Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu işgaline katılan Yunan askerlerin sosyalist olanları yapılanlara şiddetle karşı çıkmıştı. Evet yanlış okumadınız Yunan Ordusu’ndaki sosyalist/komünist askerler Anadolu’nun işgaline karşı çıkmışlardı.
İzmir’de bir tören düzenlendiğine ilişkin bir haber okumuştum CNNTürk’te. Haber 2 Ocak 2015 tarihini taşıyordu. Sözüm ona 200 Yunan askeri savaşmayı reddetmişti. Haberden okuyayım gerisi:
İşgal sırasında savaşsınlar diye Yunanistan’dan İzmir’e getirilen, 200 sosyalist Yunan askeri, “Anadolu’nun işgali İngiliz emperyalizminin bir oyunudur. Kardeşime kurşun sıkmam” diyerek, Türklere karşı savaşmayı reddetmiş, bunun üzerine Yunan Krallığının emriyle kurşuna dizilerek idam edilmişti. Yaşanan olay, Yunan Genelkurmayının arşivlerinde vatana ihanet olarak arşivlenmişti.
İşte o 200 Yunan askeri, katledilişlerinin 94’üncü yıl dönümünde 4 Ocak pazar günü saat 13.00’te düzenlenecek etkinlikle anılacak. Askerlerin idam edildikleri yer olan Balçova İnciraltı sahilinde şiirler okunacak, denize karanfiller bırakılacak.1
Bu iddia nereden mi çıkmıştı, Şair Tuğrul Keskin’in “Zito İ Epanastasis” Türkçe ismiyle “Yaşasın İsyan” adlı kitabı bu iddianın gerçekmiş gibi algılanmasına yol açmıştı. Zaten CNNTürk’ün haberi “Yaşasın İsyan adlı son kitabını öldürülen askerlere ithaf eden Şair Tuğrul Keskin, anma törenine bütün İzmirlileri beklediklerini söyledi” cümlesiyle sona eriyordu.
Oysa böyle bir olay Yunan Genelkurmay Başkanlığı’nın hiçbir kaydında yer almıyordu. Böylesine büyük bir olayın kayıtlarda yer almaması olmadığı anlamına gelmiyordu tabii ama üzerinde çalışma yapaı araştırmacıların herhangi biri de bir belgeye ulaşamamıştı. Yani bu tamamen hayal ürünü bir iddiaydı.
Ancak…
Sosyalist Yunan askerlerin gerçekten yaptığı bir eylem vardı. Yunanistan Komünist Partisi (KKE) merkez komitesi yayın organı günlük Rizospastis gazetesi 29 Ağustos 2002 günü bizim Kurtuluş Savaşımız sırasında açıklanan “komünist askerler merkez yürütme konseyi” imzalı bir bildiriyi yayınladı. Bildiri 1921 yılında “cephedeki askerlerin sesi” başlığıyla Yunanistan kamuoyuna da açıklanmıştı.
O yıllarda Yunanistan Sosyalist İşçi Partisi adını taşıyan Yunanistan Komünist Partisi, Anadolu’ya yönelik emperyalist bölüşüm savaşına karşı çıkarak Yunan halkını Yunan hükümetine karşı ayaklanmaya çağırıyordu. Bildiride yer alan “Yeni insanlığın tohumları yer kürenin kuzeyinde savaşın toz ve dumanı içinde çoktan düştü. Devrimci sürecin sonlarına yaklaşıyoruz” ifadeleri belli ki Rusya’daki 1917 Sovyet Devrimi’ne göndermede bulunuyordu.
KKE yayın organı Rizospastis gazetesinin yayınladığı bildiri tam olarak şöyleydi:
Yeni yılın ilk gününün şafağı doğmak üzere.
Bu güzel bayram, acılar ve yaşamın zorlukları içinde tatlı anıları ve umutları hatırlatarak bizi biraz da olsa rahatlatıyor gibi görünse de bitip tükenmek bilmeyen ve kanla sulanan günlük çilemizi ortadan kaldırmıyor, yaşadığımız kabusların yarınlarımızı karartmasına engel olamıyor.
Yeni yıl burada, cephede bize ne getirebilir?
Meandru* Nehri’nin kıyılarından Uşak dağlarının karlı zirvelerine, kutsal şehir Bursa’ya, karla kaplı Trakya dağlarına kadar soğuktan tutmayan parmaklarımız tetikteyken, nöbetçi kulübelerinin önünde öldürmeye ve ölmeye hazır bir biçimde nöbet tutuyoruz. Bazılarımız salgın hastalıkların yol açtığı çürümüş bedenleriyle ya da ölümcül kurşun yaralarıyla, insani ilgi ve tedaviden uzak yarının sakatları olarak hastanelerde yatıyoruz, bazılarımız ise savaşa karşı çıktığımız için prangalara vurulmuş ve kanunlarla cezalandırılmış olarak cezaevlerinde iç çekerek inliyoruz.
Ya diğerleri…. Neden diğerleri yaşamıyor şimdi? Şimdi aramızda olmayan ve savaşta yaşamını kaybeden diğerleri yeni yılda aramızda yoklar. Küçük Asya’nın** tepe ve dağlarında kaldı cansız bedenleri.
Günümüzün çile ve zulmü bu kadarla bitmiyor. Arkamızda bıraktığımız ailelerimiz yıllardan beridir kara bir yas içinde. Biz yoksullar burada cephedeyiz. Zenginler ve dolayısıyla güçlüler askerlik yapmamak, ailelerinden uzak olmamak için bir yol buluyor. Alnımızın teriyle yaşlı ana babalarımıza bakıyor kardeşlerimizi koruyup kollamaya çalışıyorduk. Belki biz buralardayken anamızı babamızı kaybettik. Belki kardeşlerimiz yoksulluğun neden olduğu mutsuzluklar içinde ensesi kalın şerefsizlerin hayvanca emellerine kurban olmuşlardır.
Ve biz burada cephede vatan için savaşıyoruz! Bizi bugünkü acılarımızdan kurtaracak olan tatlı anılarımız nerede şimdi. Yoklar… Aklımıza bile gelmiyorlar. Çünkü etrafımız acılarla ve prangalarla çevrilmiş. Ölüm ve zulüm dışında bir şey göremiyoruz. Çok azımız 1 Eylül tarihini hatırlıyoruz. Halkı derinden yaralayan, mezbahaneye sürükleyen, Batı Avrupa’nın parazitlerinin savaş kâbusunu attık üzerimizden diyebilenimiz çok az. Bu çok azımız kısa sürede gerçeğin acı tokadını hissettik yüzümüzde.
Kâbuslar bitmedi. Başka bir biçim altında yeniden çöktü yoksul halkımızın sırtına. Panayır kutlaması havası içinde “kahraman ordumuzun desteği ile ulusal hedeflerimize ulaşacağız” açıklamasını yaptı yeni hükümet yetkilileri krallık mührüyle.
Yeniden Vampirleştiler. Kan… kan… kan… diyerek halkın kanını istiyorlar. Yılbaşı günlerinin tatlı rüyaları yerini acılara, ağıtlara, ölülere ve ölmeye hazır olanlara yas tutmaya dönüştü.
Ey vampirler… Kan kokan sevinçleriniz kursağınızda kalabilir. Biz artık kadere inanan geçmişin masum insanları değiliz. İçinde yaşadığımız toplumsal sömürülere ve şartlara rağmen demagoji ve yalanlarla süsleyip resmettiğiniz, uğruna insanları barbarca birbirine parçalattırdığınız emellerinizi biliyoruz artık. Biz kendi halinde yaşayan vatandaşlar kanla boyanan yılların cehennemi içinde uyandık.
Ödediğimiz bedeller çirkin egoizminizin, sınıfınızın, “vatanınızın” ve “ulusal rüyalarınızın”, arkasında yatanları görmemize yardımcı oldu. Biz günlük yaşam için mücadele edenler, işçiler sömürülerinizin devam ettiği bu toplumsal yapı içinde özgür olamayız. Çünkü savaşan ordunuzun kurbanları olmadığımız dönemlerde de fabrikalarınızın ve ticari şirketlerinizin kurbanı olmaktayız. Ya kanımızla ya terimizle sizin doyum bilmeyen hayvanca taleplerinizin köleleri olarak hazinelerinizi büyütüyoruz.
Bize bir daha özgürlükten bahsetmeyin. Dayattığınız köleliğe dayanamıyoruz artık. Gördük ki hükümetleriniz rengi nasıl olursa olsun, ezen sınıfın sözcüsü, krallıkla yönetilen devlet iktidarınız ise hizmet ettiğiniz sınıfın şiddetini ve zorbalığını koruyup uygulayan örgütlü bir kurumdan başka bir şey değildir.
Bir daha bize, vatan ve ulusal çıkarlardan dem vurmayın… Çünkü bunlardan bahsettikçe iyice çirkinleşip alçaklaşıyorsunuz. Kendinizi gizlemenize yetmiyor. Simge ve idealleriniz önümüzde yıkıldıkça kalbimiz size ve sınıfınıza karşı kin ve nefretle doldu. Bu nefret ve kinin sizin halklar arasında ektiğiniz ve birbirlerini kırmalarına neden olduğunuz Fransız-Alman, Yunan-Bulgar düşmanlığıyla ilgisi yoktur. Tarihi devrimci süreçle, halkların kölelik zincirlerinin kırılmasıyla, eski toplumu yıkarak yerine özgür ve adaletli bir toplum inşa etmekle ilgilidir.
Yeni insanlığın tohumları yer kürenin kuzeyinde savaşın toz ve dumanı içinde çoktan düştü.
Devrimci sürecin sonlarına yaklaşıyoruz. Yıkılmaya hazır toplumunuzu omzunuzun üstünde tutmaya çalışan sizler bu gerçek karşısında titriyorsunuz. Sizi sisteminizin enkazı altında yok edecek olan deprem hızla yayılıyor.
Bu nedenle; siz hükümetin büyük kelleleri bilmenizi isteriz ki sizin ülkenizin değil gerçekten
insanlık için verilen savaşın kahraman askerleriyiz. Bu nedenle 1921 yılının birinci günü burada cephede haksız yere katledilenlerin ağıtı, işkence altındakilerin, hasta ve toprak altında kalan kemiklerin inlemesi değil, göğüs kafesine sığmayan güçlü haykırışın sesi yükseliyor. 2
Yunan askerlerinin genel durumu
Komünist askerlerin içinde bulundukları ruh halini böyle anlatınca sanılmasın ki komünist olmayan Yunan askerleri neşelidir. Onlar bildiri yayınlamamıştır ama birbirlerine yazdıkları mektuplara egemen olan söylem hiç de iç açıcı değildir.
“Pirayikos Sindesmos (Pire Birliği)” futbolcuları Miços Vlastos ve Takis Lekos katıldıkları Anadolu harekâtında mektuplaşmışlardır. Daha doğrusu Vlastos, kardeşi gibi sevdiği Takis Lekos’a cepheden 12 mektup göndermiştir. (Vlastos ve Lekos, 1925’te yani savaştan sonra Olimpiyakos Takımı’nın kurulmasına katkıda bulundu.) Mektupların birincisi 29 Ekim 1920 sonuncusuysa 9 Mayıs 1921 tarihliydi.
Vlastos’un mektuplarındaki olağanüstü karamsar hava, harekâta katılan Yunan askerlerinin içinde bulundukları duygu durumunu yansıtmaktaydı. 11 Nisan tarihini taşıyan mektupta Vlastos, “Yeni bir harekât için bugün, yarın ateş hattına gitmemiz söz konusu. Şanslıysam bu defa kurtulurum. Anadolu’nun bir çukurunu dolduracak olursam daha iyi. Her şeyi kadere bıraktım… Sen neler öğrendin? Senin grubunu ne zaman çağırıyorlar? Bu patırtıdan kurtulursan iyisin. Çünkü birkaç ay içinde büyük bir patırtı kopacak ve sonra durumlar durulacak. Bir ay ve belki de daha fazla yürüyeceğimiz söyleniyor. Çekeceklerimizi sen düşün… Zavallı postum, ne günahlar ödüyorsun?” demektedir.
Vlastos 26 Nisan 1921 tarihini taşıyan mektubunda ise şu satırları yazmaktaydı:
“Bu sabah Uşak’ta bir tepeye vardık. Ancak burada da birkaç gün için konakladık. Çünkü iki üç gün içinde daha da ileriye gideceğiz. Gördüğün gibi büyük yürüyüşlerin ve sürekli yer değiştirmelerin çilesi başladı. Hepimiz muharebelerin başlaması ve hayırlı merminin önümüze düşerek bu sıkıntılardan kurtulmamız ve dinlenmemiz için dua ediyoruz. Çünkü bir kere, bundan kurtulamayacağız. Neden boş yere çile çekelim ve savaşın eksikliklerini ve kötü yönlerini yaşayalım… Barış çok geç gelecek ve onu gören çok az kişi olacak.”
