20. yüzyılın başları Rusya tarihinin en zor dönemi belki de. Yokluk, büyüyen sorunlar, toprak arayışındaki köylüler, sosyalist fikirler, isyan dalgaları damgasını vuruyor bu döneme.
Üstüne üstlük Birinci Dünya Savaşı’na giriliyor. Böyle bir dönem güçlü ve iradeli bir çarın bile üstesinden gelemeyeceği zorlukta olmasına rağmen II. Nikolay’ın birçok Rus çarının aksine fazla dirayet gösteremediği ifade ediliyor kaynaklarda. Koşullar kendini şiddetle dayatırken Nikolay çaresiz kalıyor. Ayrıca, Lenin gibi kararlı biri çıkıyor sahneye.
Romanov Hanedanı genel olarak Rusya’yı 1613-1917 arasında yönetmiş büyük bir aile. Büyük Petro, Büyük Katerina gibi önemli temsilcileri olmuş.
Nikolay Aleksandroviç (1868-1918) ise Romanov ailesinin ve Rusya’nın son çarı. Nikolay’ın dönemin büyük sorunları karşısında etkili olamadığı, tutkuyla bağlı olduğu Alman asıllı karısının ise üzerinde oldukça etkili olduğu anlaşılmaktadır. Aleksandra Şubat Devrimi sonrası başkentte işler kontrolden çıkınca cephe denetiminde olan kocası Nikolay’a bir mektup yazmıştır. “Sevgilim gel ve yumruğunu göster, Rusya’nın buna çok ihtiyacı var” dediği söylenir.
Nikolay gücünü Tanrı’dan aldığına inanmış ve iktidarını korumayı kutsal bir görev saymış bir bakıma. Yerel meclis üyelerinin yönetime katılma taleplerini anlamsız ve boş talepler olarak görmüş uzun süre. Hoşnutsuzluklara baskıyı artırarak karşılık vermiş. Ancak Rus-Japon Savaşı’nda aldığı yenilgi memnuniyetsizlikleri daha da artırmış.
Bununla birlikte 1905’te danışma meclisi niteliğindeki temsile dayalı Devlet Meclisini (Duma) muhatap almak zorunda kalıyor ve Duma’nın onayı olmadan yasa çıkarmayacağına ve bazı demokratik hakları temin edeceğine söz veriyor.
İlginç bir nokta ise, Rasputin’in ailede kazandığı önem. Sibirya’da bir köyde doğan, mistik ve iyileştirici güçleri olduğuna inanılan Rasputin zamanla çar ailesi üzerinde oldukça etkili oluyor. Ancak bu etki büyük tepkilere ve rahatsızlıklara neden oluyor.
Nikolay Asya Savaşı’ndan sonra Balkanlar’a ve Boğazlar’a yöneliyor. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte 1915’te kendisini başkomutan olarak atıyor ve saraydan uzak kalıyor. Bu durumda karısı Aleksandra onun yetkilerini kullanmaya başlıyor. Yetenekli yöneticiler Rasputin’in etkisiyle görevden alınıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda ordunun aldığı her yenilgi, her türlü olumsuzluk Nikolay’a mal ediliyor bir bakıma.
Bütün bunlar sarayın halkın gözündeki kıymetini yitirmesine neden oluyor ve isyan dalgaları yayılmaya başlıyor. Rasputin Aralık 1916’da öldürülüyor.
Baskılar sonrasında Nikolay 15 Mart 1917’de kardeşi lehine tahttan çekiliyor. Ancak kardeşi tahta geçmeyi reddince çarlık sistemi son bulmuş oluyor Rusya’da.
Geçici Hükümet döneminde ailesi ile birlikte Tsarskoye Selo’da tutuluyor ve İngiltere’ye gönderilmeleri planlanıyor. Petrograd’daki (St. Petersburg’un o zamanki adı) Sovyet delegeleri buna karşı çıkınca Nisan 1918’de Yekaterinburg’a götürülüyorlar.
Bolşeviklere karşı savaşan Beyaz Ordu Yekaterinburg’a yaklaşınca kurtarılacakları düşüncesiyle başlarında Yurovski’nin bulunduğu Bolşevik grup tarafından 16 Temmuz gecesinde kurşuna diziliyor aile. Cesetleri yakılıp ormanlık alana gömülüyor. Öldürülenler arasında II. Nikolay, karısı Aleksandra, oğulları, dört kızları, aile doktorları ve hizmetçileri bulunuyor.
Ölüm emrini Lenin’in verip vermediği tam olarak bilinememekle birlikte devrimin başarısı adına ailenin daha sonra hak iddia edemeyecek şekilde ortadan kaldırıldığı anlaşılıyor.
Kayıp mezar 1991’de ormanlık alanda bulunuyor. Gömü alanında bulunanlar genetik olarak doğrulandıktan sonra 1998’de St. Petersburg’da Peter ve Paul Katedrali’ne yeniden gömülüyor. Kayıp iki çocuğun kalıntıları ise ancak 2007’de bulunabiliyor.
Romanov ailesi bir evin bodrumunda sonlarını beklerken ve ölüm kapılarına dayandığında ne hissetti, neler yaşadı?
Ölüm emri kendilerine okunduktan sonra Nikolay’ın, “Ne?! Ne diyorsunuz!..” dediği söylenir büyük bir şaşkınlık içinde. Aile duyduklarına inanamaz ve şok içinde birbirine tutunur.
Kızlardan biri aileyi kutsamaya çalışır ama buna vakit kalmaz. Nereden bakılırsa bakılsın Rus tarihindeki en dramatik olaylardan biridir Romanovların sonu.
Not: Samih Güven’in bu yazısı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.