Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Hem empatik hem sempatik!

Erdal Çolak
Son güncelleme: 6 Eylül 2023 00:50
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Bazılarımız nabza göre şerbet verir, karşındaki insanın hoşuna gideceği şekilde davranır, hem empatik olmaya hem de sempatik görünmeye çalışır.

Bu davranış aslında, samimiyetsiz bir şekilde kendi düşünce ve duygularını gizleyerek karşı tarafın isteklerine göre kurgulanmış kişilik türlerinin çoğunluğa göre hareket etme şeklidir. Elbette insanın hayatta bir duruşu olmalı, kimseye göre şekil almamalı ama maalesef günümüzde böyle birisi ile karşılaşmak çok zor.

“Gülün Adı” romanında  Umberto Eco, “Her gerçek, her kulağa göre değildir…” diye yazmış.

Şimdi tutup aklıma gelen her şeyi yazsam çoğunluk beni aforoz edecek!

Günümüz insanı konformisttir, sorgulamadan itaat eder, hemen uyum sağlar, aynı zamanda sürü psikolojisi ve kitleselleşme gibi toplumsal hastalıkları da içinde barındırır. “Bandwagon Etkisi” dediğimiz sürü psikolojisi, etikten politikaya, diyalektikten modaya ve estetik değerlere anlayış ve yargı kalıplarının sorgulanmadan pasif bir biçimde edinilmesinin ürünüdür. Şunu çok iyi anlıyoruz ki, bir grubun içindeki bireyler kendilerini yeterli görmedikleri için çoğunluğa ayak uydurmak zorunda kalıyor.

Bir grubun, yaşanılan çevrenin ya da toplumsal yapının içinde yer alan ve yaşanan olaylara aynı pencereden, aynı kabullerle bakma eğiliminde olan kalabalığa çoğunluk ya da çoğunlukçu güç diyebiliriz. Bu çoğulcu güç çevresinde olup biten bütün gelişmelere hep bir anlam yükler.

Tarihsel olarak yaygın yönetim biçimlerinden aristokrasi, timokrasi (*), oligarşi, demokrasi, teokrasi, tiranlık, liberalizm, muhafazakarlık ve demokratik sosyalizmle yönetilen bütün iktidarlarda çoğunluk, çoğulculuk büyük rol oynar. İşte ben bu mantığa karşıyım çünkü çoğulculuk çoğunluğu meşru kılar. Herkes aynı fikirde diye çoğunluğun istediği mantıkla hareket edildiğinde yaşanan sıkıntılar belli. Toplumsal hayatın her anında farklı fikirlerin, ideolojilerin, dini inanışların bulunduğunu ve hepsinin eşit derecede meşru olduğunu bir topluma kabul ettirmek çok zor. Bugün dünyada birçok ülkede bireylerin özgürce fikirlerini açıklayabilmesi, hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması sadece görünüşte var.

Çoğunluk kimde ise ele geçirdiği gücü istediği gibi kullanması bir hak olarak anlaşılıyor. Demokratik hayatın vazgeçilmez öğeleri olan siyasal partiler iktidarı ele geçirmek ister ya da iktidarı paylaşma amacı taşımadan çoğunluğu elde edebilmek için demokrasiyi kendi lehine uydurmaya çalışır. O parti iktidara gelince de onu destekleyen çoğunluk partinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini ister.

İşte bu yaklaşım sadece siyasette değil, hayatımızın her alanında var. Mesela çoğunluğa göre hareket etme mantığıyla parası olmadığı halde statü kazanmayı umarak pahalı saat takanlar, son model cep telefonu kullananlar ya da moda yerlerde yiyip içmeye çalışanlar…

Bir başka örnek, dini yönden daha tutucu, daha kapalı olan bir ortama girildiğinde kişinin dini değerlerin daha da kutsallaşması. İnsanlar bir araya geldiğinde kendi kişiliklerinden farklı bir kişiliğe, bir çeşit tepkimeye uğrar. Girdiği ortamdaki etkileşimler sonucu ortaya çıkan ve artık dizginlenmesi mümkün olmayan ilkel dürtüleri sayesinde kişi çoğunluğun baskısını üzerinde hisseder. Bunun sebebi, doğup büyüdüğü toplumun bir parçası olan bireyin bir süre sonra kitlenin çıkarlarını kendi çıkarlarının üzerinde görmeye başlamasıdır. Bu durum ister istemez insanı bazen bireysel bir eylem olmaktan çıkarıp çoğulcu  bir eylem mantığıyla hareket etmesine sebep olur.

Çoğunluğa ayak uydurma, yani sürü psikolojisi, bireyin kalabalığa uyma zorunluluğu hissetmesi, bağımsız düşünme eksikliğiyle insanın kendi kişiliğine vurduğu bir darbedir. İnsanın içinde bulunduğu toplumun görüşlerinden, davranışlarından etkilenerek kendi fikirlerini değiştirmesi ve çoğunluğun yönünde hareket etmesi yaygın davranış modellerinden biridir.

Filozof Michael Foucault, “Bir yerde herkes birbirine benziyorsa orada kimse yok demektir” der. Herkes aynı şeyi yapıyormuş gibi göründüğünde aynı düşünceyi, duyguyu hissederek benzer davranışa yönelmek aidiyet duygusu arayan insanı bir sürüye bağlanmaya iter. Bunun arkasında ise, kabul görme, sevilme, saygı duyma beklentisi, tersi şekilde davrandığı zaman ise toplum tarafından dışlanma, cezalandırılma korkusu vardır. Çünkü “sürüden ayrılanı kurt kapar…”

Friedrich Nietzsche’nin söylediği gibi, “Bir kere yanlış trene bindiyseniz koridorda ters yöne yürümenin hiçbir faydası yoktur!”

İnsanlar değişir, ihtiyaçlar değişir ama tren hep ileri gider. Bu örnekte tren hayattır. Hayat treninde sürü psikolojisiyle çoğunluğa bağlı hareket etme hayatı heba etmek demektir.

Ne kendi öz benliğinizi yok edecek kadar çoğunluğa yaklaşın ne bir topluma ait olduğunuzu unutacak kadar kendinizden uzaklaşın.

(*) Timokrasi: Parası ya da gücü olanın yönetimde olması gerektiği düşüncesinin hakim olduğu bir siyasi yönetim şekli.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Aydın Sezer’le Sansürsüz Gündem
Sonraki Makale BRICS’e ne oluyor?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Köşe Yazıları

Avrupa’nın hırsları ve Türkiye

Okay Deprem
4 Temmuz 2025
EditörKöşe Yazıları

Bufalo, bizon ve “bizim manda”

Dr. Nevin Sütlaş
29 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da kadınlar, savaş ve rejim

İsmail Boy
25 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da sol nasıl kaybetti?

Ulaş Başar Gezgin
24 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?