Lewis Carrol’ın dünyaca ünlü Alice (Alis) Harikalar Diyarında adlı hikayelerinin birinde Kızıl Kraliçe, Alice’i kolundan tutarak sürüklemeye başlar ve “Daha hızlı koş Alice daha hızlı” diye seslenir. Ancak onca koşturmalarına rağmen oldukları yerden bir adım ileri gidemezler.
Bütün bu çabalarına rağmen hiç ilerlemediklerini gören Alice şaşırarak sorar; “Bunca zamandır koştuk neden hâlâ aynı yerdeyiz, sanki her şey bizimle birlikte ilerliyor…” der. Kraliçe de; “Elbette ki başka ne bekliyordun, olduğun yeri koruyabilmen için olabildiğince hızlı koşman gerekiyor, eğer ilerlemek istiyorsan da bunun iki katı hızlı koşmalısın” der.
Bu hikayeden esinlenilerek sosyal bilimcilerin zaman zaman kullandıkları “Kızıl Kraliçe Etkisi”, günümüz dünyasındaki toplumsal değişmelerin hızını ifade ederken başvurdukları çok güzel bir metafordur.
“Kızıl Kraliçe Etkisi”nin özü şu şekilde ifade edilebilir:
Değişim geçiren bir sistemin onunla birlikte değişen öteki sistemler karşısında ayakta kalabilmesi için sürekli ilerlemesi, ilerleme hızınınsa en az diğer sistemlerin hızına eşit olması gerekmektedir. Şayet söz konusu bu yapı ya da sistem rakiplerinden daha güçlü olmak istiyorsa o zaman onlardan daha hızlı ilerlemek zorundadır.
Günümüzde dünya çok çok hızlı değişmektedir, hatta kimi tarihçilere göre; insanlığın son iki yüz yılda yaşadıklarından daha fazlası geçtiğimiz otuz yıl içinde yaşanmıştır. Bu tespit bile tek başına değişimim çapını ve hızını anlatmaya yeter aslında.
Özellikle bilgi ve iletişim teknolojisindeki akıl almaz ilerlemeler, tarihin söz konusu hızlanmasının asıl nedenidir ve değişim gün geçtikçe daha da ivmelenmektedir.
Önceki asırlarda çok daha yavaş akan zaman öyle bir hızlanmış, aynı zamanda iletişim devrimi ulusları ve devletleri öylesine yakınlaştırmıştır ki, bugün hemen her ülke öteki ülkelerin etki sahasında etkileyen, etkilenen, yöneten yahut bağımlı konumdadır.
Küçülen ve hızla değişen dünyada uluslar arasındaki güç mücadelesi de aynı ölçüde hızlanmış, iyice acımasızlaşmış, güçlü olanın ayakta kalıp yönettiği, güçsüz olanınsa başka ülkelere tabi hale gelip yönetildiği yani “Sosyal Darwinizm”in kurallarının insafsızca işlediği bir yapı geçmiştekinden daha belirgin bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Küresel dünyanın mevcut koşullarında “Kızıl Kraliçe Etkisi”ni harekete geçirebilmek; varlığını sürdürmek ve uluslararası arenada saygın bir yer edinmek isteyen tüm uluslar için ve tabii ki bizim ulusumuz için de olmazsa olmaz derecede önemlidir.
Jeopolitik konumundan ötürü güçlü olmak ve güçlü kalmak zorunda olan Türkiye’nin mevcut durumunu koruyabilmek için bile sürekli ilerlemesi gereklidir. Gelişmekte olan ülke konumumuzu daha yukarılara çekebilmek için ise, “Kızıl Kraliçe etkisini” bir an önce harekete geçirerek çok daha hızlı yol almamız elzem gözükmektedir.
Vatandaşıyla yöneticisiyle her birimize düşen, aynı denizde olduğumuzun bilincine vararak, ya birlikte yüzeceğimiz ya da birlikte boğulacağımız gerçeğini her daim göz önünde bulundurup, ulus olarak enerjimizi boşa harcamamıza yol açan ve sorunlarımızı çözemeyen sıfır toplamlı siyaset alışkanlığından vazgeçerek, birlikte ve hızlı bir biçimde ilerlemenin yolunu aramaktır kanımca.
Dünyanın nehri hızla akmaktadır, öyle bir debiyle ve güçle akmaktadır ki önünde durmaya çalışanı sürükleyip götürecek şiddettedir. Suya karşı durmamak, birlikte akmak ve gücümüz yettiğince suya yön vermeye çalışmak, ulus olarak seçeneklerimiz arasında en makulüdür sanırım.