugün kölelik görünmez. Onun adı “iş” oldu, “piyasa” oldu, “özgürlük” oldu. Modern çağın kölesi, her sabah kendi isteğiyle işe gider. Tükettiği şeylerle mutlu olduğunu zanneder. Seçim yaptığını sanır ama tüm seçenekler başkalarının yarattığı sınırların içindedir

Bir hukuk profesörü bir zamanlar şöyle demişti: “İşçilik, nefsini kiraya vermektir.” O cümle içime çakılmış bir çividir. Çünkü işçi, emeğini değil, bedenini değil, doğrudan benliğini satmaktadır. Modern kapitalizm için köleler değil, rıza gösteren işçiler daha kârlıdır. Çünkü onlar zincirlerini reddetmez, severek takarlar. Sistem seni çalıştırır, sonra seni borçlandırır. Reklamla kandırır, modayla biçimlendirir, sosyal medyada onay arattırır. Sonra sana bir cümle ezberletir: “Ben özgürüm.” Tarihin başka bir aşamasında, dinler bu yapıyı kutsal bir çerçeveyle mühürledi. “Azla yetin. Sabret. İsyan etme.” Bu öğütler, belki bir zamanlar içsel huzuru sağlıyordu ama zamanla, iktidarların ekmeğine yağ sürdü. Köle doğan, köle yaşadı. Çünkü düşünmek öğretilmedi ona, şükretmek öğretildi. Bir filozofun dediği gibi: “Hakikati arayan azdır çünkü hakikat rahatsız eder.”

Kapitalist sistem bir taşıttır; bu taşıtın yakıtı sömürüdür. Bu sömürüyü sürdürülebilir kılmanın en kurnaz yolu, köleye özgür olduğunu inandırmaktır. Zincir artık bilekte değil, zihindedir. Çünkü bir insan, seçim yaptığını düşünüyorsa, isyan etmez. Sosyal medya, bu modern köleliğin dijital gardiyanıdır. İlgiye muhtacız. Beğenilmek, görülmek, onaylanmak… Her bir ‘like’ zincirin cilalı halkasıdır. Biz o halkalarla kendimizi süslediğimizi sanırız. Psikolojik olarak bu, insanın içsel çatışmalarını derinleştirir. Eski köle efendisine öfke duyardı, şimdiki köle ise kendini suçlar, yetersiz hisseder, depresyona girer. Modern insan, kim olduğunu bilmeden bir sürü sistemin dişlileri arasında sıkışır. İçsel boşluk büyür. Çünkü “neden” sorusuna net bir yanıt yoktur. “Kim bana bu hayatı dayatıyor?” sorusu havada kalır.

O yüzden belki de geçmişte kırbaç daha çok acıtıyordu ama yönünü gösteriyordu. Bugünse yönsüz bir acının içindeyiz. Ne zaman, nerede, kime hizmet ettiğimizi bilmiyoruz. Kırbacın sesi yok, izi var. Yorgunuz, ama nedenini soramıyoruz.

Eskiden insanlar köleydi. Kimden kırbacı yediği belliydi. Bugün insanlar özgür zannediliyor. Ama kırbacı kim tutuyor, hâlâ anlayabilmiş değiliz. Kısacası dünyada yaşananların özeti, zincirler değişti; artık ne bilekte ne tende zincirler. Şimdi aklımıza vuruluyor prangalar, ve kalbimizin sessizliğinde ağır ağır çürüyor umut…Farkında bile değiliz.

Görsel: evolutionoftheprogress.com

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Muhalif medyaya güven arttı
Sonraki Makale Yeni mahalleler yeni kimlikler…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

İran’da sol nasıl kaybetti?

Ulaş Başar Gezgin
24 Haziran 2025
EditörKöşe Yazıları

Sakız’daki gizemli Türk yatı

Cenk Başlamış
22 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Libya’nın doğusundan sürpriz çıkış

Aydın Sezer
21 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İsrail BOP planına sadık kalıyor

Hasan Sevilir Aşan
16 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?