*Seçmen, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve ideolojik seçmen olarak dörde ayrılıyor. Bu seçmen tiplerinden psikolojik olanı, lidere hayranlıkla niteleniyor. Kılıçdaroğlu’nun karşısında hayranlık duyulan Erdoğan’a karşı, kendisinin de hayranlık uyandırması gerekiyor.
*Seçmenler neden Kılıçdaroğlu’na oy veriyor? Birincisi, CHP’nin kemik seçmeni var, bunlar ideolojik seçmen. İkincisi, tepki oyları söz konusu. Üçüncüsü, psikolojik seçmen Kılıçdaroğlu’nun kişisel özelliklerine hayran. Dördüncüsü, ekonomik seçmen, ülkenin ekonomik olarak battığını, gelir adaletsizliğinin arttığını vb. düşünüyor ve Kılıçdaroğlu ekibinin ekonomik sorunları çözeceğine inanıyor. Beşincisi, sosyolojik seçmen havayı kokluyor ve rüzgârın Kılıçdaroğlu’ndan yana estiğinde karar kılıyor.
*AKP’nin ideolojik seçmeni, çekirdek seçmendir. Partiyi en son terk edecek seçmendir. Bu çekirdeğin çevresinde, ekonomik, psikolojik ve sosyolojik seçmen bulunur. Kılıçdaroğlu, kişilik özellikleriyle, psikolojik, gelecek umutlarıyla ekonomik ve dalganın dönmesiyle sosyolojik seçmene dokunabilir. Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği, AKP’nin kemik seçmeninde karşılık bulmasa da bu kemik seçmen kitlesi eriyor.
*20 küsur yılda seçmenler genel olarak çokça rahatsızlık biriktirdi. Bunlara yönelik olarak Kılıçdaroğlu’nun politikaları şimdiye dek başarılı oldu.
*Kılıçdaroğlu’nun şimdiye kadar olduğu gibi, kutuplaştırma yapmadan bilinçlendirme siyasetine devam etmesi gerekiyor. Politik tutumların değişmesi, var olan olumlu tutumların güçlendirilmesi gerekiyor; ancak bunlarla kutuplaştırma arasında ince bir çizgi var.
*Kılıçdaroğlu, kişisel girişimiyle HDP’nin aday çıkarmamasını sağlamış oldu. Bunda, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi hatalı bir aday çıkarmanın bu kez söz konusu olmamasının etkisi var. Kılıçdaroğlu, kendini öne sürdü ama bir fikir birliği sağlamak için uzun süre bekledi. Altılı Masa’dan sağ bir lider çıksaydı, HDP de aday gösterecekti.
*Kılıçdaroğlu geçmişte yenildi. Bu nedenle, kimi seçmenler onun aday olmasını olumsuz karşıladı Öte yandan, bugün Türkiye’de siyasette AKP’liler dışındaki en deneyimli bürokrat siyasetçi konumunda.
*Kılıçdaroğlu’nun zayıf yönü, İmamoğlu ve Yavaş’ın tersine, yaptığı icraatla kendini kanıtlama şansı bulamaması. İmamoğlu ve Yavaş’ın yerel seçimler sonrası popülerliği artarken, Kılıçdaroğlu onları yardımcı alarak bu eksikliği doldurmuş oldu.
*Kılıçdaroğlu’nun kolektif liderliğin başında olması fiziksel olarak yorulmasını da engeller. İş bölümü yapıldığında, üstündeki yük azalır. Yoksa ileri yaş dolayısıyla sağlık sorunları çıkabilir. Ne kadar az stres o kadar sağlık.
*Kılıçdaroğlu, sık sık 5’li çeteye çatıyor. Neo-liberal bir politika uygulamayacağını, sosyal devlete dönüşün gerçekleşeceğini söylüyor. Bu, ülkenin birçok sorununu çözecektir.
*Yine de, Kılıçdaroğlu’nun dış politikasında ve ekonomisinde sorunlar beklenebilir: Dış politika Davutoğlu’na bırakılırsa, Suriye felaketi gibi yeni felaketler gerçekleşebilir. Babacan’ın ekonominin başına geçmesi ise, sosyal devlet anlayışıyla çelişebilir. Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu’nun neler yapabileceği, elindeki kadrolardan bağımsız olmayacak.
*Kılıçdaroğlu’nun lider imgesi: Beyefendi, kibar, espri ve eleştiri kaldırır, birleştirici, namuslu bürokrat. Kılıçdaroğlu, parlamenter demokrasiye geri dönüşte insanları birleştirdi. Tek adamlık yerine kolektif yönetimi benimsedi.
*Muharrem İnce’nin kişisel hesap peşinde olduğu anlaşılıyor; oysa Kılıçdaroğlu’nun demokrasiyi kurtarmak gibi bir derdi olduğu başından belli.
*CHP’nin her açıklamasını Kılıçdaroğlu yapmıyor; dışarıya yönelik bir çok seslilik var.
*Kılıçdaroğlu’nun CHP rozetini bırakacak olması tarafsızlık imgesi yaratıyor.
*Kılıçdaroğlu’nun fark atmasında, Yavaş ve İmamoğlu’nu yardımcı olarak kanatları altına almasının etkisi var. Bu, çok olumlu bir gelişme oldu.
Öneri: İmamoğlu’nun “her şey çok güzel olacak” sloganı başarılıydı. “Din elden gidiyor” türünden korku siyasetine karşı geleceğe dönük iyimserlik aşılıyordu. Kılıçdaroğlu, bu sloganı kullanabilir.
Öneri: “CHP: Türkiye’nin birleştirici gücü” sloganı, Altılı Masa’yla gerçek oldu. Bu slogan kullanılabilir. Buna karşı olanlar, hâlâ “istikrar lazım” diyor, “koalisyon ülkeyi çökertir; önceden böyle oldu” diyorlar. Önceki koalisyonların birleştirici olmadığı anımsatılmalı.
Öneri: Kılıçdaroğlu, anketlerde fark atıyor. Ancak, bu anketlerde Avrupalı seçmenler ve sonradan vatandaş olmuş mülteci seçmenlerin hesabı tutulmuyor. Bunlar, toplam seçmenin tahminen % 7.5’ini oluşturuyor ki, bu, Kılıçdaroğlu’yla Erdoğan arasındaki farkı eşitler. Mülteci seçmeni kazanmak zor; Avrupalı seçmene yönelik çalışma yapılması gerekiyor. Erdoğan’a önceki başkanlık seçimlerinde en çok oy, Almanya, Hollanda ve Fransa’dan çıktı ki, Türkiyeli göçmen nüfus en çok burada. Bu üç ülkeye özel olarak çalışılmalı.