Rusya’da paralı asker örgütlenmesi Wagner’in patronu Yevgeniy Prigojin’in başlattığı isyan kısa denilebilecek sürede, en önemlisi kan dökülmeden son buldu.
Haberler doğruysa, Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko’nun devreye girmesiyle taraflar arasında sağlanan uzlaşmanın ayrıntıları yavaş yavaş ortaya çıkıyor ama şimdiden bazı değerlendirmeler yapmak mümkün.
Kendisine bağlı güçleri çekmeyi kabul etse de, yani geri adım atmış olsa da Prigojin’in kazançlı çıktığını söyleyebiliriz. Sadece Rusya’yı değil, dünyayı ayağa kaldıran böyle bir isyandan elini kolunu sallayarak çıkması kendi adına başarı. Şimdilik Belarus’a “sürgün”e gideceği, bir anlamda ortalarda görünmeyeceği anlaşılıyor ama bunun bir önemi yok. Çünkü bundan sonra bir daha adını duymasak bile Prigojin Putin’in iktidarını ilk kez gerçekten sarsmayı başarabilen kişi olarak Rus tarihine şimdiden geçti. Diğer yandan, çoktan tarihe karıştığını ileri sürmek de aceleci bir değerlendirme olur. Birilerinin onun adını “acil durumda başvurulacak”lar listesine not ettiği varsayılabilir.
Prigojin ayrıca, 24 Şubat 2022 tarihinden beri devam eden Rusya-Ukrayna savaşında muhalifler dışında kimsenin söylemeye cesaret edemediği mesajları Rus kamuoyuna iletmeyi başardı.
Örneğin, Rus kamuoyu “Ukrayna’nın NATO ile birlikte bize saldırmaya niyeti yoktu. Rusya’ya tehdit oluşturmuyorlardı” cümlesini ilk kez onun ağzından duydu. Bunlar, Putin’in ve Kremlin’in Ukrayna savaşı kararını meşrulaştırmak için kullandığı argümanların tam tersi.
Savaşı Savunma Bakanı Sergey Şoygu, bazı komutanlar ve oligarkların kişisel çıkarları için başlattığını da ilk kez o söyledi. Sonuçta bu bir iddia, doğru olup olmadığı tartışılabilir ama binlerce gencin ölüme gönderildiği ve ordunun bu boyutta savaşa hazır olmadığı yolundaki sözleri mutlaka toplumda yankı yaratacaktır ve tartışılacaktır.
Belarus lideri Lukaşenko’yu da kazananların arasında sayabiliriz. Putin’in aslında ondan pek hoşlanmadığı biliniyor ama Rusya’nın Belarus’u kaybetmeye tahammülünün olmaması son yıllarda iki lideri yakınlaştırdı. Haberlerin doğru olduğunu varsayarsak şimdi Lukaşenko, çok kanlı olaylara yol açabilecek bir isyanın bastırılmasında önemli rol oynayarak Rusya ile Putin’in gözündeki yerini sağlamlaştırdı.
Putin’i ise “kazanırken kaybedenler” listesine koyabiliriz.
Bu gerçekten de onun adına bir “Pirus zaferi” oldu.
Evet, belki isyanı büyümeden ve kan dökülmeden bastırdı ama tartışmasız, rakipsiz, dokunulmaz mutlak lider imajı zarar gördü. Sonuçta 23 yıldır yönettiği ülke belki iç savaşın eşiğinden döndü, bir süre için dahi olsa kontrolü tam sağlayamadığı görüntüsü oluştu.
Putin’in Rusya’nın sorunları için hep “dış düşman”ı sorumlu tutma taktiği de son olayla havada asılı kalmış oldu çünkü “düşman” içeriden geldi. Üstelik, Putin’in “Bizi sırtımızdan bıçakladı” dediği Prigojin, çok kısa süre öncesine kadar en yakınındakilerden biriydi. Gelinen noktada, sabah “hain” ilan ettiği kişiyi akşam bağışlamak durumunda kaldı.
Savunma Bakanı Şoygu’yu da, Prigojin tarafından kamuoyunun önünde hedef tahtasına oturtulduğu için kaybedenlerin arasında sayabiliriz.
Prigojin’in yarattığı şiddetli depremin Rus siyasetindeki artçıları bir süre devam edecek görünüyor.