Türkçedeki “yarın” sözcüğü: Azerbaycanca “sabah”, Kazakça “erten”, Kırgızca “erteŋ”, Türkmence “ertir”, Özbekçe “ertaga”, Tatarca “irtägä”, Uygurca “erte” ve olası r > s/ş değişimiyle Japoncadaki “aşta” ile karşılaştırılabilir. Bu paralellik, “ertesi/gelen gün” anlam alanında *ert-/*ir-* tabanlı eski bir kökün izlerini düşündürür.
Peki, bu benzerlikler acaba gelişi güzel mi, yoksa ortak bir kökene mi işaret ediyor?
Bu makale, Türk dillerinin kolektif dilsel belleğinde gömülü Proto-Türkçeyi, onun yankılarını ve nasıl yeniden yapılandırıldığını incelemeyi amaçlar.
Önce biraz etimoloji: “Proto-” ön eki, Eski Yunanca “prōtos” (birinci, ilk, öncül) sözcüğünden gelir ve Latince aracılığıyla modern bilim diline geçmiştir. Türkçede bu ön ek, “prototip” veya “protokol” gibi örneklerde karşımıza çıkar. Ancak “proto-” ön eki tarihsel dil bilim alanında farklı bir anlam kazanır: Örneğin proto-dil, yazıyla belgelenemeyen, varsayımsal bir dil modelidir.
İşte tarihsel dil biliminin amacı, bir dilin tarihsel gelişimini geriye doğru izleyerek, en erken evrelerine ulaşmaktır. Bu süreç, bir ırmağı besleyen çayların her birinin kaynağına zorlu keşif yürüyüşleri yapmaya benzetilebilir. Tıpkı arkeologların kırık amforalardan antik bir kültürü yeniden inşa etmesi gibi, tarihsel dil bilimciler de belli belirsiz sözcük izlerinden öncül bir dili kurgulamaya çalışır.
Buna göre proto-dil, aynı dil ailesindeki dillerin varsayımsal atası olarak düşünülebilir. “Varsayımsal” diyoruz çünkü bu dillerin erken evrelerine ait bize ulaşmış bir veri yoktur. Bu nedenle çalışmalarda sistematik benzerlikler üzerinden ilerlenir. İşte bu dil kurgulama işlemine yeniden yapılandırma (rekonstrüksiyon) denir.
Türkçeyi ele alırsak: Modern Türk dillerindeki ortak kökler karşılaştırılarak hipotetik bir dil modeli oluşturulur ve bu modele Proto-Türkçe adı verilir. Türkçede “Proto-Türkçe” yerine “Ön Türkçe” ya da “Ana Türkçe” terimleri de kullanıldığı da görülür. YTÜ’den Prof. Dr. Ayşe M. Özyetgin’in çalışmalarında kullandığı “proto-dil” yazımını ben de benimsiyorum. (1)
Karşılaştırmalı proto-dil araştırmaları, yalnızca akraba dillerin ilişkilerine değil, başka dillerle olan etkileşimlere ilişkin de somut ipuçları sağlayabilir
Nasıl konuşulduğunu bilemediğimiz bir dili yeniden yapılandırmak, üst düzey bilimsel disiplin gerektirir. Bu süreçte, karşılaştırmalı yöntem, eldeki dağınık verileri tutarlı bir bütünde birleştiren temel araç kabul edilir.
Karşılaştırmalı yöntemin çekirdek adımları:
- Soydaş dillerde eş kökenli sözcük grupları derlenir; tutarsız benzerlikler ayıklanır.
- Eş kökenlilerde yineleyen ses denklikleri ve sistematik ses değişimleri modellenir.
- Düzenli karşılıklar üzerinden varsayımsal proto-fonemler ve proto-sözcükler önerilir.
- Temel dil bilimsel ilkeler, ses değişim yönü, ses dizilimi ve biçim yapısına uygulanır.
- Biçim ve söz dizimi karşılaştırmalarıyla proto-gramer ve çekirdek söz varlığı kurgulanır.
- Hipotezin geçerliliği istatistik tabanlı modellerle sınanır.
Karşılaştırmalı yöntem; epigrafik bulgular, yer-kişi adları, kültürel öğeler ve arkaik dillerdeki kök sözcükleri dayanak alır. Bu kapsamlı veri havuzu, proto-dilin işleyişine ilişkin denetlenebilir hipotezler üretmeye olanak sağlarken, aşamalı bir yapılandırma sürecinin de temelini oluşturur. Bu süreçte varsayımlar yeni verilerle güncellenir ve böylece dillerin evrimsel geçmişi giderek netleşir.
Proto-Türkçe ile Eski Türkçe ayrımı
Proto-Türkçe, yazılı belgesi olmayan, ancak çağdaş Türk dillerinin ortak biçim ve ses özellikleri (eklemeli yapı, ünlü uyumu vb.) üzerinden dil bilimcilerce yapılandırılan teorik bir dildir. Proto-Türkçe döneminin, Türk dilleriyle Moğolca, Mançu-Tunguzca ve hatta Çuvaşçanın birbirinden ayrılmasından hemen sonra başlayıp yazılı döneme kadar sürdüğü düşünülür.
Eski Türkçe ise, yazılı belgelerle doğrulanabilen ilk somut Türkçe evresidir. Yazıt ve el yazmalarıyla Milattan Sonra (M.S.) 6.-9. yüzyıllar arasında belgelidir. Yenisey, Orhun ve Nomgon yazıtları, bu dönemin dilini yansıtan başlıca tanıklarıdır.
Proto-Türkçe ile Eski Türkçe arasındaki temel ayrım yazıdır: Proto-Türkçe varsayıma dayanır, Eski Türkçe ise belgelidir.
Proto-Türkçenin yapılandırılmasındaki zorluklar
Proto-dil yapılandırmasında veri > hipotez > test > revizyon döngüsünde elde edilen bulgular istatistiksel olasılıklara dayanır ve çürütülebilir niteliktedir. Dolayısıyla metodoloji sorgulamaya ve değişime sürekli açıktır. Buradaki sürekli kurgulama ve değiştirme pratiği, Homeros’un Odysseia destanında anlatılan Penelope’nin gündüz ördüğünü gece sökmesine benzetilir. (2)
Bu tür çalışmalarda ses, biçim ve anlam olmak üzere üç ayak birlikte işler. Ses için düzenli denklikler aranır, biçim için kök+ek eşleşmeleri ile çekim ve türetim kalıpları incelenir. Anlam için ise soydaş dillerdeki kavramsal paralellikler ve evrimleri izlenir. (3)
Bu çerçevede, Proto-Türkçenin yapılandırılması dil bilimciler için bazı zorluklar içerir.
- Eski belgelerin sınırlılığı: En temel sorun, Türkçenin en eski yazılı belgelerin bile yeterince geriye gitmemesidir. Bu yüzden çıkarımlar mevcut dillerden geriye doğru yürütülür.
- Geniş coğrafi dağılım: Türk dillerinin çok geniş bir coğrafyaya dağılmış olması, hangi özelliklerin ortak birikimden taşındığını, hangilerinin sonradan bağımsız geliştiğini ya da ödünçlendiğini ayırt etmeyi zorlaştırır.
- Yoğun etkileşim: Türkçelerin Çince, Tibetçe, Sanskritçe, Soğdca, Toharca, Farsça, Süryanice, Arapça ve diğer dillerden yaptığı alıntıları içinde eritmiş olması ayrı bir güçlük yaratır.
- Destek verisinin azlığı: Arkeoloji, epigrafi, etnografi ve antropolojiden gelen verinin azlığı, özgün Proto-Türkçe söz varlığını saptamak güçleştirir.
- Alt gruplandırma: Yapısal özelliklerinin üst üste binmesi ve lehçelerin birbirine karışması, dil benzerliklerine dayalı soy ağacı çizimini zorlaştırır.
- Anlamsal değişimler: Anlam daralması, kayması ve genişlemesi gibi değişimler, eş kökenlileri tanımayı yer yer olanaksız kılar.
Bununla birlikte, bu araştırmalar Türk dillerinin hem köklü geçmişini hem de diğer dil gruplarıyla etkileşim örüntülerini açıklamaya katkı sağlar. Örneğin, Eski Türkçe yazıtlardaki “kut” (tanrısal lütuf), Proto-Türkçe *qut < *got olarak yapılandırılır (ayrıca bkz. Kutsal, kutlu, kutla-, kutsa- vb.).
