Binlerce yıldır türkü yakarız biz. Türkü yakar, şarkı dökeriz.
Sen ey zulmün sahibi, her şeyi yapabilecek kudrete sahip olduğunu sanan ŞEY.
Sen eyyy ŞEY.
Sen yağmuru yağamazsın, ıkın, istediğin kadar ıkın sıkın, paçanı yırt, kellene giy, yağamazsın yağmuru ve yakamazsın türküleri.
Türküler şarkılar bizden sorulur, bizim masumiyetimizden, çocukluğumuzdan.
Yaş büyütüp kanuna karşı hile ile astınız da Erdal’ı, çocukluğu, onun masumiyeti yadigâr kaldı her yeni doğana.
Sokak ortasında kurşunladınız Berkin’i, Ceylan’ı ve daha nicesini.
Masumiyetimiz sorgusuz sualsiz içimizde kaldı saklı ve gizli gizli yeşeren otlar her bahar açan, yeniden açan badem, erik, şeftali, elma, kayısı çiçekleri.
Ne varsa doğal bizdedir ve sentetik her şey sizin suniliğinizde.
Amentüsüyüz insanlığın aşıp binyılları varıp gelen Spartaküs’ten, Pir Sultan’dan, Dadaloğlu’dan, Karayılan’dan, hallacı Mansur’dan, Mustafa Kemal’den.
Bedreddin, Nasreddin hocalarımızdan elbette ki Sinan, Harun, Cihan, Mahir, Ulaş, Denizgillerden, çamların ulusu Süleyman’dan
Evet dövebilirsiniz bizi, her birimizi teker teker ya da hep beraber sıra dehşeti ile girişebilirsiniz de…
De…
Dağılınca toz duman, sis pus ve pusu, kötülüğün karanlığı dağılınca çocuklar doğacak.
Yeşeren otlar kalacak, çocukların gülüşleri, kırmızı mantinleri, oyunları.
Türküler kalacak ve şiirler, şarkılar.
İnsanlık kalacak ve kaybetmeyecek.
Kazanmak kimin umurunda, tabiat ve insaniyetlilik kaybetmez.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: