NATO’nun tüm Birleşmiş Milletler (BM) normlarını çiğneyerek Yugoslav topraklarında başlattığı bombardımanla adım adım ait olduğu tarihsel Sırbistan topraklarından koparılan Kosova’nın Sırp nüfusun çoğunlukta olduğu kuzey kesiminde düzenlenen olağanüstü yerel seçimlerden Arnavut siyasi partilerin adayları galip çıktı.
Kosova makamlarının resmi verilerine göre kayıtlı 45 bin 95 seçmenden sadece bin 567’sinin oy kullandığı, bir başka deyişle, katılım oranının yüzde 3,47’de kaldığı meşruiyeti tartışmalı seçim merkezi hükümet tarafından “geçerli” kabul edilince seçimleri “boykot” eden Sırplar şiddetli protesto gösterilerine başladı.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic’in Batılı muhataplarına “Siz hiç katılımın bu kadar düşük olduğu bir seçimin geçerli olduğunu gördünüz mü” sorusunu yöneltmesi pek fayda etmedi, nitekim devam eden günlerde NATO öncülüğündeki KFOR “barış” gücü, “seçilmiş” başkanların belediye binalarına girişini sağlamak için Kosova polisine destek oldu.
Barikatlar kuruldu, biber gazı sıkıldı, ateş açıldı…
Birkaç gün süren olaylarda 50’den fazla protestocu yaralandı, onlarcası gözaltına alındı.
NATO’nun itibarı
Elbette şiddet karşılıklı oldu.
En az 41 KFOR askerinin Sırpların taşlı-sopalı direnişi sonucu yaralanması ve Robokop’u andıran görünüşlerine rağmen birçoğunun yerlerde sürüklenmesi, NATO’nun itibarını sarsmış olacak ki örgüt, İtalya’daki Müttefik Müşterek Kuvvet Komutanlığı’ndan derhal ilave asker talep etti. Yükselen gerilimin tedirgin ettiği Quint ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya) de “seçilmiş” başkanlara itidal çağrısı yaptı. Washington’ın Kosova Büyükelçisi Jeff Hovenier, bahsi geçen başkanları makamında ağırlamak istediğini bildirdi.
The Serbs don't joke.
Clashes between KFOR forces and the Serbs in Kosovo…. pic.twitter.com/ihnp5ASzQ1
— Richard (@ricwe123) May 29, 2023
Bu tehlikeli tırmanışın ortasında Vuçiç’in açıklaması ise son derece dikkat çekiciydi.
“Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin tek arzusu bölgede kan dökülmesini sağlamak. Kendisi ikinci bir Zelenskiy olmak için can atıyor. Ben daha büyük çatışmalardan korkuyorum, çünkü Sırpların artık hiçbir tahammülünün kalmadığını biliyorum” diyen Vuçiç, aslında sadece Kurti’yi Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’le özdeşleştirmemiş, kendisini de -bu anolojinin doğal bir sonucu olarak- Batı’nın kuşatması altındaki Rus liderle özdeşleştirmişti.
Bununla birlikte Vuçiç, Sırp ordusuna muhtemel bir askeri “sınama” karşısında hazırlıklı olunması talimatını da verdi. Birlikler sınıra hareket etti.
Ortodoks ‘kardeş’
Şüphesiz bu süreçte Sırbistan ve Kosovalı Sırplar için en önemli destek Ortodoks, Slav “kardeş” Ruslar ile 1990’lardan beri Balkanlar’daki ekonomik nüfuzunu artırma derdine düşen pragmatik Çinlilerden geldi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, artan gerilimden Washington’la Brüksel’i suçladığı basın brifinginde “ABD’nin ‘seçilmiş’ belediye başkanları geçici belediye binalarına yerleştirme önerisi gibi yarı önlemlere değil, kalıcı barış getirecek adımlara ihtiyacımız var” dedi. Bu, Kosova hükümetinin Sırplarla uzlaşması sağlanmadığı takdirde şiddetli protestoların süreceğini ima eden önemli bir mesajdı.
Serbs unfurl a 250 metre Russian flag during protests against the US Deep State and its cut throat Muslim Jihadi allies.
"Kosovo is Serbia!" pic.twitter.com/dAf0GwXoac
— Knights Templar International (@KnightsTempOrg) June 1, 2023
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning’den de “Belgrad’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma çabalarını destekliyor, Priştine’nin tek taraflı adımlarına karşı çıkıyoruz” diye bir demeç geldi.