Tanrı anlamında Almanca “Gott”, İngilizce “God”, Norveççe “Gud” ya da Farsça “Khoda” sözcüklerine kök veren Proto-Hint-Avrupa (PIE) *ǵutó ile Proto-Türkçe *qut arasında bağlantı olabileceği fikri çarpıcıdır. Ancak benzerlik elbette tek başına yeterli değildir. Tutarlı bir dilsel bağlantı kurgusu, tarihsel etkileşim kanıtları ve düzenli ses denklikleriyle desteklenmelidir.
Yıldız (*) simgesi neyi gösterir?
Yapılandırma yoluyla türetilmiş tüm sonuçlar yıldız (*) imi ile gösterilir. Bir sözcüğün önünde yıldız bulunması, geçmişte o sözcüğün yazılı bir örneği bulunmadığını ve bir önerme olduğunu belirtir.
Proto-diller, doğaları gereği yeni antropolojik, arkeolojik ve filolojik bulgular ışığında güncellenebilir ya da yanlışlanabilir; bu yüzden yıldızlı sözcükler kesin sonuç olarak görülmez.
Proto-Türkçede ses rekonstrüksiyon örnekleri
Düzenli ses denklikleri çoğu kez “artikülasyon ekonomisi” ilkesiyle açıklanır. Örnek olarak aşağıdaki ilk maddede verilen /k/ ~/g/ denkliğinden ilerleyelim. Ön ünlülerle (i, e, ö, ü) yan yana gelen sert damak ünsüzü /k/ daha az çaba gerektiren /g/ sesine yumuşama eğilimi gösterir. (4)
- Ön ünlü öncesi baştaki *k- > g- dönüşümü:
- Türkiye Tr. gör-, Azerbaycan Tr. gör-, Salar Tr. gao: Proto-Türkçe *kör
- Türkiye Tr. göl, Azerbaycan Tr. göl, Salar Tr. göl: Proto-Türkçe *köl
- Türkiye Tr. gün, Azerbaycan Tr. gün, SalarTr. gün: Proto-Türkçe *kïn/*kiun (güneş)
- Son ünsüz *-b > -v dönüşümü:
- Türkiye Tr. ev, Özbek Tr. uy, Kazak Tr. üy: Proto-Türkçe *eb
- Türkiye Tr. su, Özbek Tr. suv, Kazak Tr. su: Proto-Türkçe *sub
- Türkiye Tr. av, Özbek Tr. ov, Kazak Tr.aw:Proto-Türkçe *ob
- İlk ünsüz *t- > d- dönüşümü:
- Türkiye Tr. damar, Özbek Tr. tomïr, Kazak Tr. tamyr: Proto-Türkçe *tomur
- Türkiye Tr. dil, Azerbaycan Tr. dil, Türkmen Tr. dil: Proto-Türkçe *tïl
- Türkiye Tr. deve, Azerbaycan Tr. dəvə, Türkmen Tr. düýe: Proto-Türkçe *tuwe
Kurallı eşleşmeler öngörülebilir bir örüntüye işaret eder ve proto-dilin daha güvenilir biçimde kurgulanmasını sağlar. Bir dil dedektifliği gibi işleyen bu süreçte türetilen her proto-sözcük, binlerce yıl önceki toplumun dilini ve düşünce dünyasını yansıtan birer pencere olarak değerlendirilir.
Özetle: Proto-Türkçe Türk dillerinin, Proto-Altayca ise büyük Altay ailesinin varsayımsal kök dilidir.
Okuma Önerisi:
- Talat Tekin (1978), Türk Dillerinin Karşılaştırmalı Grameri. Türk Dili dergisi, Cilt 37
- Tahsin Banguoğlu (1974), Eski Türkçe Üzerine, Türk Dili Araştırmaları Yıl. – Belleten
- Marcel Erdal (2004), A Grammar of Old Turkic, Brill
- Annamarie Gabain (2007), Eski Türkçenin Grameri, Çev. M. Akalın. TDK
- G. Hazai. (1963) Türk Dilinde Tarihsel Gelişme Dönemleri adlı makale, s. 57-60
Kaynakça
- A. Melek Özyetgin (2013), Tarihten Bugüne Türk Dili Alanı. Yeni Türkiye, C. 55, s. 149-167
- Éva Ágnes Csató (1998), The Turkic Languages, Routledge
- Lars Johanson (2022), Encyclopedia of Turkic Languages and Linguistics (Brill)
- András Róna-Tas (1998), The Reconstruction of Proto-Turkic and the Genetic Question
Orçun Ünal (2022), On *p- and Other Proto-Turkic Consonants, Göttingen Academy of Sciences and Humanities
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
