Ben Fenerbahçe dahil kulüplerimizin finansal yönetimlerinin çok kötü olduğunu düşünüyorum.
Zaten diğer kulüpler için devlet kapısında el açmak dışında bir finansman yöntemi olmadığı ve zor duruma düşmeleri kendi sorunları olduğu için beni ilgilendiren bir yanları yok, o yüzden Fenerbahçe’yi yazacağım.
Benim aşağıda yazacaklarımı dünyanın sayılı holdinglerinde birinin sahibi ve yöneticisi olan Ali Koç’un bilmiyor olması mümkün değil, muhakkak biliyordur ama yapmıyor. Kimseyi suçlamak istemem ama yaşama geçirme konusunda “ünlü Fenerbahçe nefreti” ile bilinen bürokrasiye takılmış olabilir ya da egosu her açıdan onun parasına muhtaç bir Fenerbahçe olmasından mutlu oluyordur ve başkanlığını garantilemek istiyordur. Hangisi bilmem, benim emin olduğum berbat bir finansman yönetimi var Fenerbahçe’nin (yanlış anlaşılmasın tüm futbol AŞ’ler içinde en iyi finansal yönetim Fenerbahçe’de ama çok daha iyi olabilir).
Bir spor kulübünün en büyük zenginliği taraftarı ve bağlılığıdır. Bu Fenerbahçe için rakiplerine göre en büyük avantajdır ve bu nedenle spor kulüplerinin kitlesel ürünler kullanması en doğru finansmandır.
2017 yılından beri de “kitle finansmanı” (crowdfunding) SPK tarafından yasal tabana kavuşturulmuş bir ürün. Peki nasıl çalışıyor bu ürün?
Kabaca çıkıyor diyorsunuz ki “Sayın Fenerbahçeli ben bir 6 numara alacağım ama param yok, bu 6 numaranın maliyeti 20 milyon euro, bu parayı bana verirseniz kazanacağım şampiyonluklardan gelen paranın %15’inin ve sonraki satıştan doğacak paranın tamamını sizinle paylaşacağım.” Böyle bir girişime diğer kulüplerin taraftarları bile katılır.
Bu yöntemin karşılıksız bağışla olanı veya karma olanı da var.
Bu yöntemle her yıl 2-3 yıldız adayı alırsın, biri parlasa hem para kazanırsın hem de maliyete katlanmadan kadron güçlenir.
Bir başka yöntemi Barcelona uyguluyor.
Barcelona stat yenilemesi için yaklaşık 1.5 milyar euro harcayacak, kısaca şöyle yaptı: Yatırımcılara gitti dedi ki bana 1.5 milyar euro verin, ben de size yeni yapılacak stadın gelirlerini temlik edeyim. Kulüp başkaca teminat vermedi ve ödemesiz dönemi olan 30 yıla kadar giden bir vadede 1.5 milyar euro para aldı.
Şimdi İstanbul’da büyük deprem kapıda, stadımız eskiyor hem stadı yenileyip hem de depreme dayanıklı hale getirmeliyiz, ayrıca olası bir depremde nefes alacak bir alan yaratmış oluruz. Barcelona stadının beklenen geliri yıllık 300 milyon euro, Fenerbahçe Stadı ise şu anda 30 milyon euro kazanıyor; oysa yeni stat ile 50 milyon euro kazanabilir.
Bu da yaklaşık 250 milyon euro civarında bir para toplayabileceğimiz anlamına geliyor.
Bunun önündeki en büyük engel borçlar, sadece stat gelirleri yetmeyebilir, bu nedenle isim hakkı gelirlerini de buraya koyarak yaklaşık 500 milyon euro bir kredi alınabilir. Böylece hem borç kapanır hem de stat yenilenmiş olur. Ayrıca bunu yurt dışında yapmaya gerek yok, geleceğe dönük gelirlerini “menkul kıymetleştirerek” yurt içinde de 10 0bin TL’lik dilimlerle satılabilir veya 1.000 TL olabilir. Her Fenerbahçeli 500 TL’lik alsa zaten para toplanmış olur.
Bunu diğer kulüplerin yapması oldukça zor çünkü taraftar bağlılığı açısından Fenerbahçe taraftarı eşsiz olduğunu defalarca gösterdi hatta bu bağlılık rakiplerince biraz naif bulunup dalga geçildi yani bu yöntemler Fenerbahçe’ye çok uygun.
Bir de gayrimenkul konusu var ki inanılmaz kaybımız var. İstanbul’da müthiş bir gayrimenkul değerlenmesi ve satışı oldu. Süreç şimdi tersine döndü, onca arsaya tek çivi çakmadık, çakmayı düşünmedik büyük fırsat kaçtı, ne zaman geri gelir bilmiyorum.
Sonuç; yapay zeka çağındayız modern bir kulüp olmak istiyorsanız modern finansman yöntemleri kullanmak zorundasınız, sonra Barça ve Real’i uzaktan seyredip iç çekersiniz.
Diğer kulüpler için de şöyle bir anlamı var: Devletin sırtında yük olmazlar ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemezler.