Cuma, 8 Ağu 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

“Hayvanlaşamayan” insan

Erdal Çolak
Son güncelleme: 8 Ağustos 2025 07:02
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

İnsan kendisini doğadaki en zeki, en bilinçli, en üstün varlık olarak tanımlar.

Gökleri delen binalar yapar, yıldızlara uydu gönderir, kuantum fiziğiyle evreni anlamaya çalışır. Diğer canlıları “alt tür” ilan eder, hayvanlara zeka testleri yapar ve onları boyun eğdirdikçe kendini “ilerlemiş” sayar. Oysa tüm bu ilerleme iddialarına rağmen, insanın ruhu hâlâ ilkel çığlıklar atmakta, varlığının anlamını çöp kutularında unuttuğu fast food ambalajlarıyla birlikte kaybetmektedir.

Hayvanlar ormanda yaşar; insan, beton ormanda. Bir kurt, karla kaplı dağlarda avına saygı göstererek yaşarken; insan, trafik ışığında sinirle kornaya basar, sonra Instagram’da meditasyon fotoğrafı paylaşır. Hayvan avını ihtiyacı kadar yer, insan ise tokken bile tüketir. Sonra da “mindful” olmak için kurslara yazar. Mindfulness (bilinçli farkındalık) nedir bilmez bir geyik, sadece anda yaşar. İnsansa “anda kalmak” için bile seminerlere, koçlara, uygulamalara muhtaçtır.

Bir kuş, ötüşüyle iletişim kurar; insansa yüz binlerce kelimeyle konuşur ama çoğu zaman hiçbir şey söylemez. Hayvanlar yalan söylemez çünkü sahtekârlık hayatta kalmaya değil, sosyal maskelere hizmet eder. İnsan ise gerçeği gizleyebilen tek türdür ve bu yetisini genellikle reklam panolarında, biyografi metinlerinde ve LinkedIn profillerinde kullanır. Yani aslında çoktan bir tür “optik illüzyon”a dönüşmüştür: Gözü var, görmez; dili var, hakikati söylemez.

Hayvanlar öleceğini bilmez. Bu nedenle ölümden korkmazlar. İnsan ise mezar taşı için en havalı alıntıyı seçmeye çalışırken yaşamayı unutur. Ölümlü olduğunu bilip de sonsuzmuş gibi davranan tek türdür insan. Üstelik bu bilgi onu bilgeleştirmez; aksine, ölümden korkusunu bastırmak için ölümsüzlük fantezileriyle sosyal medya algoritmalarına sığınır. Dijital ayak izlerini ölümsüzleştirmek için hâlâ hayattayken mezar taşına QR kod koyacak noktaya gelmiştir. Çünkü unutulmak, dijital çağın cehennemidir.

Hayvanlar topluluk içinde yaşar ama benliklerini kaybetmez. İnsan ise “birey” olduğunu ilan ederken kendine has hiçbir düşünce taşımaz. Herkes gibi giyinir, herkes gibi düşünür, herkes gibi konuşur. Sonra “kendim olmalıyım” diye terapiste gider. Bir kaplumbağa kabuğuyla var olur; insan ise sürekli yeni bir kabuk peşindedir: estetikle, filtreyle, marka kıyafetlerle “ben”i yeniden inşa eder. Bu “benlik” tüketimin yeni ürünü, narsizmin yeni sürümüdür.

Bazı türler yuvalarını tekrar tekrar inşa eder, sabırla, doğayla uyumlu şekilde. İnsan ise doğayı yıkar, sonra “sürdürülebilir yaşam festivali” düzenler. Oysa ne yaşaması sürdürülebilir ne de düşüncesi. Doğayla ilişkisinde bile gösteriş arar. Hayvanlar iz bırakmadan yaşar; insan ise bastığı her yere plastikten, betondan, asfalttan bir “ben buradaydım” çığlığı bırakır.

Hayvanlar oyun oynar, eğlenir, sosyalleşir ama kimseye kendini ispat etmeye çalışmaz. İnsan, eğlenmek için gösteri üretir; sosyalleşmek için maskeler takar; oyun oynamak için bile “oyun performansı”nı başkalarına sunar. Hatta artık çocuklar bile oyunlarını kaydedip YouTube’a yüklüyor. Çünkü ne yaşadığı ne düşündüğü ne de oynadığı kendisi içindir. Her şey bir seyirlik haline gelmiştir.

