Ömer Yalçınkaya
Orta Asya’nın en büyük ekonomisi ve son otuz yılda en istikrarlı ülkesi görünümündeki Kazakistan, bir anda tarihindeki en belirsiz dönemin içine giriverdi.
Kazakistan, petrol, doğal gaz, krom, uranyum gibi değerli kaynakların üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğu halde, asgari ücretin 70 doların altında olduğu, ortalama emekli aylığının 200 dolardan az olduğu bir ülke. Elde edilen ulusal gelirin halka refah olarak yansımaması ve çok sınırlı bir çevrenin elinde toplanması sonucu oluşan gelir dağılımdaki eşitsizlik toplumdaki huzursuzluğun başlıca nedeni. Ayrıca yönetim erkinin tek bir ailenin bireyleri tarafından kullanılmasının yarattığı rahatsızlığın ve yolsuzluk iddialarının da çok büyük bir rolü var.
Nazarbayev, son derece stratejik bir öneme sahip olan bu ülkeyi, Rusya, ABD, AB, Çin, Hindistan, Türkiye ve diğer İslam ülkeleri arasında ince ayarı çok iyi yapılmış dengeli bir siyasetle yönetti. Ancak refahın topluma yayılmasında aynı başarıyı gösterdiğini söyleyebilmek mümkün değil.
Çok kısa sürede patlak veren olaylar, aslında halkta yıllar içinde oluşan birikimin açığa çıkması. Yaşanan olayların örgütlü eylemler olmadığı anlaşılıyor. Alışveriş merkezi, dükkan ve iş yerlerinin yağmalanması ise çok bilindik bir özel harp taktiğini anımsatıyor. Bir toplumsal hareketin büyümesi riski ortaya çıktığında görülmez bir el düğmeye basarak hareketi itibarsızlaştırmak amacıyla talan ve yağmalamaların önünü açar. Benzer görüntüler yakın zamanda ABD’deki toplumsal olaylarda da yaşandı.
Olayları yatıştırmakta etkisiz kalan Tokayev yönetimi Rusya’dan askeri destek talebinde bulundu. Bu durum Rusya’nın çok isteyeceği bir seçenek değil. Otuz yıldır Kazakistan kamuoyunda Ruslara karşı gelişen bir Kazak milliyetçiliği akımı var. Kendi halkının karşısına Rus askerini çıkarmak ne mevcut yönetimin sorunlarını çözer ne de Rusya’nın ülkedeki imajına olumlu bir katkı sağlar. Şu anda bu durumdan en büyük memnuniyeti Beyaz Saray’ın duyduğunu düşünmek akıl dışı değildir.
Diğer büyük devletler de, beklemedikleri bu ani durum karşısında, şimdilik “bekle gör” siyasetini sergiliyorlar. Hepsinin b, c ve d planları olduğuna şüphe yok.
Şu anda adı konmuş bir lideri olmayan bu toplumsal başkaldırıyı ileriki günlerde yönlendirebilecek kişiler ortaya çıkacaktır. Bu konuda da üzerinde çalışılmış senaryolar mutlaka vardır.
Yıllarını Kazakistan’da geçirmiş ve ülkenin kendine özgü sosyokültürel yapısını yakından tanıyan insanların birleştiği nokta, Kazakistan’da taşların kayda değer bir şekilde yerinden oynadığı ve artık birçok şeyin eskisi gibi olmayacağıdır.
Yaşanacak olan gelişmeler, sadece Kazakistan’ın geleceğini değil, bölgesel ve küresel konjonktürü de etkileyecek ölçekte bir öneme sahiptir. Dünya 2022 yılına, mevcut küresel dengelerin değişmeye başladığı günlerle giriş yapmış olabilir.