Sinema yazarı ve alt yazı çevirmeni Ertan Tunç, aslında ekonomi mezunu. Ama ortaokul yıllarından bu yana yoğun bir şekilde sinema ve edebiyatla ilgilendiği için her yolun eninde sonunda felsefeye çıktığı gözünden kaçmamış. Maltepe Üniversitesinde felsefe doktorasına devam eden Tunç, Terrence Malick sinemasının felsefi kaynakları üzerine bir tez yazıyor. Felsefe alanındaki okumalarının ve yıllar içinde aldığı felsefe eğitiminin, olgu ve olaylara bakış açısını tümüyle değiştirdiğine dikkat çeken Tunç “Kişiye farklı perspektifler kazandırmakta felsefenin eline su dökebilecek bir alan var mı, emin değilim. Ben sinema yazarıyım; felsefenin bana en büyük katkısı filmlere bakış açımı değiştirmesi, derinleştirmesi ve zenginleştirmesi olmuştur” diyor. Söyleşi dizimizin üçüncü konuğu Ertan Tunç…
Elif Şahin Hamidi
–Neden felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Ortaokuldan itibaren yoğun bir şekilde sinema ve edebiyatla ilgilendiğim için her yolun eninde sonunda felsefeye çıktığını gördüm. Felsefe, kavramsal düşünme yetisi kazandırdığı için oldum olası ilgimi çekmişti. Tabii bu görüşüm, okuduğum yerli ve yabancı yazarların etkisiyle oluştu.
Aslında 1999 yılında İstanbul’a geldiğimden beri aklımda bir şekilde felsefe okumak vardı. Başından beri ekonomi, sinema ve felsefe üç ilgi alanımdı, zamanla bunları birbirleriyle ilişkilendirme fırsatı yakaladım. Yıldız Teknik Üniversitesindeki ekonomi lisansım sırasında bitirme tezim ekonomi felsefesiyle ilgiliydi; Boğaziçi Üniversitesinde felsefe yüksek lisansına başvurdum, olmadı, İstanbul Teknik Üniversitesindeki ekonomi yüksek lisansımda bitirme tezim sinema ekonomisiyle ilgiliydi. Daha sonra Açık Öğretim Fakültesinde sınavsız ikinci üniversite olarak felsefe lisansı okudum, mezun oldum. Son hayalim sinema felsefesi alanında bir doktora tezi yazmaktı, şimdi Maltepe Üniversitesinde bunu başarmaya çalışıyorum. Maltepe Üniversitesindeki felsefe eğitiminin en önemli özelliği eğitim kadrosu. Aralarında İoanna Kuçuradi, Betül Çotuksöken, Güncel Önkal, Ahu Tunçel Önkal, Zekiye Kutlusoy, Dilek Arlı Çil, Bergen Coşkun Özüaydın’ın da bulunduğu, alanında uzman isimlerden ders alma fırsatınız olması büyük bir şans. Bilhassa Kuçuradi’nin sadece ülkemizin değil, dünyanın en önemli felsefecilerinden biri kabul edildiğini söylemeliyim.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Felsefe alanındaki okumalarım ve yıllar içinde aldığım felsefe eğitimi olgu ve olaylara bakış açımı tümüyle değiştirdi. Kişiye farklı perspektifler kazandırmakta felsefenin eline su dökebilecek bir alan var mı, emin değilim. Ben sinema yazarıyım; felsefenin bana en büyük katkısı filmlere bakış açımı değiştirmesi, derinleştirmesi ve zenginleştirmesi olmuştur.
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-Bence gerek yok, felsefeden korkmayı yersiz buluyorum. Bu korkuyu okuyarak, araştırarak ve düşünerek rahatlıkla aşabiliriz. Felsefe tarihi belirli meseleleri enine boyuna ele alan sayısız kaynakla dolu, bence aslolan, birincil kaynaklara doğru yürümek ve daha sonra ikincil kaynaklarla bu bilgiyi beslemek.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-Felsefenin başından beri diğer disiplinlerle bir ilişki içinde olduğunu görüyoruz, üstelik giderek derinleşen ve karmaşıklaşan bir ilişki bu. Hatta iş öyle bir noktaya geldi ki, neredeyse diğer tüm disiplinlerin kendine ait felsefi yaklaşımları var. Disiplinler arasılık yaşam deneyimini zenginleştirmek için önemli. Örneğin, bir mimarın felsefeye hâkim olması, onu felsefeden bihaber bir mimara göre çok daha özel, incelikli ve zengin kılar. Bunu bilim, sanat, edebiyat başta olmak üzere bütün disiplinler için söyleyebilirim. “Felsefe de bilmek”, felsefe bilmemeye kıyasla büyük bir artıdır.
–Peki felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-Felsefe mezunlarının çalışma alanları bilhassa “değer felsefesinin” öne çıkmasıyla arttı. Varlık felsefesi ve bilgi felsefesi alanları ağırlığını koruyacaktır ama ben ileride etik ve estetiğin tarihte görülmemiş bir öneme sahip olacağına inananlardanım, zaten etik bu yükselişin sinyallerini vermeye başladı. Bugün etiğin konuşulmadığı, tartışılmadığı bir mecra yok. Şu sıralar komisyon ve kurullarla takip ediliyor, birkaç yıl sonra etik bakanlığı kurulursa şaşırmam.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: Sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-Felsefenin eylem odaklı, insan ve toplum merkezli birçok kolu var. Mesela siyaset felsefesi böyle. Felsefeden öğrendiklerimizi hayatımıza tatbik etmemiz gerekiyor. İnsan yaşamına dokunmadıktan sonra değer felsefesinin ne anlamı var? Etik ve estetik sadece tek tekleri etkilemez, toplumu da değiştirip dönüştürür. Bir felsefeci sanattan siyasete, edebiyattan bilime kadar her alanda çalışabilir. Disiplinler arasılıkla gücüne güç katıp başka alanlara sıçrayabilir.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz. Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Felsefe her şeyden önce bir bilme ve anlama çabasıdır. Bence felsefe, tartışma kültürünün merkezine yerleşerek bir çıkış kapısı aralayabilir. Felsefe kürsüden, okuldan uzaklaşıp sokağa, halka inebilmeli. Topluma nüfuz edebilen bir düşünce ağı örebilmeli, ancak bu sayede çatışmaları azaltıcı bir rol üstlenebilir.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
-İlk başlarda sistem filozoflarını (Aristoteles, Kant, Hegel vs.) ya da kapsamlı felsefe tarihlerini okumak yerine gerçekten ilgilerini çeken kavramlar (özgürlük, estetik vs.) üzerinden ilerlemelerini tavsiye ederim. Başlarda felsefeye bütüncül bakan eserleri okumak çok yıpratıcı ve heves kırıcı olabiliyor. Kişi ilgisini çeken konuları (Tanrı, ölüm, zaman vs.) belirledikten sonra araştırma yaparsa ister istemez felsefe tarihini taramış oluyor. Ben vaktizamanında bunu yapmayıp filozof filozof ilerlediğim için çok zorlandım.
Felsefe okumak isteyenler bunun zaman ve emek isteyen talepkâr bir süreç olduğunu hatırdan çıkarmamalılar. Felsefe yavaş yavaş kavranır, belirli bir formülü, yöntemi yoktur. Felsefe, düşüncede esneklik gerektirir, katı görüşlere sahip olanların zorlandığı bir bölüm olduğunu söylemeliyim.
Üniversitede felsefe okuyacak olanlara tavsiyem, derslerde girişken ve katılımcı olmaları. Düşünce düşünceyi doğurur, bunun aksini görmedim. En çok şey öğrendiğim ve en keyif aldığım dersler tartışmaktan kaçınmayan öğrencilerin olduğu derslerdi. Bence felsefe bölümünün en büyük zenginliği bu tartışma kültürü.
Gelecek hafta: Beste Nâsır’la söyleşi.
1. Söyleşi:
2.Söyleşi:
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.