Tüm kuşlar dinozorlardan evrilmişlerdir. Bir anlamda dinozorların devamı oldukları söylenebilir.
11.000’in üzerinde kuş türü vardır. Amazon yağmur ormanlarında 1300’e yakın tür bulunmaktadır. Bunların 950’si sadece bölgeye endemik olan kuş türleridir.
En küçük kuş arı sinek kuşudur (Mellisuga helenae). Boyu 5.5-6 cm, ağırlığı 2.6 gramdır. En küçük yumurtalar da bu kuşlara aittir ve bir kahve tanesi büyüklüğündedir.
En büyük kuş türü deve kuşudur. Boyları 3 metreye ulaşabilir ve 150 kilogramı geçen erkekler görülmüştür. En ağır yumurtalar da bu kuşlara aittir. Ortalama olarak 15 cm boyunda ve 1.4 kg ağırlığındadırlar.
Yeni Zelanda’da yaşamış olan ve insan tehdidi yüzünden nesli tükenen moa (Dinornis novaezealandiae) eğer yaşasaydı muhtemelen en büyük kuş olacaktı.
Kuşların çok büyük bir kısmı tek eşlidir ve yavrularını birlikte büyütürler. Bazı kuş türlerinde bu tek eşlilik ömür boyu sürer.
Hayvanlar aleminde erkeklerin yavruları büyütme sorumluluğu almasına en çok kuşlarda rastlanır.
Kuş yumurtalarının kabuklarındaki minik gözenekler embriyonun nefes almasını sağlar. Evcil tavuğun yumurtasında yaklaşık 7000 gözenek bulunur.
Kuş yuvaları çok çeşitlidir. Dal, sap, yaprak ve çamurdan yapılan yuvaların yanı sıra ağaç kovuklarına ve kaya boşluklarına yapılan yuvalar vardır. Birçok yuva çanak şeklindeyken yüksek güvenlikli sarkık ve asılı yuvalar da bulunur. Kuşların sadece gagalarını kullandıkları düşünülürse yaptıkları bu yuvaların büyük bir zeka ve beceri ürünü olduğu söylenebilir. Dokumacı kuşlarının (Ploceidae) asılı yuvaları bunun en güzel örneklerindendir.
Yuvayı sadece dişi kuş değil, erkek kuş da yapar. Çok eşli türlerde genelde erkekler yuva yaparak dişileri cezbetmeye çalışırlar.
Çardak kuşunun (Ptilonorhynchidae) erkeği, dişileri cezbetmek için inşa ettiği yuvaya getirdiği parlak nesneleri perspektif hilesi kullanarak yuvayı daha büyük gösterecek şekilde yerleştirdiği anlaşılmıştır.
Bazı kuş yuvası türleri Çin tıbbında kullanılmakta ve Çin mutfağında çorbası yapılmaktadır. Sumatra ve Borneo’da nadir olarak bulunan bir tür ebabil kuşu yuvasının kilosunun 9500 dolara kadar satıldığı ve bu pazarın yıllık bir milyar doları aştığı bildirilmektedir.
Aralarında guguk kuşu (Cuculidae), bal kılavuzu (Indicatoridae), altıngöz ördeği (Bucephala clangula), inek kuşu (Icteridae) gibi bazı türler yuva yapmazlar ve yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakırlar. Bu davranışa “kuluçka parazitliği” adı verilir. Bu yavrular genellikle kendilerinden sonra yumurtadan çıkan civcivleri ya öldürürler ya da yuvadan dışarı atarlar.
Sadece erkek kuşlar güzel öter. Ötme ve şakımalarının amacı dişileri cezbetmek ve diğer erkeklere göz dağı vermektir. Dişiler sade ve basit ötüşlere sahiptirler.
Bülbüllerde 260 farklı ötüş ve şakıma türü olduğu tespit edilmiştir. Bunların çoğu çiftleşme dönemindeki erkeklere aittir.
İnsan dışında başka sesleri taklit edebilme yeteneği sadece kuşlarda bulunur.
Avustralya’da yaşayan lir kuşu (Menura) doğadaki bir çok sesin yanı sıra motorlu testere, araba alarmı, siren, ağlayan bebek ve deklanşör sesi gibi sesleri çıkarabilmektedir.
Ağaçkakanların başları yaptıkları darbelerden beyinlerinin zarar görmemesi için özel bir yapıya sahiptir. Beynin etrafında küçük bir boşluk ve bu boşluğun içinde de beyni koruyan omurilik sıvısı bulunur. Ayrıca beyin kasasını saran uzun bir dil kemiği de beyin için emniyet kemeri görevi yapar.
Baykuşlar tüylerinin özel yapılarından dolayı neredeyse hiç ses çıkarmadan havada süzülerek avlanabilirler. Ayrıca üstün işitme yetileri sayesinde yerin yarım metre altındaki bir kemirgeni onlarca metre öteden tespit edebilirler.
Hız rekoru ise saatte 389 kilometrelik dalış hızı ile gökdoğana (Falco peregrinus) aittir.
En uzun kuş göçünü kuzey sumruları (Sterna paradisaea) yapar. Bir yıl içinde Kuzey Kutbu’ndan Güney Kutbu’na kadar uçup geri dönerler ve her zaman gündüzde yaşarlar. Yıllık 70 bin kilometrenin üzerinde uçtukları tespit edilmiştir.
Tek seferde en uzun uçuş rekoru ebabil kuşuna (Apus apus) aittir. On ay boyunca hiç durmadan İngiltere’den Afrika’ya göç edip geri dönerler.
Yakut boğazlı sinek kuşları (Archilochus colubris) Kanada’dan Meksika’ya ve Florida’ya kadar göç ederler.
Göçmen kuşlar, göçlerinde dünyanın manyetik alanlarından yararlanırlar. Kafa yapılarında demir açısından zengin manyetit mineralinin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sayede bir tür biyolojik pusula kullandıkları düşünülüyor.
Kazlar, pek çok diğer göçmen kuşlar gibi, V-formatında uçarak aerodinamik bir alan oluşturur ve arkadaki kuşların bu hava akımı sayesinde daha az güç harcayarak uçmalarını sağlarlar. Kuşlar sırayla yer değiştirerek grubun tamamının bu olanaktan eşit olarak yararlanmasını sağlarlar. Bu V-formatında uçuş stili hava kuvvetleri filolarında da kullanılmaktadır.
Kanada kazları 2500 kilometreye varan uçuşlar yapabilirler.
Hint kazları (Anser indicus) Himalayaların üzerinden 7000 metre yükseklikte göç ederler.
And kondoru (Vultur gryphus) ise And Dağları’nda 5000 metrenin üzerindeki yükseklikte yaşarlar.
And kondorları hiç kanat çırpmadan hava akımlarını kullanarak beş saatin üzerinde uçabilirler.
Kondorlar ayrıca 60 yıllık ortalama yaşam süreleri ile en uzun süre yaşayan kuşlar arasındadır.
Doğu Afrika’da yaşayan benekli akbabanın (Gyps rueppelli) deniz seviyesinin 11300 metre üzerinde uçabildiği tespit edilmiştir.
Akbabaların mideleri kolera ve şarbon gibi en ölümcül bakterileri sindirecek şekilde evrilmiştir ve son derece aşındırıcı bir aside sahiptir. Bu sayede leşlerin kemiklerini de sindirebilirler. Akbaba gibi leşçiller, ortamı tehlikeli bakterilerden temizleyerek, hijyeninin sağlanmasında en temel rolü oynarlar.
Akbabalar ve kartallar en keskin görüşe sahip olan kuşlar arasındadır. 4000-4500 metre gibi mesafelerden avlarını tespit edebilirler.
Şahinlerin de görüşü insanınkinden sekiz kat daha keskindir.
Sinek kuşu gibi bazı küçük kuş türlerinde böceklerde olduğu gibi ultraviole ışınlara yakın dalga boyunu algılayan dördüncü bir renk reseptörü vardır. Bu sayede çok uzaktaki çiçekleri tespit edebilirler.
Sinek kuşları en hızlı kanat çırpan kuşlardır. En küçük türleri saniyede 80 kez kanat çırparak havada asılı kalabilirler. Bu nedenle en hızlı metabolizmaya sahiptirler ve sürekli beslenmek zorundadırlar.
Deniz papağanı (Fratercula arctica) tam bir avlanma ustasıdır. Ortalama olarak günde 40 adet balık yer.
Fosil kayıtları en eski pelikanın (Eopelecanus aegyptiacus) 36 milyon yıl önce yaşadığını göstermektedir.
Bugün yaşayan pabuç burunlu (Balaeniceps rex) tarih öncesi dönemi anımsatan bir türdür. Uzun süre hareketsiz olarak ayakta durmasıyla ünlüdür.
Kuzey Amerika’nın Batı sahilinde yaşayan bir çobanaldatangil kuşu (Phalaenoptilus nuttallii) kış uykusuna yatan tek kuş türüdür. Bir haftadan birkaç aya kadar uyuyabilirler.
Flamingolar aslında pembe değildir. Yediklerinde bulunan bakteriler ve beta-karoten adı verilen madde tüylerine pembe ve kızılımsı renklerini verir.
Flamingolar Türk edebiyatında allı turna olarak adlandırılırlar.
Uçamayan kuş türleri arasında deve kuşu, emu, penguen, kakapo, kivinin yanı sıra evcil tavuk ve hindi türleri sayılabilir.
Penguenler 300 metre derinliğe kadar dalabilmektedirler.
Antarktika’ya özgü endemik bir tür olan imparator penguenlerinde kuluçka anne ve baba tarafından paylaşılır. Dişi penguenler avlanma dönüşünde binlerce bireyden oluşan topluluk içinde eşlerini seslerinden tanıyarak bulmaktadırlar.
Benzer davranış bazı diğer penguen türleriyle albatros, sümsük kuşu gibi büyük koloniler hâlinde yaşayan kuş topluluklarında da gözlenmektedir.
Bazı karga ve papağan türleri en zeki hayvanlar arasındadır ve alet kullanabildikleri bilinmektedir.
Washington Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre kargalar insan yüzlerini tanıyabilmekte ve beş yıla kadar yüzleri hatırlayabilmektedir.
Yüzden fazla ülkenin devlet armasında ya da bayrağında kuş türleri yer alır.
Kuşları inceleyen bilim dalı ornitoloji, kuş bilimciler de ornitolog olarak adlandırılır.