Pazar, 5 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Kadın, miras ve dönüşen aile

İsmail Boy
Son güncelleme: 19 Ağustos 2025 23:06
İsmail Boy
Paylaş
Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğa, 2025’i “Aile Yılı” ilan etti. Ne var ki, geçen hafta yaşananlar, “aile” kavramının hangi anlamda sahiplenildiğini sorgulatıyor.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Cuma hutbesinde kadınların miras haklarını İslam hukukuna göre düzenleme çağrısı yaptı. Hutbede, erkek çocukların mirastan iki pay, kız çocukların ise bir pay almasının “ilahi adalet gereği olduğu savunuldu.

Oysa bu söylem, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın eşitlik ilkesine ve Medeni Kanun’un mirasta cinsiyet ayrımını yasaklayan hükümlerine açıkça aykırıdır. Daha önemlisi, bu yaklaşım kadınların ekonomik bağımsızlığını sınırlayarak aile içindeki güç dengelerini geriletir.

Miras hakkı yalnızca mal paylaşımı değil, kadının hayatı boyunca sürdüreceği ekonomik özgürlüğün temel taşlarından biridir. Bu hakkın daraltılması, kadını hem aile hem de toplum içinde daha bağımlı hale getirir.

Aile, toplumun en küçük ama en güçlü kurumudur. Türkiye’deki aile yapısı, Doğu kültürlerinden izler taşır; bireyler birbirine yalnızca kan bağıyla değil, karşılıksız bir duygusal bağlılıkla tutunur. Bu bağlılık, yalnızca anne-baba-çocuk ilişkisinden ibaret değildir; akrabalar, cemaatler ve mahalle kültürü de bu geniş ailenin bir parçası gibidir.

Afgan yazar Khaled Hosseini’nin bir romanındaki sahne bu bağlılığı çok iyi yansıtır. Çocukların nişanında aile büyüğü şöyle der:

“Biz artık bir “Aile” olacağız. Bundan sonra sizin acınız bizim de acımız olacak, bizim mutluluğumuz sizin de mutluluğunuz olacaktır…”

Bu aidiyetin bir yönü, bireylerin başarısıyla tüm ailenin gururlanmasıdır. Birinin yükselmesi, diğerlerinin öz güvenini de artırır. Ancak başarısızlıklar ya da dışlanmalar tam tersini yaratır: Hem öz güven zedelenir hem de aidiyet hissi sarsılır.

Toplum değiştikçe aile içi dengeler de bundan etkilenir. Bunu en çarpıcı şekilde 1980’lerin başında İran’da deneyimledim. İslam Devrimi’nin hemen ardından iktidarı ele geçiren mollalar, eğitime de müdahale etti. İlkokuldaki kız çocuklarına başörtüsü zorunlu hale geldi; kız ve erkek öğrenciler aynı sınıfta oturamaz oldu. Dersler Kur’an’a göre işleniyor, seküler ailelerin çocukları için bu sistem büyük bir uyumsuzluk yaratıyordu. Çocuklar evde başka, okulda başka değerlerle büyüyor, adeta arafta kalıyordu. Bu yalnızca bireysel bir kriz değil, toplumun iki yaşam biçiminin çarpışmasıydı.

Benzer bir gerilimi Türkiye de yaşadı. Türban yasağı yıllarca muhafazakâr kadınları kamusal alandan dışladı; eğitimden iş hayatına kadar her yerde engellerle karşılaşan kadınlar evlere kapandı. AKP iktidarıyla birlikte serbestlik geldi, başörtülü kadınların kentlerde görünürlüğü arttı. Artık yalnızca Fatih’te değil, Başakşehir’de, hatta Florya gibi üst gelir grubunun yaşadığı semtlerde de türbanlı kadınları görmek mümkündü.

Kent yaşamı, kadınlara sunduğu özgürlük alanlarıyla yalnızca bireyleri değil, kırsaldan gelen ailelerin değer sistemini de sarsmaya başladı. Kimi aileler uyum sağlarken, kimileri kendi kabuğuna çekildi. Bu kırılma, toplumsal kutuplaşmanın da bir katmanı haline geldi.

Kadınların kamusal alana çıkışı, erkek rollerini de değiştirdi. Geleneksel baba ya da eş figürü sorgulanmaya başladı. Genç erkekler, kadınlarla daha eşitlikçi ilişkiler kurma eğilimine girdi. Kas gücüne dayalı işlerin yerini hizmet ve bilişim sektörünün alması, kadınların istihdama katılımını kolaylaştırdı. Bu ekonomik özgürlük, aile içi kararlarda daha fazla söz hakkı anlamına geliyordu.

Giyimden sosyal ilişkilere, erkeklerle arkadaşlıktan kamusal davranışlara kadar pek çok alanda kadınlar eski baskılardan sıyrıldı. Türbanlı genç kızlar, seküler arkadaşlarıyla rahatça bir araya gelir oldu. Kimileri babalarının gitmediği meyhanelerde arkadaşlarıyla oturdu, hayatı kendi seçimleriyle yaşadı.

Bu dönüşüm, başörtüsünün anlamını da değiştirdi. Bazı muhafazakâr aileler, ekonomik ve sosyal zorluklar karşısında kızlarına daha az baskı yapmaya başladı. Türban, bazıları için inançtan çok bir “izin belgesi” haline geldi; çevre baskılarını aşmak için bir geçiş aracı, bir pasaport.

Bu da başını açan kadın sayısında artış getirdi. TESEV ve KONDA 2007 araştırmalarına göre 2000’lerin başında her 4 kadından 3’ü sokağa çıkarken başını örterken, 2018’de bu oran IPSOS araştırmasına göre yüzde 58’e düştü. Yaklaşık 20 yılda yaşanan bu yüzde 17’lik azalma, özellikle genç kadınların kendi kimliklerini özgürce ifade etmesinden kaynaklanıyor.

Kadınların kamusal hayata katılımı, yalnızca cinsiyet rollerini değil; değer yargılarını, kuşaklar arası ilişkileri ve kültürel kodları da değiştiriyor. Bu, yalnızca bireysel özgürlük arayışı değil; aynı zamanda ailenin, kültürün ve toplumun dönüşümüdür.

Belki de bugünün Türkiye’si, geçmişin kalıplarını kırarak yalnızca aile modelini değil, toplumsal geleceğini de yeniden yazıyor.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Yazanİsmail Boy
Takip et:
İstanbul İ.T.İ.A’dan mezun, Koç Üniversitesi İngilizce İşletme (Executive MBA), Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Sosyoloji) bölümü mezunu. “Türkiye Üzerine Toplumsal İncelemeler” dallarında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Kadir Has Üniversitesinden Uluslararası İlişkiler doktora tezi aşamasında ayrıldı. Özel sektörde uzun süre dış ticaret konusunda yöneticilik yaptı. Evli, iki çocuk babası, İngilizce ve Rusça biliyor.
Önceki Makale Mutlak rekabet üstünlüğü
Sonraki Makale ‘Devletin merkezî sinir sistemi’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Yağmur ne zaman yağar?

Dr. Nevin Sütlaş
5 Ekim 2025
*Köşe Yazıları

Gazze’de Hamas’ın tasfiyesi Ankara’nın dış politika sınavı 

Aydın Sezer
5 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Doktoru korumak hayatı korumak

İsmail Boy
3 Ekim 2025
Köşe Yazıları

“Kimlik kişiliğin zindanıdır”

İnan Özbek
3 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?