Hayvanlar aşık olabilir mi? Belki evet. Ama asla sevgilisini sevgilisinden kıskanacak kadar pasif-agresif değildir. Bir serçenin eşini sosyal medya stalk’ladığı, onu başka ağaçtaki serçeyle kıyasladığı görülmemiştir. Oysa insan, sevgisini bile performansa çevirir. Aşkı aşk için değil, “like” için yaşar.

İnsanın gurur duyduğu şeylerin çoğu, aslında onun doğadan ne kadar koptuğunun kanıtıdır. Düşünme yetisi vardır ama düşünmeyi, sadece kendi lehine manipülasyon aracı olarak kullanır. Bilgi biriktirir ama bilgelik geliştirmez. Konuşur ama dinlemez. Özgürlük ister ama alışkanlıklarının kölesidir. Hayvanlar zincirle bağlanınca kaçar; insan, zincirini markalaştırır. “Kariyer hedefi”, “kişisel marka”, “algı yönetimi” gibi terimlerle boynundaki tasmayı süsler.

Belki de Nietzsche’nin dediği gibi, insan “henüz aşılmış bir şey”dir. Evrimin tamamlanmamış notası. Bir maymundan daha akıllı ama bir orman kadar doğal değil. Sartre’a göre insan özgürdür ama özgür olmaya mahkumdur. Ne istediğini bilir ama çoğu zaman istemeyi unutmuştur. Hayvanlar sadece yaşar; insan, neden yaşadığını düşünmekten yaşamayı kaçırır.

İroni şudur: İnsan, kendisini hayvandan üstün gördükçe hayvanlaşmaktadır. Ama hayvan gibi saf, dürüst, kendine sadık değil; doğasından sapmış, yapay, kaotik bir tür olarak. Belki de artık mesele şu değil: “Hayvanlarda olmayan ne var bizde?” Belki asıl soru şu: “Bizde olup da hayvanlar gibi yaşamamıza engel olan ne var?”

İşte tam burada felsefe başlar: Kendini bilen tek tür, neden en çok kendine yabancıdır?

Çünkü insan; aklıyla övündü, ruhunu unuttu. Karmaşıklığın içinde sadeliği kaybetti. Zekânın arkasına saklanarak masumiyetini yitirdi. Oysa belki de kurtuluş; akıldan geçmez. Belki de cennete, o çok konuşulan “üst bilinçle” değil, bir hayvanın sade bilinciyle gidilir. Ne hesapla ne çıkarla ne kimliklerle. Sadece var olarak, olduğu gibi, doğanın ritmine teslim olarak.

Belki de bu yüzden çocuklar, deliler ve hayvanlar ayrı bir yerde durur. Çünkü onlar kendileri gibi yaşarlar. Kurgusuz, filtresiz, maskesiz. Bir çocuk gibi koşan, bir deli gibi gülen, bir hayvan gibi sezgisel yaşayan insan, belki de en hakiki olan insandır. Geriye kalanlar; sadece iyi giydirilmiş yanılgılardır.

Belki de cennetin kapıları, tam da o yanılgılardan sıyrıldığında açılır. İnsan, hayvan gibi bilince kavuştuğunda; yargılamadan, hesap yapmadan, sadece varlık halinde olduğunda. Cennet, belki de doğanın ta kendisidir; ve oraya akılla değil, saflıkla varılır.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Nâzım’ın izinde gençler…
Sonraki Makale Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe Yazıları

Her turist 1 kilo yemeği çöpe atıyor!

Refet Kayakıran
5 Ağustos 2025
Köşe Yazıları

Trump’ı çıldırtan “nano başkan”

Cenk Başlamış
5 Ağustos 2025
Köşe Yazıları

Stratejik ortaklığa dönüş mü?

Aydın Sezer
3 Ağustos 2025
Köşe Yazıları

“Şifa” niyetine zehir

Dr. Nevin Sütlaş
3 Ağustos 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?