Cuma, 23 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
MG Özel

‘Komünist Salih’in dramı

Fuad Safarov
Son güncelleme: 20 Nisan 2025 18:45
Fuad Safarov
Paylaş
Paylaş

Hani bazı insanlar vardır hayatları roman gibidir, başlarına gelmeyen kalmamıştır, ara sıra mutluluklar da vardır ama mutsuzluklar, hayal kırıklıkları, pişmanlıklar ve şansızlıklar sanki yakalarına yapışmış gibidir.

İşte, bu kişilerden biri “Komünist Salih” ya da daha çok bilinen adıyla “Baytar Salih”… Yani, Nazım Hikmet’in ölümün ardından şiir yazdığı, Uğur Mumcu’nun bir makalesinin tamamını ayırdığı Türkiye Komünist Partisi 2. Genel Sekreteri Salih Hacıoğlu…

Aralarında Kalandar dergisinin de bulunduğu çeşitli kaynaklardan toplanan bilgiler, kendi ağzından anlattıkları ve Medya Günlüğü’nün yakınlarıyla yaptığı söyleşiler birleştirilince karşımıza toplama kampında son bulan çileli bir hayat hikayesi çıkıyor:

Salih Hacıoğlu 1880 yılında Trabzon Tonya’da doğdu. 1903 yılında İstanbul’daki Baytar Mektebi’ni birincilikle bitirdi, bu yüzden hayatı boyunca hep “Baytar Salih” olarak anıldı. 1910 yılında bitirdiği Askeri Baytar Mektebi’nde iki yıl öğretmenlik yaptı. Binbaşı rütbesiyle Ankara 5. Kolordu Hayvan Hastanesi Müdürlüğü’ne atandı.

Ankara’da Sovyet temsilcisi Tatar Şerif Manatov’la tanışır ve Manatov’un fikirlerinden çok etkilenir. 1920 yılında Ankara’da arkadaşlarıyla “Emek” adlı bir gazete çıkarmaya başlarlar ve sık sık konferanslar düzenlerler.

1921 yılında Çerkez Ethem ayaklanmasını desteklediği gerekçesiyle tutuklanır. Altı ay hapis yattıktan sonra çıkar. 1920 yılında Bakü’de kurulan ve Anadolu hareketine katılmak için yurda dönerken öldürülen Mustafa Suphi önderliğindeki TKP’nin legal örgütü olarak kurulan Türkiye Halk İştirakiyûn Fırkası’nın Ankara’da illegal olarak gerçekleştirilen kuruluş Kongresi’nde Merkez Komitesi 1. sekreterliğine 1922 yılında seçilir. (Türkiye Halk İştirakiyûn Fırkası’nın Kuruluş Kongresi TKP’nin 2. kongresi olarak kabul edilmiştir.)

7 Aralık 1922′de Moskova’da yayımlanan “Kızıl Şark” adlı dergide Baytar Salih’in; “Burjuva Beyefendileri” diye başlayan ve TBMM hükümetini protesto eden bir yazısı yayımlanır.

Bu çalışmalar ve örgütlenmeler karşısında, Rauf Bey hükümeti THİF’yi kapatır ve yöneticileri hakkında dava açar. 9 Ağustos 1923′de sonuçlanan davada Salih Hacıoğlu ve parti yöneticilerinden 35′i ağır cezalara çarptırılır.

1925 yılında TKP’nin 3. Kongresi İstanbul’da gizlice toplanır. Salih Hacıoğlu bu kongrede merkez komitesi üyeliğine seçilir, fakat partinin genel sekreteri Şefik Hüsnü Değmer ile aralarındaki anlaşmazlıklardan dolayı partiden uzaklaştırılır.

1927 yılında Moskova’da toplanan Komintern’in 4. kongresine katıldığı gerekçesiyle tutuklanır. 4 aylık cezasını çektikten sonra, 1928 yılında Nazım Hikmet’in de yardımıyla ailesiyle birlikte Sovyetler Birliği’ne gider. Sovyetler Birliği’nde Türk devrimcilerinin eğitim gördüğü KUTV üniversitesinde kısım şefliği ve veterinerlik görevlerinde bulunur.