Pekin’in alışılmış dış politika çizgisinin dışında bir demeçti bu.
Yine de Sırplar üzerindeki manevi etkisi bakımından Moskova’nın desteğinin çok daha farklı bir niteliğinin olduğunu vurgulamak gerek.
‘Bölünme’ endişesi
Bu arada Kosova basınının bu süreci nasıl okuduğunu incelemek de, Kosova’daki Arnavut milliyetçiliğinin reflekslerini anlamak için önem taşıyor.
Kosova’nın popüler gazetelerinden KOHA’da birkaç gün önce Enver Robelli tarafınan kaleme alınan bir köşe yazısı, yüzde 5’e bile ulaşamayan seçime katılım oranının sunduğu toplumsal gerçekliği sorgulamak yerine “bölünme” korkusunu ön plana çıkarıyor nitekim:
“Kuzeyli Sırpların Kosova Cumhuriyeti’nin plakalarını kabul etmeyi reddetmesi, elektrik parasını ödemeyi reddetmesi, siyasetçi Oliver İvanoviç’in katillerinin bulunmasında iş birliği yapmayı reddetmesi, seçimlere katılmayı reddetmesi, ABD kara listesinde bulunan organize suç örgütü liderlerine karşı önlem almayı reddetmesi. Hepsinin tek bir hedefi var, o da Kosova’nın bölünmesi!”
Robelli, Kosova’nın provokatif tutumunu ise “Belgrad’dan yönlendirilen Sırp çeteleri, attıkları her taşla hem Kosova makamlarının hem de uluslararası güçlerin Kosova’nın toprak bütünlüğünü korumaya istekli olduklarını test ediyor” biçiminde meşrulaştırabiliyor.
“Kosova” ve “toprak bütünlüğü” kavramlarını bir arada kullanmak epey cüretkâr bir tercih tabii!
‘Geçerli’ olunca…
Peki bundan sonra ne beklenebilir?
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nden (ANKASAM) Kosova dış politikası uzmanı Doç. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu, Medya Günlüğü’ne değerlendirdi.
Öncelikle seçime katılım oranının yüzde 3,47’de kalışının sebeplerini anlatan Tüysüzoğlu, “Kosovalı Sırp azınlık, Brüksel Süreci ekseninde kurulması gereken Sırp Belediyeler Birliği oluşmadan yerel seçimler yapıldığı için tepkili ve bu nedenle seçimlere katılmadı” dedi.
“Fakat çok düşük katılım oranına rağmen belediye seçimleri geçerli kabul edilip, seçilen belediye başkanları görevlerine başlamak üzere polis korumasında idari merkezlere getirilince, Sırp azınlığın protesto gösterileri başladı” diye sözlerine devam eden Tüysüzoğlu, Kosova’nın en yakın zamanda Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulması için adım atmak zorunda kalacağı tespitinde bulundu.
‘Vuçiç’e güvenilmez’
Diğer taraftan Kosova’da -her iki taraf adına da- bir “saldırgan” ve “mağdur” denklemi olmadığının altını çizen Tüysüzoğlu, “Aslında bu kriz, her ikisi de ‘güvenlikçi’ ve ‘popülist’ bir bağlam içerisinde bulunan Vuçiç ve Kurti’nin çıkarına oldu da denilebilir” değerlendirmesini yaptı.
Tüysüzoğlu, bölgedeki uluslararası aktörlerin duruşunu ise şu şekilde aktardı:
“Sırp lider Vuçiç tipik bir pragmatist. Rusya’nın kendisine güvendiğini sanmıyorum, hatta onun küçük ortağı Daçiç’e daha çok güveniyor olabilirler. Vuçiç kendi iktidarını sürekli kılabilmek adına Batı’yla sürdürülebilir ilişkileri gözeten bir isim. Vuçiç’in iktidarı ise şu an Sırbistan yükselişe geçen Rusya taraftarlığı ve Sırp milliyetçiliği düşünüldüğünde Batı için en ‘tercih edilebilir’ iktidar aslında. Yine, Kurti de ABD’nin istediği tarz bir isim değil. Haşim Taçi’de buldukları uyumu kendisinde bulamıyorlar. Hatta belki de bu tarz çatışmalar Kurti’nin toplumsal ve hatta uluslararası meşruiyetine gölge düşürmeyi hedefliyor bile olabilir.”
Evet, zaman gösterecek.