Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

İtibar ve itibarsızlaştırma

Erdal Çolak
Son güncelleme: 20 Eylül 2023 00:50
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

İnsanın yaşadığı sürece temel ve fizyolojik bazı ihtiyaçları vardır.

Yeme, içme, barınma, uyuma, cinsellik gibi temel fizyolojik dürtülerin yanı sıra güç, başarı, prestij, statü, şöhret, şan, güven duyma, bağımsızlık ve özgürlük, saygınlık ve değer görmek isteği bunların başında gelir. Herkesin itibara sahip olmak istemesinin ardında saygınlık ihtiyacı yatar. İtibar, saygınlık ve güvenilirliğin dışında şan ve şöhret kavramlarını da içinde barındıran önemli bir değerdir. Toplum içerisinde iyi bir itibara sahip olmak özünde duygusal bağ yaratan bir değer olarak da ifade edilir. İtibar beraberinde kişide öz güven duygusunun oluşmasını sağlar.

Saygınlık ihtiyacı toplumsaldır. Kişinin davranışlarını şekillendiren toplum, insanların varlığını kabul ederek onlara toplumda bir yer vererek ait olma duygusunun giderilmesini sağlar. Çok istisnalar dışında bireyler hiçbir zaman tek başına, diğer insanlardan ve toplumdan soyutlanmış halde yaşayamaz. İnsanın toplumun sorunlarına yönelik yaptığı çalışmalar, örneğin çevreye, doğaya ve canlılara karşı duyarlı olması kişiye prestij kazandırır. Kişinin içinde bulunduğu toplumun geçmişinden gelen, genel kabul gören rutin davranışlara uyması, pozitif olması, önemli ve özel olduğunu hissetmesi de aynı şekilde saygı ihtiyacının karşılandığını göstermektedir.

Toplumda son yıllarda itibar ya da itibarsızlaştırma kavramlarını incelediğimizde iki zıt mantık ile karşı karşıyayız. Saygın ve itibarlı olma ihtiyacı, tanınma, kendini değerli hissetme, sevilme, anlaşılma, kabul ve takdir edilmeyle ilgilidir. Kişi toplum içerisinde bu duygularla karşılanıyorsa iç motivasyonu yüksektir, kendi dünyası ile barışıktır. Bu mantık ile insan önce kendisine saygı duyan, sonra başkalarından saygı verip alan kişidir.

İtibarsızlaştırma deyince ilk aklımıza gelmesi gereken şey, kişiyi, toplumu ya da bir devleti yıpratmaya amaç edinen kara propaganda veya kısmen psikolojik  bir yöntemdir. Başka bir deyişle, bireyi veya grubu hedef alması, sindirmesi, küçük düşürmesi, manipüle ve kontrol etmesi, nefret söylemine maruz bırakarak itibarını zedelemeye çalışma yöntemidir.

İtibarsızlaştırma mantığının insanın var olduğu ilk günden beri birey ve toplumlar arasındaki ilişkilerde kültürel, dilsel, siyasal, etnik, dinî başta aklınıza gelebilecek yönlerden bir ayrışma veya bunun yol açtığı itibarsızlaştırmayla karşı karşıyayız. İnsanların farklı etnik yapıya sahip olan insanları aşağılamaları, dahası farklı renk, cinsiyet, cinsel yönelimi olan insanları yadırgaması, kendi dilini, din, ulusal kökenlerini yüceltmesi yapılabilecek en büyük itibarsızlaştırma yöntemlerinden biridir. Kişiyi itibarsızlaştırma mantığı bir nevi insanın duygu, düşünce ve zihin kuyusunu zehirlemektir. Bunu yaparken itibarını sarsmaya çalıştığımız kişinin pozitif taraflarını yok sayarak kişinin kişisel özelliklerini, örneğin dış görünüşünü, geçmişini, inançlarını hedef alırız, bir anlamda karşı tarafın itibarını sarsmak için kişilik suikastı uygularız.

Şunu net söyleyebilirim ki itibarsızlaştırmanın altında yatan ön yargılar, kıskançlık ve çekememezlik gibi düşüncelerin yanı sıra toplumun öğrettiği, dayattığı davranışlar vardır. Bu noktada bireyin aile yapısı, etnik kültürü, toplum içerisindeki konumu ve almış olduğu eğitimin niteliği gibi birçok belirleyici vardır.

Bizler kişisel olarak başarılı ve zengin olanlara, herhangi bir yere gelenlere karşı ön yargılı davranıyor, belli bir statüye sahip insanları aşağı çekmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi de itibarsızlaştırmak istediğimiz kişinin maddi ve manevi statüsünün yerinde olmak istememizdir. İnsan bunun mümkün olmadığını görünce de itibarsızlaştırma mantığı ile hareket eder. Aslında kimse kimseyi sevmiyor ama herkes herkesle samimi görünmeye çalışıyor. Ben artık pirincin içindeki siyah taştan korkmuyorum, bilakis pirincin içindeki beyaz taştan korkuyorum. Sizi üzen, kanser hücresi olabilecek, mutluluğunuzu alan, moralinizi bozan kişilerden uzak durun. Böylesi bir toplumda yapılabilecek en iyi iletişim tarzı ilişkilerinizde mesafeli olmak.

İnsani değerleriyle yüzleşememiş, saygı, sevgi duymayan, birbirini sevmeyen, ön yargılı, cahil ve linç kültüründen beslenen böyleleri bir topluma ne verilebilir? Ne yapılması gerektiğini düşünüyorum, inanın bulamıyorum.

Softanın biri Bektaşi’nin karşısına geçer ve der ki:

-Ey Erenler, iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman…

Bektaşi gülümseyerek cevap verir:

-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem.

Son olarak Temel Aksoy’un da ifade ettiği gibi, “İtibar üzerimize giyeceğimiz ya da ödünç alacağımız bir elbise değildir. İtibar kazanmak tutarlı davranmayı ve bir karakter bütünlüğüne sahip olmayı gerektirir…”

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Ah hayaller hayaller (4)
Sonraki Makale Operasyonun şifreleri

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe Yazıları

İran’da kadınlar, savaş ve rejim

İsmail Boy
25 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da sol nasıl kaybetti?

Ulaş Başar Gezgin
24 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Sakız’daki gizemli Türk yatı

Cenk Başlamış
22 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Libya’nın doğusundan sürpriz çıkış

Aydın Sezer
21 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?