Cumartesi, 28 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

İtibardan tasarruf edilen yıllar…

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 21 Ocak 2025 19:38
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf. Siyah beyaz. Fotoğrafta  İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve  Bülent Ecevit..

İnönü önde, Ecevit bir adım gerisinde. İnönü’nün ana muhalif partisi CHP’nin Genel Başkanı, Ecevit’in Genel Sekreteri olduğu yıllarda Ankara’da çekilmiş muhtemelen. Çevrelerinde de küçük bir grup insan. Her ikisi de çantalarını kendi taşıyor. Sosyal medyada gördüm fotoğrafı. Üzerinde “Koruma ordusu yok! Çantalarını bile kendileri taşıyorlar… Nurlar içinde yatsınlar” yazılı…

Mülkiye’den (A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi) bir sınıf arkadaşım da fotoğrafla ilgili şu anılarını paylaşmış:

“İsmet Paşa , 1950’lili yıllarda ana muhalefet lideriyken bazı bayramlarda bizim Karanfil Sokak’taki (Ankara) eve eşiyle birlikte taksiyle gelir, taksi şoförü parayı almak istemezse zorla verirdi. Mevhibe Hanımefendi, Başbakan eşi iken dahi bize Pembe Köşk’ten tek başına geliş gidişlerinde Çankaya otobüsünü kullanırdı. Okulda değilsem, dönüşünde ona otobüse kadar eşlik ederdim. Zaten İsmet Paşa’nın 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidardan düşüp Çankaya Köşkü’nden Pembe Köşk’e taşınırken eşine ilk sözü, ‘Hanımefendi, şehre otobüsle gitmeye hazır mısınız?’ olmuş… Bülent Ecevit ilk başbakanlığında makamına gelen yabancı büyükelçilerle birlikte not tutan Dışişleri mensuplarına da kendi demlediği çayı bizzat kendisi ikram ederdi. Süleyman Demirel muhalefetteyken onu bir keresinde arkadaşlarıyla birlikte Atatürk Bulvarı’nda yürürken görmüştüm. Başbakan Adnan Menderes’in de yaz akşamlarında korumasız olarak konuttan Kavaklıdere’ye kadar yürüyüş yaptığı söylenirdi. O yıllar itibardan tasarruf edilen yıllardı…”

1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidar olduğu yıllarda çocuktum. Ankara’nın eski mahallelerinden Hamamönü’ndeydi evimiz. Dar gelirli bir aileydik. Rahmetli anne babam Demokrat Parti’yi destekler, CHP’nin iktidar olduğu yıllarda çektiği sıkıntıları, karneli zamanları ikide bir anarlardı.” Şeker, ekmek, kömür karneleri önce memurlara verilirdi. CHP memurların partisiydi” derlerdi. İnönü’nün çok tutumlu olduğuna da “cebinde akrep vardı” diyerek anlatırlardı. 

Yıllar sonra öğrendim İnönü’nün Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında çok güç koşullardan gelen bir asker olarak hayli tutumlu olduğunu. Ailesini de tutumlu olmaya yönlendirdiğini. Binlerce yılın acı deneyimlerimden geçmiş, eski ve köklü bir ulusa yeni yaşam idealleri vermek için Atatürk ile birlikte büyük uğraş verdiklerini de yıllar sonra öğrendim. Bozulan eski düzen yerine, büyük zorluklar, sıkıntılar içinde yeni bir düzen kurmaya, reformlar gerçekleştirmeye çalıştıklarını öğrendim.

Anne ve babamın yakındığı sıkıntıların, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yaşandığını, ülkeyi savaşa sokmayan İnönü’nün, çocukları babasız, eşleri kocasız bırakmadığını öğrendim. Ve de ülkeye demokrasiyi yerleştirme hedefiyle 1950 seçimlerinde, herhangi bir oyuna girmeksizin iktidarı Demokrat Parti’ye devrederek, “Ben olmadan Türkiye  sorunlarla baş edemez. Başınızda kalmaya devam etmeliyim” demediğini öğrendim..  