Yunan komünistleri savaş karşıtı tutumlarını yayın organlarını cephedeki askerelere gizlice ulaştırarak yaygınlaştırmaya çalışıyor ve bunda da kısmen başarılı oluyorlardı. Silah bırakan ve Yaşasın Kemal diye bağıran komünist askerler görülmüştü.
Anadolu Harekatı’nda suçlu bulunanların yargılanması aşamasında tanık olarak dinlenmiş olan Binbaşı Panagakos’un ifadesi de, Gonatas’ın kaydettikleriyle paralellik göstermektedir. Panagakos Sakarya Savaşı sırasında Yunan askerinin aşırı yorulduğundan ve asker üzerinde komünizmin negatif etkilerinden söz etmiştir. Uşak ve Manisa’da yapılan sorgulamalardan, Uşak’ta cephede de uzantıları olan ve cepheye bazı gazetelerle bildirileri nakleden bir komünizm merkezi tespit edilmiştir. Sol bir yayın olan “Rizospastis gazetesi” orduda yasaklanmış, buna rağmen bazıları tarafından diğer gazetelere sarılarak cepheye ulaştırılmıştır. Sol yayınlar karakollarda ve özellikle telgrafçılar arasında yayılmış, gerileyen birlikler arasındaki komünistlerin bazı provakatif eylemleri ortaya çıkmıştır. Panagakos ifadesinde bunların silahlarını bıraktıklarından ve “Yaşasın Kemal!” diye bağırdıklarından söz etmiştir.3
Aslında Yunanistan’da da halk o dönem büyük baskı altındaydı ve grevlerle veya başka yollarla savaşa isyan ediyordu.
Yunanistan’da bu dönemde savaş karşıtı eylemlerin arttığına, ancak bu direniş halini hükümetin şiddetle yok etmek istediğine ve grevcilere yönelik en büyük cezanın cepheye gönderilmek olduğuna işaret eden Psirukis, ‘Bir taraftan Anadolu Harekatı büyük ulusal hücum olarak gösterilirken, yine aynı hükümet tarafından halk için en büyük lanet olarak gösteriliyordu’ demektedir. Mart’tan sonra da yeni harekât hazırlıklarına gidilmişti ki, bu siyasetçilerin Yunanistan’ı yok olmaya sürüklediklerini anlamadıklarını ortaya koymaktaydı. Oysa ki halk yığınlarının ekonomik durumu giderek kötüleşmekte, vergiler artmakta, ekmek fiyatları katlanmakta, fakir ve firari sayısı yükselmekteydi. Psirukis’in ifadesiyle, “Cephe gerisinde desteklenmeyen hiçbir ordu savaşı kazanamazdı.4
Savaşa karşı çıkmak için komünist olmaya gerek yok tabii. Çünkü savaşlarda hep fakir insanlar ölür ve dünyanın hangi ülkesinde olduğu fark etmez “cennete” hep fakirler yollanır. Bir başka halkın ülkesini işgal etmek için gönderiliyor iseniz buna zorlanan onurlu her askerin yapması gereken şey savaşa karşı çıkmaktır.
Herkese keyifli günler dilerim.
* Menderes Nehri
**Yunanlar Anadolu’ya Küçük Asya da diyor.
Fotoğraf: Wikipedia
KAYNAKLAR
1- https://www.cnnturk.com/dunya/yunan-ordusundaki-o-askerler-izmirde-anilacak
2- https://www.evrensel.net/haber/101288/200-yunan-askerinin-hikayesini-dogru-okumak
3- https://www.apikam.org.tr/YuklenenDosyalar/Dokumanlar/bfde144d-d637-46f6-82c9-b98d7c49dfe7239189.pdf, s.437.
4- https://www.apikam.org.tr/YuklenenDosyalar/Dokumanlar/bfde144d-d637-46f6-82c9-b98d7c49dfe7239189.pdf, s.351-352