Gazeteci olarak izlediğim ilk seçim 1983 seçimleriydi. Bana Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni izleme görevi düşmüştü.
Genel Merkeze erkenden gittim, gazeteci milleti de benim gibi düşünmüş olacak ki onlar da erkenden gelmişti. Söylememe gerek yok herhalde, internet, bilgisayar, cep telefonu falan yoktu o zamanlar. Sabit telefonlardan iletişim kuruluyordu. Neyse, hepimiz MDP yetkililerinin seçim sonuçları üzerine ne diyeceğini merak ettiğimiz için oradaydık. Çünkü Milliyetçi Demokrasi Partisi Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in kurdurduğu bir partiydi, tabii siz bunu “tüm askerlerin partisiydi” diye okuyun. Genel başkanlığını Org. Turgut Sunalp yapıyordu.
Askerler seçimi alacaklarına inanıyorlardı çünkü bir yıl önce 1982’de askerlerin yazdırdığı anayasa Kenan Evren’in kendi makamını da oylattığı bir komediyle yüzde 91,37 oyla kabul edilmişti. Ancak o seçimde içi görünen bir zarfla oy kullanmıştı herkes. Oy pusulaları da renklendirilmiş böylece “evet” ve “hayır” atanlar hemen belli olmuştu. Aynı mahalleden arkadaşım İbrahim, kardeşim ve İbrahim’in annesi Halise abla birlikte oy kullanmaya gittik. Hepimiz “hayır” oyu vereceğiz sözde. Neyse oy verdik, çıktıktan sonra Halise abla “ben korktum evet oyu verdim” dedi. Niye dedik, “e içi görünüyordu zarfın, başımıza iş gelir sonra” dedi.
Kenan Evren bir yıl önce yüzde 91 oy alan biri olduğunu zannederek 83 seçimine de kendinden emin bir biçimde giriyordu. Evet “giriyordu” dedim, birazdan anlayacaksınız.
Anavatan Partisi Turgut Özal’ın genel başkanlığında, Halkçı Parti Necdet Calp başkanlığında, MDP de yukarıda da söylediğim gibi Turgut Sunalp başkanlığında girdi seçime. Evren seçimlerden iki gün önce, 4 Kasım 1983’te ANAP’ı ve genel başkanı Turgut Özal’ı dolaylı olarak hedef alan bir televizyon konuşması yaptı ve halkı bu partiye oy vermemesi konusunda uyardı. Herkes bu uyarının seçmenleri korkutacağını ve MDP’nin seçimi kazanmasını kolaylaştıracağını sanıyordu. Bir de zaten ilk genel seçim sonucu Yüksek Seçim Kurulu‘nca ilan edilinceye kadar geçen süre içinde kurulacak partilerin kurucu listeleri Milli Güvenlik Konseyi’nin onayından geçmişti. Yeni kurulan partiler MGK’nin onayından geçmiş en az 30 kurucu üye bulunması koşuluyla seçimlere katılmıştı. Bu partilerin 12 Eylül Darbesi’ne karşı beyan ve davranışta da bulunmaları da yasaklanmıştı. Üstelik adaylar da MGK denetiminden geçmişti, yani askerler istemedikleri adayları veto etmişti.
Yani seçimleri MDP’nin kazanması için her şey ayarlanmıştı.
Her neyse ben kendi konuma döneyim… Seçim gecesi sonuçlar telefonla bildiriliyor ilçelerden, illerden ve genel merkezler de bunlara göre tahminler yürütüyordu ama tabii TRT dışında televizyon kanalı olmadığı ve o da askerlerin güdümünde olduğu için gelen sonuçların güvenilirliği ancak Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklamalarıyla teyit edilebiliyordu. O zamanlar YSK şimdiki gibi değildi, nisbeten düzgün çalışıyordu ama tabii sonuçlar bugünkü gibi hızla, bir, iki saatte alınamıyordu.
Gece sonuçlar açıklanmaya başlayıp işlerin hiç de askerlerin istediği gibi gitmediği belli olunca MDP genel merkezi boşaldı, tabii gazeteciler değil MDP’liler ortadan kayboldu. Açıklama yapacak bir yetkili bile yoktu. Oturup telefonlara biz bakmaya başladık diyeyim de anlayın olayın ne olduğunu.
Gazetecilerin bulunduğu odalardan birinde bir telefon vardı ve herkes kendi yazı işlerini oradan arıyordu. Ben de o odaya giriyordum arada bir. Epey geç bir saatte o telefon çalmaya başladı. İlkin etrafıma bakındım tabii partili birileri yoktu, telefon çalmaya devam etti, ben acemi gazeteci olarak ne yapacağıma karar vermeye çalışıyorum ama korkuyorum da, ya yanlış bir şey yaparsam diye. Bu arada telefon çalmaya devam ediyor, baktım gazetecilerden de açan yok, kaldırdım ahizeyi. “Buyurun” dedim.
Karşıdaki makineli tüfek gibi konuşmaya başladı:
“Komutanım ben binbaşı (bilmem kim, gerçekten adını hatırlamıyorum şimdi), Van (bilmem nereden, ilçe adını da unuttum) arıyorum, sandıkları kapattık, partimiz (bilmem ne kadar) oy aldı. Emirlerinizi bekliyorum komutanım.”
Ne diyeceğimi bilemedim ama teşekkür ettiğimi anımsıyorum. “Emredersin komutanım” dedi telefondaki binbaşı. Söylediğine göre o ilçede MDP en çok oyu almıştı.
Seçime askerler hile karıştırmıştı, zaten Van Kürtlerin yoğun yaşadığı bir yerdi ve Kürtler de o zamanlar çeşitli partilere oy veriyordu. Düşünün Selahattin Demirtaş o zaman 10 yaşındaydı henüz. PKK ise geniş halk yığınları tarafından pek bilinmiyordu. Yani Kürtler kendi partilerine oy vermiyordu çünkü yasal bir partileri yoktu. Bunları niye dile getiriyorum, çünkü o yıllarda Van’da askerler kime oy ver derse köylüler de ona oy verirdi. Evet tanıklığım bu kadar. Üzerinden 41 yıl geçtikten sonra aklıma geldi ve sizlerle paylaşayım dedim.
Ha seçim sonuçları ne mi oldu, eksik kalmasın söyleyeyim zaten hepiniz biliyorsunuz ama… Kabaca ANAP yüzde 45, HP yüzde 30, MDP yüzde 23 oy aldı 1983 genel seçiminde.
Herkese keyifli günler dilerim.
Manşetteki büyük fotoğraf: (soldan sağa) Hüsamettin Çelebi (TRT), Turgut Sunalp, Necdet Calp, Turgut Özal.