Marksist psikoloji konulu biri İngilizce biri Türkçe olmak üzere 2 kitabımın büyük bir bölümünü başlıktaki soruya ayırmıştık (Emekli Büyükelçi Gürsel Demirok’a teşekkürlerimle).
İnsanların isyan dahil olmak üzere siyasal davranışları ideolojik, ekonomik, psikolojik ve sosyolojik etmenlerden ileri gelir. İdeolojik hareket edenler olduğu gibi, varolan iktidardan ya da yerel yönetimden nemalanan ekonomik seçmen türü de söz konusudur. Sosyolojik seçmen ait olduğu gruplar ne yaparsa onu yapar. Arkadaşları sokağa çıkarsa sokağa çıkar. Psikolojik seçmen ise, özdeşleşme gibi psikolojik süreçlerden etkilenir.
İdeolojik seçmende derinleşelim:
Bu seçmen türünün kendini, ümmet, ulus, sınıf, toplumsal cinsiyet, birey vb. olarak tanımlaması onun siyasal davranışını belirler. Konu Anayasa Mahkemesi mi? Ama bu, bir ümmet meselesi olmadığından dikkate bile alınmaz. Böyle bir konuda isyan etmek için öncelikle ulus olmak gerekir.
Konuya insan hakları eksenli bakanların sesi daha az çıkar. Oradaki sorun, Müslümanların öldürülmesidir. Hristiyan öldürülse elbette bu kadar hareketlenme olmayacaktı.
Yurttaşların tutucu ideolojilere bağlı kalmaları, onların sokağa çıkmamasını büyük oranda açıklar. Bu ideolojiler, bir çatışma değil uyum sosyolojisine dayanır.
Ne demektir bu?
Toplumda uyum norm, çatışma istisnadır. Toplumun bu kadar çok sayıda insandan oluşmasına karşın ayakta kalması bir başarıdır. Çatışma sosyolojisi ise şöyle der:
İnsanlık tarihi sınıfsal çatışmalardan oluşur. İsyan istisna değil normdur.
Tarihte her zaman isyanlar olmuştur. Günümüzde de olur, olmuştur, olacaktır. Gezi de öngörülememişti. Tarihler bilinmez ama isyan öngörülebilirdir gerçekte.
Bugün ülkenin yarısı bir ütopyada, diğer yarısı ise distopyada yaşamaktadır. Kapitalizmde ise, çoğunluğu her zaman emekçi sınıflar oluşturur. Demek ki, belli bir kesim emekçiler, kendi çıkarlarının yerine gerici ideolojilerin peşinden gitmektedirler. Distopya yaşayanlar için sorun sayılan konular onlar için değildir.
Daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi, ekonomik kriz tek başına bir iktidarı düşürmez. Çünkü yurttaşlar otomatlardan oluşmaz. Ekonomik sorunlar çıktığında ütopya yaşadığını sananlar bunu dış güçlere bağlarlar. Dolayısıyla, siyasal düşünce yapıları ekonomik sorunlardan beklendiği biçimde etkilenmeyebilir. Deprem de böyle bir olguydu. Kaderci açıklama baskın çıktığında, oradan hükümete tepki çıkmaz.
İsyan bilinç işidir. Bu, bir anda da gerçekleşebilir, uzun bir emeğin süreci olarak da… Bu iki türün de örneklerini tarihte görüyoruz. İnsanları gerici ideolojilerin etkisinden nasıl kurtarırız? Bunu düşünmeliyiz artık, ama bu sorunun da kesin bir yanıtı yok. Bu yanıtı, birlikte oluşturacağız.
ulasbasar@gmail.com