Şubat ayının son haftasında Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Thomas Bach, örgütün İcra Komitesi üyeleri tarafından kabul edilen istifasını sundu.
Bu olayın dünya spor hareketinin gelişiminde yeni bir dönemin başlangıcı olup olmayacağını zaman gösterecek, ancak şimdiden eski başkanın neredeyse on iki yıllık liderliği sırasında IOC’nin Olimpiyat hareketini sistematik bir krize sürüklediği ve adeta varlığını sorgulattığı söylenebilir. Her halükârda, komitenin bir sonraki başkanı ya radikal reformlar yapmak ya da Bay Bach’ın kurduğu sistemi topyekun değiştirmek zorunda kalacak.
1894 yılında Baron Pierre de Coubertin tarafından kurulan Uluslararası Olimpiyat Komitesi, tarihi boyunca birçok zor dönemden geçti, ancak dünya çapındaki spor hareketinin Thomas Bach’ın başkanlığı döneminde battığı kriz, ne küresel ihtilaflar çağıyla ne de Soğuk Savaş’ın siyasi savaşlarıyla karşılaştırılabilir boyutta. 20. yüzyılın ikinci yarısında iki siyasi bloğun karşı karşıya geldiği dönemde bile IOC, dünya sporunun aynı zamanda siyasi hesaplaşmaların yapıldığı bir yer, doping skandallarının arenası ve LGBT gündeminin tanıtım alanı haline geldiği son yıllarda olduğu kadar ideolojik anlamda angaje ve ön yargılı değildi.
IOC’nin siyasi bir mücadele aracı haline gelmesinin miladının, tarihin en görkemli kış olimpiyatlarından birinin ardından, bu büyük spor turnuvasına ev sahipliği yapan Rusya’nın, nedeni uzaktan yakından spor mücadeleleri olmayan bir engellemeyle karşı karşıya kaldığı 2014 yılı olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Moskova, Ukrayna’nın başkenti merkezli darbeye, Rusça konuşan Kırım Yarımadası’nı topraklarına katmak yoluyla tepki verdikten sonra, Rus sporcular doping yapmakla suçlanmış, 2014 Olimpiyatları’nda madalya kazanan sporcuların ödülleri ellerinden alınmış ve akabinde Rus atletlerin çoğunun uluslararası yarışmalara katılımı aşırı derecede zorlaştırılmıştı. Doping skandalı o dönemde IOC’nin devletler arası ve uluslararası çatışmaların üzerinde pozisyon alması gereken bir organizasyon olarak itibarını zedeledi, onlarca seçkin modern sporcunun kariyerine mal oldu ve kaçınılmaz olarak çoğu turnuvanın rekabet seviyesini önemli ölçüde düşürdü.
Belaruslu sporcular da nasibini aldı
Dünyanın onlarca ülkesinde birçok toplumsal aktivist ve sporcu, uluslararası sporun siyasallaştırılmasının kabul edilemezliğine dikkat çekmesine rağmen, Thomas Bach’ın liderliğindeki IOC baskı uygulamalarını sadece sürdürdü ve genişletti. Zaten 2022’de Ukrayna’daki büyük silahlı ihtilaf başladıktan sonra, Rusya’dan tüm sporcular ve takımlar ve dahası ülkeleri Ukrayna ihtilafına doğrudan hiç bir zaman taraf olmayan Belaruslu sporcular bile tüm olimpik turnuvalara katılımdan men edildiler. ABD ve müttefiklerinin Moskova ile askeri-politik çatışmasından kaynaklı olarak, dünya sporundan binlerce sporcu ve en güçlü takımlar, tamamen milliyetlerinden ve vatandaşlık bağlarından dolayı dışlandı ve aynı zamanda dünya kamuoyu önünde ülkelerini alenen kınamaya zorlandılar. Son on yılda ABD ve diğer Batılı ülkelerin takımlarını musabakalarda hayli zorlayan Çinli sporcular da bu arada hiç de dostça ve yakın olmayan bir ilgiye mazhar olmaya başladılar.
