Uğur Selçuk Güneşli, 1988 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisinden mezun olmuş bir hekim. Daha sonra Maltepe Üniversitesinde felsefe yüksek lisansı ve Yeditepe Üniversitesinde felsefe doktorası yapmış. Aynı zamanda Alternatif Eğitim ve Felsefe Köyü’nün de kurucusu. Daha insana yakışır bir yol ve yordam arayışında felsefeyle tanışan Güneşli, felsefenin her alanda çok faydalı bir yol ve yordam olduğunun altını çiziyor ve “Lisansınız ne olursa olsun, yüksek lisansınız felsefe olsun gibi bir mottomuz var. Felsefe işini, bütün olumsuzluklarına rağmen akademik ortamlar dışında aramak, hayal kırıklıklarına neden olabilir” diyor.
Elif Şahin Hamidi
***
–Neden felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Bunca insan kalabalığında yitip giden ömürlerin, insanın kendini hesaba çekmeden, çok da anlam ve derinlik aramadan yaşandığını gördüm. Daha insana yakışır bir yol ve yordam arayışımda felsefeyle tanıştım.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Mutluluk peşinde koşmak yerine, adına farkındalık dediğimiz şeyin daha değerli olduğunu gördüm. Başkasının eylem ve eylemsizliğinden azade bir denge noktamız, ancak felsefeyle olanaklıdır bana göre.
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-Felsefeden korkanlar minareyi çuvala sığdırmaya çalışanlardır. Örsan Öymen’in “Felsefi Şarlatanlık” makalesinde de vurguladığı gibi ezoterik, mistik, pragmatik cemaat kalıplarına felsefeyi sığdırmaya çalışanlar, korktuklarından olsa gerek, felsefe kavramının içini boşaltmaya çalışıyorlar.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun?
-Ben bilinç çalışıyorum. Zihin felsefesi ve bilincin nedensellik bağlamında yorumu, sadece felsefe arka planıyla pek olanaklı değil gibi. Nörobilim, tıp, veterinerlik, tarım, matematik, mekatronik, mantık gibi disiplinler olmadan bilincin özgün bir yorumunu yapamıyoruz. İş birliğine gelince, maalesef içinde olduğumuz toplumun iş birliğine açık olup olmadığı bu noktada çok belirleyici oluyor. Akademisyenlerin akademiden uzak çalışma yapma ortak isteği de dikkate alındığında, iş birliği olanaklarını mevcut ortodoks (geleneksel) akademik yapılanmanın ötesine taşımak gerekiyor.
–Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-“Rönesans insanı” interdisipliner bir insan. Bugünkü anlamda bütüncül de diyebiliriz. Herkes kendi alanında uzman olup diğer disiplinlerden uzak kaldığında, yabancılaşma tehlikesi de belirir. Çaresi iş birliği, ancak o noktada, yukarıda saydığımız kısıtlar gündeme geliyor. O halde “olabildiğince” diyelim, felsefi bağlamı koruyarak disiplinler arası iş birliğine yönelmek gerekiyor. Bu da aslında dört-altı yaştan başlanması gereken bir süreç. İşte tam da burada “Çocuklarla Felsefe” dediğimiz yaklaşımın önemini anlıyoruz. Ancak uygulamada bunun da çok eksikleri var. İoanna Kuçuradi’nin yaklaşımlarına göre “Çocuklarla Felsefe” konusu bir yüksek lisans gerektirirken, özel girişimlerde birkaç saatlik uzaktan eğitimlerle “çocuklarla felsefe uzmanı” sıfatları dağıtılıyor. Çok riskli bir boşluk var burada. Felsefe elbette herkese lazım, ama yaptıklarına felsefi bir kılıf bulmaya çalışanların felsefe ağacında açacağı yaraları kapatmak kolay olmayacaktır.
–Peki felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-Zor kavramının önemine inanmak gerekiyor. Zor bir yaşam istiyorsak kolay bir gençlik yaşarız. Yani felsefe de yapsak, başka bir şeyle de uğraşsak, işin kolayına kaçıyorsak ekonomik olarak işimiz zor. Ben iktisat mezunuyum aynı zamanda. Kıt kaynakları kullanma sanatıdır iktisat. Felsefede de kıt bir kaynak olan enerjimizi kullanırken hem gençken çok çalışmalı hem de belli yetkinlikten sonra özgün çıkışlar yakalamalıyız. Yoksa avamın içinde kayboluruz. Bir tıp seminerinde oturumlar 09.00 da başlarken felsefe semineri saat 14.00’te başlıyorsa burada zaman yönetiminde sorun vardır. İleri ülkelerde felsefe hocaları altmışlı yaşlardan sonra özgün çalışmalara imza atıyorlar. Bizde emeklilik yaş sınırı ise altmış beş sanırım.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-Felsefe, felsefecilerin tekelinde olan bir şey değil ki. Her alanda çok da faydalı bir yol ve yordam felsefe. Bireysel ve kurumsal danışmanlık işlerimde çok yardımı dokunmuştur bana. Gerekçelendirme ile temellendirme ile mantık ve varolanın bilgi nesnesi olarak ele alınması ile çok yol alıyoruz.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz. Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Ön yargı da bir yargıdır. Dolayısıyla yıkılabilir, yıkılmalıdır. İnanç ise bilgiyle aynı terazide tartılamıyor. Bir futbol takımını tutarsınız ama neden tuttuğunuzu bilemeyebilirsiniz. Bilgi ile ilgili alanlarda ise neredeyse her basamakta bir test edilebilirlik ve hesap verme durumu var. İnançlarda olmayan, olamayan da budur. Kavga ise çatışkıdan, engellenmişlikten doğar. Oysa felsefede buna gerek kalmıyor. Platon’un bazı diyalogları aporetiktir, bir çözüme varmaz. Anlaşamamakta anlaşarak işe başlarsak ve kişiler, olaylar yerine kavramlar üzere konuşursak yıkıcı çatışkıya yer ve gerek kalmaz. Zaten eleştiri etimolojik olarak seçmek, elemek anlamına geliyor. Öyle kavga etmek, başkasının ayağını kaydırmak gibi dertler yok eleştiride.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
-Lisansınız ne olursa olsun, yüksek lisansınız felsefe olsun gibi bir mottomuz var. Felsefe işini, bütün olumsuzluklarına rağmen akademik ortamlar dışında aramak, hayal kırıklıklarına neden olabilir. O kadar çok cemaatleşmiş gruplar var ki felsefe adını kullanan. Benim önerim yüksek lisans olabilir. Bir de farklı üniversiteler. Lisansımı Anadolu Üniversitesinden, yüksek lisansımı Maltepe Üniversitesinden, doktorayı Yeditepe Üniversitesinden aldım. Yapabilirsem yurt dışında zihin felsefesi-bilinç içerikli post doktora eğitimi alacağım. Her farklı ekol yaşamımızı zenginleştirir. Bize de bu kısa yaşamı hak ettiğimiz gibi dolu dolu yaşamak kalır.
Gelecek hafta: Kornilia Bayvertyani ile söyleşi.
1. Söyleşi Elif Karakaş: Felsefe adındaki kraliçe
2. Söyleşi Alper Hasanoğlu: Felsefeden korkan terapi görsün
3. Söyleşi Ertan Tunç: Her yol felsefeye çıkar
4. Söyleşi Beste Nâsır: Felsefe insanlaşma yolculuğudur
5. Söyleşi Serhan Kansu: Felsefe bir ışık yakar
6.Söyleşi Hâle Seval: Felsefe hayatımızın içinde
7.Söyleşi Furkan Soltekin: Ezberle savaşmak için felsefe
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.