Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Kötüyü düşünme eğilimi

Erdal Çolak
Son güncelleme: 21 Şubat 2025 19:47
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Kötüye düşünmeye eğilimli olmak, insan zihninin evrimsel bir yanıdır.

Bu eğilim, hayatta kalma içgüdüsünden beslenir ve bizi olumsuz senaryolara karşı hazırlıklı olmaya iter. İlkel çağlarda, yırtıcıların, doğal felaketlerin veya diğer tehditlerin farkına varmak, hayatta kalmanın anahtarıydı. Bu yüzden, insan zihni kendini güvence altına almak için daha çok tehlike, risk ve olumsuz sonuçları düşünmeye eğilimlidir. Ancak modern dünyada, bu eski içgüdüler, çoğu zaman gereksiz kaygı ve endişelere yol açar. Günümüzde, fiziksel tehlikeler yerine sosyal ve psikolojik korkular ön plana çıkmaktadır. İş kaybı, yalnızlık, reddedilme korkusu veya başarısızlık gibi soyut tehditler, zihnin olumsuz düşünceleri sürekli olarak beslemesine neden olur. Bu düşünceler, aslında bir nevi zihin tarafından, gelecekteki olası zararları önceden tahmin etme çabası olarak ortaya çıkar.

İnsanın olumsuzu düşünmeye eğilimli olmasının kökeninde hayatta kalma içgüdüsü yatıyor. Atalarımız, tehlikeleri önceden fark edip önlem alabildikleri için hayatta kaldılar. Ormanda bir hışırtı duyduklarında, “Bu sadece rüzgar” demek yerine, “Ya bir yırtıcıysa?” diye düşündüler ve kaçmaya hazırlandılar. Bu refleks onların hayatta kalmasını sağladı ve bize miras kaldı.

İlkel insanın olumsuz düşünceleri, doğrudan hayatta kalmayla ilgiliydi. “Ya bu mağarada yırtıcı bir hayvan varsa?” veya “Ya yiyecek bulamazsam?” gibi korkular, gerekli tedbirleri almayı sağlıyordu. Bu düşünceler, somut ve dış dünyaya odaklıydı çünkü tehlikeler gözle görülebilir ve anlık tepkiler gerektiriyordu. İlkel insanın zihni, çevresindeki tehlikeleri hızla fark etmeye ve buna göre harekete geçmeye programlanmıştı.

Modern insanın olumsuz düşünceleri ise daha soyut ve karmaşık. Fiziksel tehlikeler yerine, sosyal ve psikolojik kaygılar ön plana çıkıyor. “Ya başarısız olursam?”, “Ya insanlar beni yargılarsa?” veya “Ya işimi kaybedersem?” gibi düşünceler, modern insanın zihnini şekillendiriyor. Artık yırtıcı hayvanlardan kaçmak zorunda değiliz ama ekonomik belirsizlikler, sosyal reddedilme korkusu ve geleceğe dair endişeler peşimizi bırakmıyor.

İlkel insanın korkuları somut ve anlık çözümler gerektirirken, modern korkular soyut ve sürekli bir belirsizlik hissi yaratıyor. Fiziksel tehlikelerle yüzleşip kaçabilir ya da savaşabilirsiniz; ancak zihninizde yarattığınız soyut tehditlerle nasıl başa çıkarsınız?

Sosyal boyutta ise ilkel çağlarda kabileden dışlanmak, hayatta kalmayı tehlikeye atardı. Topluluk içinde kabul görmek, hayatta kalmanın anahtarıydı. Bugün ise sosyal medya beğenileri, toplumda kabul görme ihtiyacının modern bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Kabileler değişti, fakat kabul görme ihtiyacı değişmedi.

Zihin, belirsizlikten hoşlanmaz ve geleceği kontrol edemediğinde endişelenmeye başlar. Kötü senaryoları düşünmek, durumu kontrol ediyormuş hissi verir çünkü kötü senaryolara hazırlanmak, belirsizlikten daha az korkutucudur. Bu kontrol ihtiyacı, zihnin koruma mekanizmasıdır. Potansiyel tehlikeleri önceden sezmek ve onlara karşı hazırlıklı olmak, evrimsel olarak hayatta kalmamızı sağlayan bir işlevdi. Ancak modern dünyada bu mekanizma kaygı ve stres kaynağı haline geliyor.

Ayrıca zihin, kötü olayları anlamlandırarak onlardan ders çıkarmaya çalışır. “Neden böyle oldu?” ve “Bu olayın anlamı ne?” gibi sorular, kötü düşünceleri sürekli tetikler. Zihin, benzer bir durumla karşılaştığında hazırlıklı olacağını düşünerek olumsuz senaryoları gündemde tutar.

İnsanın kötüyü düşünmeye eğilimli olmasının bir diğer nedeni, sosyal ilişkilerde kendini koruma güdüsüdür. Başkalarının niyetlerini sorgulamak, hayal kırıklığına uğramamak ve incinmemek için geliştirilmiş bir savunma mekanizmasıdır. Ancak bu güvensizlik hali, zamanla yalnızlığı beraberinde getirir. Sürekli kötü ihtimalleri düşünmek, etrafımıza duvarlar örmemize ve sonunda bu duvarların içinde hapsolmamıza neden olabilir.

Olumsuz düşüncelerin ağırlığı altında ezilmemek için zihnin bu mekanizmasını anlamak ve ona karşı bilinçli bir duruş sergilemek gerekir. Zihin, kötü senaryolarla bizi korumaya çalışırken aynı zamanda güzellikleri ve huzuru gölgeleyebiliyor. Belki de insanın gerçek özgürlüğü, zihnin bu oyununu fark etmek ve onu yönlendirebilmekte gizlidir.

Kötüye eğilimli düşünmek, evrimsel bir miras olsa da, bu mirası doğru anlamak ve korkularımızı dönüştürmek, gerçek özgürlüğe ulaşmamızı sağlar. Çünkü huzur, karanlık düşüncelerin ötesinde, belirsizliğe ve anın gücüne teslim olmaktadır. Olumsuz düşünceler kaçınılmaz olsa da, onlara takılıp kalmadan geçmişin izinden özgürlüğe doğru ilerlemek, gerçek büyümenin yanında, huzurun ve özgürlüğün kapılarını aralar.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale “Vladimir Putin de Rusların Atatürk’ü…”
Sonraki Makale “Anadolu Kaplanları” nerede?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörKöşe Yazıları

“Guggenheim Etkisi”

Emre Dilek
12 Ekim 2025
EditörKöşe Yazıları

Beyin yeniyi mi sever eskiyi mi? 

Dr. Nevin Sütlaş
12 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Gazze’de Trump ve Erdoğan’ın “kırılgan ateşkesi…”

Aydın Sezer
11 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Görünmeyen kafeslerimiz…

İnan Özbek
10 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?