Mülkiyeli sınıf arkadaşımızın dediği gibi, o yıllar itibardan tasarruf edilen yıllardı. O zamanın siyasileri de topluma örnek olma çabasındaydılar. Görmüş geçirmiş kişiler olarak gösterişten, şatafattan uzak bir tutum içindeydiler. Görgüsüz de değillerdi, sonradan görme de. Toplumsal tutum bilincinin oluşması için çaba harcarlar, tasarrufa önem verirlerdi. Mütevazi, nazik insanlardı. Bir gün “ak” dediklerine, ertesi gün “kara” demezlerdi. “Ben gidersem haliniz harap” demezlerdi. Demokrasimiz 21. yüzyılda olduğu gibi ileri düzeyde demokrasi değildi. Ancak siyasilerimiz demokrasiye yürekten inanır, demokrasiyi “tramvay” olarak görmezlerdi. Kâh iktidarda kaldılar, kâh muhalefette. Alınları ak, başları dikti. Kuvvetler ayrılığına inanır, millete hesap vermekten kaçınmazlardı. Bizans oyunlarını bilmez, saray entrikalarından anlamazlardı.

Bu durum o yılların gençlerini de etkilemişti. Demokrasiye önem veren, halka hizmeti önemseyen, vatan aşkından gayri aşk bilmeyen  gençlerdi. Alınları ak, başları dikti o yılların gençlerinin de. Özgürlük ve tam bağımsızlık tutkularıydı… Yukarıda sözünü ettiğim fotoğrafın çekildiği yıllar bizim Mülkiye’de öğrenci olduğumuz yıllardı. Yüreğimizde, demokrasiye bağlılık, halka, vatana hizmet aşkı vardı.” Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz, Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz” derdik. Çoğumuz 1945 sonrası doğumluyduk.

Günümüzde 1945- 50 arası doğan kuşaktan sosyal medyada şu tür paylaşımlarla söz ediliyor:

“Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış. Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş. Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş bir garip nesil. Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış. Hatta hiç bebeklik resmi olmamış. Hiçbiri kreş, dershane, özel okul görmemiş. Ama hepsi ders verecek kadar bilgi sahibi. Harp görmüş, darp görmüş. En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış. En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış. Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil. Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış. 68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları. Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş. 1945’ten sonra  doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış. Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş. Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşaatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır. Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmuş, geneli bir baltaya sap olmuştur. Namerte, kalleşe muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış. Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir. Görevini, sorumluluğunu bilen. Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1945 sonrası doğanlar. İyi bakın, bunlar bu son kalan kadifeye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının. Bunlara iyi bakın çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere. Bunların üretimi sonlandı. Kullanım süreleri doldu, tedavülden kalkıyorlar. Neden bu nesil özel biliyor musunuz? Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti. Dozer gibi dünya milletleri geçti. Hayat bu nesli sınadı ama tüketemedi. Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi. Dostu için can vermeyi de, son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de, vefayı da bildi. Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir. Onun için 1945 sonrası  doğmuş, hâlâ inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin! Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir. Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin. Sonra arar da bulamazsınız. Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır…”

Yukarıda yazılanların içinde hiçbir abartma yok. Mübalağa yok. Her cümlesi bir gerçek. 68’liler kuşağı olarak sosyal medya üzerinden aramızda haberleşiyoruz, her birimiz yurdun bir köşesinde. Gün geçmiyor ki sonbahar yaprakları gibi toprağa karışan bir arkadaşımızın haberi düşmesin sosyal medyaya. 68. kuşak yavaş yavaş sıfırlanıyor.

Çoğu  karamsarlık.,umutsuz içinde. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin değerlerinin aşındırılmasından kaygılılar. Bazıları, kimi zaman safsata denilecek sözler sarfediyorlar öfkeden:

“Gençliğimizde hiç hayal etmemiştik böyle günleri. Hiçbir şeyden korkuları yok. Freni patlamış yokuş aşağı inen kamyon gibiler. Ezip geçiyorlar, yıkıp geçiyorlar. Umurlarında değil. 40 haramiler ellerine su dökemez. Bir gün kendilerinden hesap sorulabileceğini bile düşünmüyorlar. Sultanlar gibi yaşıyorlar. Sanırsın ya şah ya Padişah…”

“Bırakın bu tür safsataları, unutun 68’lileri” demeyin. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” deyin. Çok geç kalmadan onlarla konuşun, dinleyin, geçmişi öğrenin, itibardan nasıl tasarruf edilir onlardan  ders alın…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Vücuttaki en sert madde
Sonraki Makale Yeni soykırım silahı: Gıda

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Dini otorite her şeyi bilir mi?

Halil Ocaklı
28 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

İngilizce, Germence, Türkçe, Sahaca

Metin Gülbay
28 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Katılım sağlama, katıl!

Adil Gürkan
28 Haziran 2025
*Serbest Kürsü

Uzman gözüyle “nükleer İran…”

Medya Günlüğü
28 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?