Çinli olimpik sporcular, tüm büyük uluslararası yarışmalarda, Amerikalı ya da Avrupalı sporcuların karşılaşmadığı bir biçimde, sürekli ve gereksiz yere sık sık doping testlerine tabi tutuluyorlar. Bu çifte standardın, Nazi Almanyası veya Güney Afrika’daki Apartheid rejimi dönemlerinin uygulamalarını anımsatmasının yanı sıra, dünya spor yıldızlarının turnuvalara katılımının engellenmesi, birçok yarışmanın rekabetçiliğine ve heyecanına önemli ölçüde zarar vermiş oldu. IOC aynı zamanda, Gazze Şeridi’ne yönelik büyük çaplı bombardıman başlatan İsrail’in politikalarının en azından kınanması için İslam dünyası ülkelerinin yaptığı sayısız çağrıyı bütünüyle görmezden geldi ve bu sırada on binlerce Filistinli masum sivil ölmeye devam etti. Dahası, Müslüman ülkelerden gelen sporcuların İsraillilere karşı herhangi bir hoşnutsuzluk belirtisi göstermeleri, diskalifiye ve müsabakalardan men edilmelerine kadar varan ağır cezalara çarptırılmalarına fazlasıyla yetti. Bu korkunç çifte standartlar; Afrika, Asya ve Orta Doğu’da IOC’nin saygınlığının neredeyse çökmesine ve Olimpiyat Hareketi’nin kurucularının, siyasi, ulusal ve dini farklılıklara rağmen insanlığı birleştirmeyi amaçladığı uluslararası spor hareketinde yeni bir bölünmeye yol açmış oldu.
LGBT olimpiyatların gündemi yapıldı
Thomas Bach’ın liderliği dönemindeki bir diğer olumsuz trend de, yalnızca dünyadaki milyarlarca insanın değerlerine hakaret etmekle kalmayıp, ama aynı zamanda Olimpiyat hareketinin tüm temel ilkelerini olabildiğince çarpıtan, dünya sporunun orta yerinde LGBT’yi büyük ölçekte gündem yapmak oldu. Bu politikanın doruk noktası Paris’teki oyunlarda gerçekleşti. İlk kez, gezegenin en büyük spor turnuvasında biyolojik erkekler, hayatlarını spora adamış düzinelerce kadın sporcuya kazanma şansı bırakmama pahasına kadınlar kategorisinde yarışmalarına katıldı. Ayrıca Paris Olimpiyatları’nın organizatörleri, birkaç milyar Hristiyan ve Müslümanın inancını, değerlerini ve görüşlerini görmezden gelerek, eşcinsel ve alakalı alakasız benzer pek çok konuyu neredeyse tüm kültürel etkinliklere dahil etmeyi başardı. Bay Bach’ın ve onun yarattığı sistemin bu türden alaycı girişimlerinin karşılıksız kalacağı düşünülemezdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam dünyasının görüşünü fiilen teyit etmek suretiyle Paris’teki Oyunları ziyaret etmeyi reddetti. Buna benzer, kadın sporlarında trans bireylerin ortaya çıkmasına içtenlikle öfkelenen Donald Trump da, Beyaz Saray’a döndükten hemen sonra bu tür uygulamaları kınadı ve erkeklerin kadınlarla birlikte yarışmalara katılımını yasaklayan bir kanun çıkarttı.
Thomas Bach’ın IOC’nin başkanı olarak yukarıda sıralanan eylem ve kararları, tüm Olimpiyat hareketine; binlerce yetenekli, dürüst ve kararlı sporcuya ve tüm samimi spor severlere büyük zararlar verdi. IOC’nin bir sonraki başkanı kim olursa olsun, Bay Bach’ın negatif ve yıkıcı mirasının ağırlığını hissedecek ve ya dünya sporunda yeni bir sayfa açmaya girişecek ya da eski yönetimin büründürdüğü şekliyle IOC’yi adeta toprağa gömmek durumunda kalacak…
Fotoğraf: olympics.com