Uluslararası enerji uzmanı Mehmet Doğan, Rusya’dan Avrupa’ya doğal gaz taşıyan iki büyük boru hattında son dönemde meydana gelen sızıntıları ve sabotaj iddialarını Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şöyle değerlendirdi:
Kuzey Akım-1 ve Kuzey Akım-2’de gerçekleşen patlamalarla ilgili yine özelden birçok soru geliyor. Elimizden geldiğince cevaplamaya çalışalım.
Kuzey Akım-1 projesi 2012 yılında devreye alındı, toplam günlük kapasitesi 155-160 milyon metreküp gün. Yıllık olarak bakım zamanlarını düşersek 55 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesine sahip.
Kuzey Akım-1 projesine benzer şekilde inşa edilen, Kuzey Akım-2 projesi ikiz bir proje olarak adlandırılabilir ve bu projede benzer taşıma kapasitelerine sahip.
Her 2 boru hattının uzunlukları çok kabaca 1220 kilometre (km). Benzer güzergahlardan geçiyorlar.
Proje ile ilgili elimde detay bilgiler yok ama Rusya’da doğal gazın 45-55 barg’den (bar) 220 barg’e basınçlandığını düşünerek, yaptığım güç hesabına göre ortalamada 290 MW güce ihtiyaç var.
Bu güç harcanarak yapılan sıkıştırma işlemiyle doğal gazın basıncı 220 barg’e çıkartılıyor. Bu kadar yüksek basınca neden ihtiyaç var. Çünkü bu gaz 1220 km yol yaparak Almanya’ya ulaşacak..
Almanya’ya ulaştığında ise minimum 100 barg olmak zorunda. Boru hattının çalışma basıncı 100 barg. Ama ben 105-110 barg alarak (emniyetli tarafta kalarak), yaptığım hidrolik analizde basıncın 220 barg’e çıkartılması gerektiğini hesaplıyorum.
Kabaca söylemle, boru hattına 220 barg ile gaz vermelisin ki, Almanya’ya bu gaz geldiğinde basınç 105-110 barg olabilsin.
Gazın sıkıştırabilme faktörü, yoğunluğu, sıcaklığı, elevasyon farklarını ignore ederek yaptığım kompresör hesabına göre, bulduğum 290 MW güç hesabı, Pratik de kabaca doğru.
Çünkü Portavaya Kompresör istasyonu 5+1 adet 53 MW + 1+1 tane 27 MW olmak üzere toplamda 292 MW güce sahip. Yedekleri dikkate almadan tabii.
Borunun ortalama basıncı yaptığım hesaplamalara göre 174 barg. Enterpolasyon katsayısını 0,792 aldım. Buradan hesapla her borunun içerisinde kabaca 225 milyon metreküp doğal gaz var.
Doğal gazın yoğunluğunu 0,67 kg/m3 alırsak ve toplam 3 borunun hasar gördüğünü düşünürsek toplamda 452.000 ton doğal gaz atmosfere karışmış durumda, bu da yaklaşık 11 milyon ton CO2 eşdeğeri demektir.
Yaratılan çevre felaketinin iklim değişikliğine etkisi Türkiye’nin toplam yıllık GHG emisyonunun %2’sine denk gelecek bir rakam.
Peki düşüncen nedir? Bu bir kaza mı sabotaj mı? Cevabım net sabotaj.
Peki bunu kim yaptı?
Kâğıt üzerinde iki ihtimal var. Amerika veya Rusya. Yine kağıt üzerinde zaten gaz vanası elinde olan ve gaz vermeyen bir ülkenin bunu yapması mantık dışı. Özellikle de Rusya Başkanı “Tek düğme ile NS-2 açılabilir” derken.
Ancak bu işler kâğıt üzerinde olduğu gibi olmayabiliyor, bekleyip göreceğiz. Sonuçta her iki taraf birbirini suçlayacak ama gerçek elbet ortaya çıkar.
Gerçeğin böyle bir huyu vardır.
İnsanlık vermesi gereken tek savaşın iklim değişikliği olduğunu unutmuş, maalesef birbirine giriyor.
Çözüm ise aslında çok basit bir gerçekte yatıyor. O da 20 Nisan 1931 tarihinde bir dâhinin söylediği cümlede “Yurtta sulh, cihanda sulh” , koşulsuz ve hemen….