İnsanın toplum içerisinde, toplumla birlikte yaşama ihtiyacını hissetmesi, psikolojik olduğu kadar sosyal ve ekonomik gereksinimdir.
İnsan kaçınılmaz olarak doğanın istediği gibi bir sisteme ayak uydurmak zorunda kalmıştır. Bir arada yaşamaya mecbur olan insan toplumdaki sözlü ve yazılı normlara göre hareket etmeye başlamış. İnsanın toplum içindeki varlığı, kendi varoluşsal anlamını aramasına, bulmasına sebep olmuş. Sosyal bir varlık olan insan, iç dünyasındaki boşluğu ve tekdüzeliği başkalarıyla ilişki kurarak doldurmak istemiş. Doğada, toplum içinde var oluşunu bulmaya çalışırken bir yandan da tek başına kalmaya çalışarak arayışını pekiştirmiş.
Başkalarıyla iletişime geçme, karşılıklı yardımlaşma, korunma, maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğu insanı bir arada yaşamaya mecbur etmiştir. Bir arada yaşamanın kaçınılmaz unsurlarından olan iletişim, bireyler arasında farklılıklar bulunsun ya da bulunmasın, sosyal hayatın vazgeçilmez unsurudur. İnsanlar birbirleriyle iletişim halindeyken bazen çatışma, farklılaşma ya da uyum içerisinde ilişkiyi devam ettirir. İnsan iletişimde olduğu kişilerin kendisine ters gelen özelliklerini ve tahammül sınırlarını aşan hatalarını gördüğünde de mesafe koyup onlardan uzaklaşır. Bunun tersi durumda, o iletişimin sıcaklığı aldığında bir yakınlaşma olacaktır.
Bu konuda karamsar filozof Aurthur Schopenahuer insanların birbirileriyle iletişime geçtiklerinde hep kötü ile daha kötü arasında tercihlerinin olduğunu, insanın insanla dostane başlayan ilişki kurma mantığının acıyla sonlanacağını düşünmüş ve bunu “kirpi ikilemi” ile açıklamaya çalışmıştır. Kirpi çok sevimli ama dikenleri olan bir hayvandır. Soğuk havada birbirine sokulmaya çalışan kirpilerin dikenlerinin birbirine batmaması için mesafeyi iyi ayarlamalısını insan ilişkilerine verilebilecek iyi bir iletişim modeli olarak örneklendirebiliriz. Schopenhauer ve Freud, kirpi ikilemini, bireyin toplumdaki diğer insanlara göre hem negatif hem de pozitif durumu olarak hissettiğini tanımlamak için kullanmıştır.
Kirpiler bulundukları ana odaklandıklarından dikenlerine rağmen birbirlerine zarar vermeden ısınır. Bu davranış birbirleri ile bağ kurarak hayatta kalmalarını sağlar. Bu doğal ve kendiliğinden olan bir dürtüdür. Kirpiler birbirlerinin farkındalar ve bu farkındalığı bilerek dikenleri birbirlerine batmayacak şekilde davranırlar. Birbirlerine mesafe bırakacak şekilde sokulmasalar soğuktan donabilirler. Kirpilerin durumu Sezen Aksu’nun bir şarkısındaki sözlere benziyor:
“Ne böyle senle ne de sensiz, yazık yaşanmıyor çaresiz. Ne bir arada ne de ayrı olmak imkansız hiç sebepsiz…”
Bu, insan ilişkilerinde de böyledir. İnsan herhangi bir konuda iletişime geçtiği kişilerle ileriyi göz önüne alarak ölçülü davranır, önlem alır, sakınır ve korkuları dikene dönüştüğünde uzaklaşır. Bu davranışımızla biz de kirpi gibiyiz aslında. Biz de başkalarının dikenleri battığında araya mesafe koyarız. Fakat yalnızlık dayanılamayacak duruma geldiğinde toplumun dikenleri olmasına rağmen tekrar sokuluveririz.
İnsan toplumsal ilişkilerinde beraber olduğu insanlarla iyi bir iletişim kuramadığında, acı ve yalnızlık çektiğinde ikileme düşer. Bu durumda insanın toplumdan uzaklaşması bir dert, yakınlaşması ayrı bir dert olur. Kirpi ikilemini yaşayan Yıldız Tilbe’nin dediği gibi “Hepinizden nefret ediyorum ama tek başımayken canım sıkılıyor.”
İnsanın düştüğü ikilemin özeti bu söz olsa gerek. Bu ikilem içinde kirpilerin soğukta birbirine sokulması gibi insan toplumla bir arada yaşasa da, uzaklaşıp yalnız kalsa da acı çeker. İnsanın kirpi ikileminden kurtulabilmesi için hem kendisine hem de içinde olduğu topluma karşı duygu, düşünce ve davranışlarında bilinçli, sorumlu, tutarlı ve samimi olması gerekir. Kişi bir toplum içinde yaşıyorsa ister istemez sıkıntılar yaşar; önemli olan bunları en aza indirmektir.
Mantıklı, anlaşılır, ideal bir ilişkinin olabilmesi için iletişimde denge unsurunu gül ile diken arasındaki ilişki gibi ayarlamalıdır. Gül güzeldir ama dikenleri olduğundan tutulacak yeri bilmek gerekir. Unutmayın, bir insana aklınızın estiği gibi sarılıp tutamazsınız, tutunamazsınız, saramazsınız, sarmalayamazsınız. İnsanların dikeni de batıcı, yaralayıcı, can acıtıcıdır.
İnsan dahil dikenli olan her şeye mesafeli yaklaşmak gerekir.
Fotoğraf: theweather.com