1949 yılında eşinin kardeşinin ölümü üzerine Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliğine vize almak için başvurur. Bu başvuru nedeniyle Sovyet yönetiminde casusluk suçlamasıyla tutuklanır. 15 yıl 6 ay ceza alır ve Altaylar bölgesinde bir çalışma kampına ailesiyle birlikte sürgüne gönderilir. Bu esir kampında sağ yanına inme iner ve 1954 yılında hayata gözlerini yumar. Ölümünden sonra eşi Sabiha Sümbül Nazım Hikmet’ten yardım ister. Nazım Hikmet büyük uğraşlar vererek, casusluk suçlamasıyla suçlanan Hacıoğlu’nun ölümünden sonra aklanmasını ve ailesine 80 ruble maaş bağlanmasını sağlar.

Öykü kısaca böyle…

Şu anda Moskova’da Hacıoğlu’nun 3 torunu yaşıyor: Salih Lütfiyeviç, Cemal Hacı ve kız kardeşleri Lidya. Bu kişilerden, şu anda Aleksandr Hacı adıyla bilinen Salih Lütfiyeviç 1960’lı yıllarda Dinamo Moskova başta ünlü Rus kulüplerinde oynamış, daha sonra Rus Milli Takımı’nda görev yapmış saygın bir futbol adamı.

Lütfiyeviç, Medya Günlüğü’ne Salih Hacıoğlu ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Ben dedemin ismini taşıyorum. Onu hiç hatırlamıyorum. Vefat ettiğinde 3 yaşındaymışım. Ama babamın anlattıklarına göre dedem beni çok severmiş ve okşarken Türkçe sözler söylermiş. Anlatılanlara göre dedem Bolşevik devrimi lideri, SSCB kurucusu Vladimir Lenin’i de tanıyormuş. Türkiye’de yönetimle anlaşamayınca Sovyetler’e gelmiş. Babam annemle boşanınca bizi annemiz büyüttü. Tabii babamla görüşüyorduk. Ben hayatımı futbola adadım. Bir kere İstanbul’a Galatasaray-Spartak maçına gittim. Türk futbolunu ilgiyle izliyorum.”

Büyük torunu Cemal Hacıoğlu’nun anlattıkları ise şöyle:

“Dedem Sovyetlere geldiğinde Hacıyev soyadını aldı. Türkiye’de Cumhuriyet kurulmasının ardından dedem sistem ile anlaşamayacağını hissedince babam Lütfü ve amcam Ethem’i SSCB’ye gönderdi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında babam mesleğinden dolayı Ural bölgesinde inşaat bayındırlık çalışmaları için görevlendirildi. Alemiz Ural bölgesine yerleşti. 1943 yılında kızkardeşim Lidiya doğdu. Fakat babam ve annem sürekli tartışıyor, annem onu sık sık dedeme şikayet ediyordu. Bunun üzerine dedem bizim tekrar Moskova’ya gelmemize yardımcı oldu. O zaman Moskova savaştan dolayı kapalı kentti. Dedem merkezdeki Trubnı Meydanı’nda yaşıyordu. Burada yabancı kökenli komünistler aileleri ile kalıyordu. Ben sürekli dedemi ziyaret ederdim. Bize çok yardımcı oluyordu. Şarkiyat Enstitüsü’nde Türkçe ve Ortadoğu tarihi dersi veriyordu. Dedem her ziyaretimde bana dondurma ısmarlardı. Evlerinden misafirler eksik olmazdı. 1949 yılında onu eşi Sabiha ile birlikte gözaltına aldılar. Daha sonra Sabiha serbest bırakıldı. Sabiha bir çok kuruma başvurarak dedemin de serbest bırakılması için uğraştı ama  Altay bölgesine, Barnaul kampına sürgün edildi. 1954 yılında hayatını kaybetti. İddialara göre, bir Polonyalı mülteci onu ihbar etmiş. Dedemin dönemin Sovyet yönetimini eleştirdiğini öne sürmüş. Dedem Barnaul’da toprağa verildi…. Ben uzay alanında mühendislik eğitimi aldım. Çalışmalarımdan dolayı devlet nişan, madalya ve ödülleri aldım.”

Torunu emekli mühendis Lidya da, “Pek fazla şey hatırlamıyorum, çok küçüktüm. Tek hatırladığım dedem beni öperken sakalları yüzüme iğne gibi batardı (gülerek)” diyor.

Uğur Mumcu, 17 Şubat 1990 tarihli  “Baytar Salih” başlıklı köşe yazısının tamamını ona ayırmış. Hikayesini uzun uzun anlatan Mumcu, “Baytar Salih’in dramından bugün için bin ders çıkar. Derslerden biri ve en önemlisi bir ülkenin başka bir ülkeye “devrim ihraç edemeyeceğidir… Baytar Salih ve onun gibi düşünenler Stalin döneminde yaşadıkları barbarlıklar içinde kurdukları düşlerin birer birer yıkıldığını kendi gözleriyle görmüşlerdir. Ve bu düş kırıklığı içinde ülkeye dönmek istemişler; dönememişlerdir” diye yazıyor.

Son olarak Nazım Hikmet’in 1956 yılında onun için kaleme aldığı “Hacı Oğlu Salih” şiirini aktaralım:

Hacı oğlu Salih memleketimdendi,

Karadeniz’den.

Kocaman gözlü, kocaman burunluydu,

dazlaktı.

Komünistti on dokuzdan.

Dövüştü,

hapse düştü,

yattı Ankara’da, Kırşehir’de.

Sonra geçti bu yana,

yani ikinci vatana.

Baytardı. Kirofabat köylerinde hasta keçilere baktı.

Yıllar, eğrilen bir yün ipliği gibi aktı

namuslu, çalışkan parmaklarından.

Sonra, 49′da, Moskova’da, Martın onuncu gecesi,

oturmuş, Engels’i okuyordu,

geldiler, götürdüler,

sürdüler Altay Bucağına.

Ne bir dağ devrildi içinde,

hattâ ne bir toprak parçası kaydı.

Yalnız, inme indi sağına,

altmış yedi yaşındaydı.

Altı yıl, Hacı oğlu Salih

kutladı İnkılâbın yıldönümünü

tel örgüler ve kurt köpekleriyle çevrili.

Ve öldü bir bahar günü

elli kişilik barakasında.

Bu akşam Moskova’da bayram eyledik,

kutladık İnkılâbın yıldönümünü:

Dolaştı türkü söyleyerek meydanları Marks

Engels

Lenin

ve Temize çıkma kâadı Salih’in.

EtiketlendiRusya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanFuad Safarov
Takip et:
Rusya'da uzun yıllardır gazetecilik yapıyor. Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda özel haberin sahibi. Diplomasinin yanı sıra Rusya ile ilgili siyasi, askeri, ekonomi, kültür ve spor alanlarında binlerce habere imza attı. Arşiv çalışmalarıyla Türk-Rus ilişkileri tarihinden bilinmeyen belgeleri ilk kez yayımladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in her yıl sonunda düzenlediği basın toplantılarında sorduğu sorularla gündem yarattı. Azerbaycan asıllı Rusya vatandaşı.
Önceki Makale ‘Türkiye Azerbaycan’a yerleşti’
Sonraki Makale ‘Tahıl koridoru’ anlaşması nedir?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*MG Özel

Hitler Türkiye’ye de saldıracaktı

Fuad Safarov
23 Mayıs 2025
ManşetMG Özel

H. Fidan kitabının “sırrı”

Fuad Safarov
22 Mayıs 2025
MG Özel

“Leyla Gencer Tutkunun Romanı” Rusçada

Fuad Safarov
20 Mayıs 2025
MG Özel

Rus müzakereci Atatürk’e hayran

Fuad Safarov
18 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?