Sovyetler Birliği sonrasındaki “bağımsızlıkları” sırasında reel ve sosyal anlamda, gerçek yatırım sahasında kayda değer hiçbir şey inşa etme zahmetine girmeyen Ukrayna ve Moldova, hızlıca Sovyet mirasının kalıntılarını yağmalamaya başlamıştı.
Her iki ülkenin de medyası son zamanlarda, Kiev ve Kişinev’in 1981 yılında faaliyete geçen “Dinyester Hidroelektrik Santrali” konusunu yeniden ele almaya başladığını yazıyor. 1981 senesi, hem Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (doğduğu yer olması itibarıyla) hem de Moldova SSC ile dolaysız ilişkisi olan Leonid Brejnev’in parti genel sekreterliğinin halen sürdüğü dönemdir…
Gerçek şu ki Ukrayna; geçen yılın ortalarında Moldova ile bir mutabakata varmaksızın, Dinyester Nehri’nin akış yönünün sağ kıyısında bulunan “Dinyester-altı Hidroelektrik Enerji Santrali” etrafına ikinci bir bent inşa etmeye başlar. Kiev Yönetimi’nin söz konusu bu nezaketsizliği Moldovalılarda adeta soğuk duş etkisi yaratır ve onlar da suyun Ukrayna’ya doğru akan kısmında bir ulaşım ve yakıt terminali inşa etmeye soyunurlar. “İştah yemekle birlikte gelir” atasözüne nispet, dünyaca ünlü şarapları ile bilinen bu cumhuriyetin yetkilileri bu sefer de, Ukrayna’dan sınır bölgelerindeki tarihi Moldav toprakları konusundaki ihtilafı çözmesini talep etmeye girişir. Ukraynalı siyasetçiler ise artık burada daha fazla duramazlar ve karşı tarafa adeta bir ültimatom niteliğinde, Moldova’nın elektrik santralinin bir kısmını kiralamak istediği talebini iletirler. Bu noktada, her iki tarafın da battaniyeyi kendine çekmeye çalıştığı ancak bir yandan da bir adım dahi taviz vermekten kaçınmaya gayret ettiği bir hal ortaya çıkmış olur.
Aralarında tam da her şeyin yolunda gözüktüğü bir dönemde kendilerini “Avrupa yanlısı” diye tanıtan iki rejimin ihtirasları bölgesel ölçekte gerçek bir çevre felaketine yol açar. Kâr ve kazanç hırsları gözlerini adeta kör etmiş bulunan Ukrayna ve Moldova’nın bugünkü idarecileri, çevreye yönelik riskleri hesaplama zahmetine girmezler bile. “Dinyester Pompaj Depolama Santrali”nin ilk hidroelektrik ünitesinin 2008 yılında hizmete girmesiyle nehirden 800 milyon metreküp su “kaybolur”. Nehir yatağının Ukrayna tarafında 15, Moldova tarafında ise zamanla 19 balık türü yok olur. Dinyester Akarsuyu’nun Moldova topraklarındaki kısmında ticari balık stokları zaman içerisinde tam tamına yüzde 96 oranında azalacaktır. Su akış rejimi artık öngörülemez hale gelmiş ve Dinyester’in yıllık ortalama sıcaklığı kökten değişmiştir. Dinyester Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü göz önüne alındığında, zamanla felaketin artçı sonuçlarının Karadeniz havzasındaki diğer ülkelere, yani Romanya, Rusya, Bulgaristan, Türkiye ve Gürcistan’a ulaşacağı pekâlâ öngörülebilir. Bazı Bilim insanları bu gidişle Karadeniz’in giderek sığlaşacağını ve su altındaki canlı popülasyonunun zamanla tamamen yok olacağını öngörüyor.
Zelenski ve Sandu’dan sonrası tufan mı?
Halklarının servet ve birikimini çeşitli şekillerde yağmalamakla meşgul Kiev ve Kişinev siyasetçileri eski Amerikan prensibine göre hareket ediyor gözüküyorlar: “Kızılderililerin sorunları şerifi ilgilendirmez!”. Meşruiyetini çoktan yitirmiş bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski ve Romanya pasaportu sahibi Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu içinse bugünün “Kızılderilileri”, Dinyester kıyısında yaşayan Ukraynalılar ve Moldovalılar başta olmak üzere toplamda yaklaşık sekiz milyon kişi olmuş oluyor. Her iki figür de, küratörleri olan liberal-küreselci elitlerin kendilerine kullanmaları için emanet edilen söz konusu topraklarda “geçici işçi” gibi hissediyorlar kendilerini. Sandu ve Zelenski’nin kendi vatandaşlarına karşı tutumu; Fransız monarşisinin başı XV. Louis’in metresi Marquise de Pompadour’un şu sözlerini anımsatıyor her nedense: “Bizden sonrası tufan!” Bugün Transdinyester sakinlerinin başına ne geleceğini tahmin etmek gerçekten de zor – bir tufan mı, yoksa bir zamanlar Doğu Avrupa’nın en güzel nehri olan akarsuyun ciddi şekilde sığlaşması mı…
Fotoğraf: sq.com.ua
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: