Salı, 13 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Hayvan iletişimi bir dil midir?

Halil Ocaklı
Son güncelleme: 18 Mart 2023 00:00
Halil Ocaklı
Paylaş
Paylaş

Doğu Afrika’da yaşayan siyah yüzlü vervet maymunlarının ilginç bir özelliği var. Bu maymunlar yaklaşmakta olan tehdidin türüne göre örneğin leopar, kartal ve yılan için farklı uyarılar verebiliyor. Farklı frekans ve desibele sahip olan bu uyarılar, birbiriyle karıştırılmayacak kadar farklı çığlık sesleri içeriyor.

Bir leoparın yaklaştığını gören gözcünün belirli seslerle uyardığı vervet sürüsü, hızla ağaca tırmanır. Bir kartal ya da şahin tehlikesine özgü alarm verildiğinde sürü hemen yırtıcı kuşun iniş yapamayacağı bir alana saklanır. Farklı kuşlar için farklı ses sinyalleri bulunduğu söylenir.

Yakınlarda bir yılan görülürse gözcü bu kez yılana özgü alarm çağrıları eşliğinde ayaklarıyla toprağa vurarak titreşim yaratıyor. Sürü hemen yere bakınarak olası yılan tehdidine karşı pozisyon alır.

Kompleks iletişim sistemi geliştiren başka hayvanlar grupları da var. İşitme duyusunun gelişmediği bilinen arılar, karmaşık danslar aracılığıyla besin kaynağının yönünü ve kovana olan uzaklığını diğer arılara iletebilmektedir. Yaban fareleri sürü halinde yiyecek ararken, baskın erkek sürekli gözcülük yapar ve tehlike durumunda uyarıcı sesler çıkarır.

Bazı kuş türleri henüz gözleri bile açılmamış olan yavruları sesli olarak uyarır, onlara yiyecek getirdiğini duyurur. Uyarıyı duyan yavru kuş, yiyecek getirildiğini anlar ve daha yiyeceği göremeden ağzını açar, anne yiyeceği yavrunun ağzına bırakır.

Bu örneklerin gösterdiği gibi, hayvanlar insan dili gibi bir dile gerek duymadan kendi aralarında gayet güzel iletişim kurabilirler. Bunu yaparken değişik frekanslarda sesli çağrılar, beden hareketleri ve koku salma mekanizmalarını kullanırlar.

Beden dilini ve görsel işaretleri kullanan hayvanlar doğal olarak gündüzleri daha aktif olan hayvanlardır.

Düşüncenin ses sembolleri aracılığıyla nasıl iletildiği, insan evriminin gizemli bilmecelerinden biridir. Bilim insanları, hayvanların dil öğrenip öğrenemediğini görmek için şempanzeler, bonobolar, goriller, orangutanlar, yunuslar, denizaslanları, papağanlar ve kuzgunlar üzerinde çeşitli çalışmalar yürüttü.

En ilginç çalışmalardan biri Amerikalı psikolog Penny Patterson’ın “derdini anlatan goril” adlı çalışmasıdır. Penny Patterson, 1971’de San Fracisco hayvanat bahçesinde doğan goril Koko’ya işaret dilini öğretmeye yaşamını adamış bir bilim insanıdır.

Goril Koko, eğitime başladıktan 3 hafta sonra işaret dilinde bir şeyler anlatmaya başlamıştı. Koko üç yıl içinde 200’den fazla farklı işaret öğrenmiş, zamanla bu sayı 1.100’ü aşmıştı. Öğrendiği işaret diline kendisi de eklemeler yapınca bu dil “goril işaret dili” olarak anılmaya başlandı. Aynada kendini gördüğünde tanıyor, “bu goril Koko” işareti yapıyordu.

Koko oyuncak bebeklerle oynamaktan ve kendisine hikâye kitabı okunmasından hoşlanıyor, özellikle “3 minik kedi” adlı öyküyü çok seviyordu. Bir gün kendisine gerçek kedi yavruları getirildiğinde, çok sevindi, yanlarından ayrılmadı, oyuncaklarını onlara verdi.

Penny Patterson’a göre en ilginç anlardan biri, Koko’nun yavru kediyle işaret diliyle konuşmaya hatta ona öğretmeye çalışmasıydı.

Neredeyse yarım yüzyıl süren bu proje, insanın sabır ve sevgiyle yaklaştığında hayvanlara derdini anlatacak kadar işaret dili öğretebildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Evet, Koko işaretle iletişimi öğrenmişti ama bunu örneğin “açım, bana muz ver” ya da “susadım, su ver” şeklinde temel içgüdülerini doyurmak için kullanabiliyordu.

Tropikal yağmur ormanlarında görüşün sınırlı olması nedeniyle, şempanzelerde görsel iletişim yerine akustik iletişimin daha gelişkin olduğu görülüyor. Hayvanlar âleminde insana en yakın canlılar olan şempanzeler, yüksek sesler çıkarmak için gerekli anatomik donanıma sahiptir.

Laboratuvar çalışmalarında şempanzelerin bazı renkleri ve geometrik şekilleri öğrenip ekranda işaretledikleri tespit edildi. Ancak tüm bunlara karşın şempanzeler nefes akışını düzenlemeyi bilemediklerinden çıkarabildikleri ses çeşitliliği son derece kısıtlı kalmıştır.

Başka bir laboratuvar çalışmasının kahramanı olan papağan Alex ise değişik renk ve boyutlardaki 50 farklı nesneyi ayırt edebiliyordu. Buna ek olarak Alex sınırlı da olsa sayıları da anlıyordu. Şempanzeler örneğin yeşili tanıyor, üçgeni de biliyor ama “yeşil üçgen” denilince tıkanıyorlardı. Alex tıkanmıyor, yeşil üçgeni işaret ediyordu.

İnternetteki Alex videolarında görüldüğü üzere, bu proje bize Alex’in ezberleme yoluyla nesneleri belleğinde tutabildiğini göstermiştir. Papağanların ortam seslerini ezberlemekte ve taklit etmekte ne kadar usta olduklarını hepimiz biliyoruz. Ancak, tüm becerilerine karşın zaman ve mekân farkındalığı bulunmayan Alex dün neler yaptığını ya da yarın neler yapacağını anlatamaz.

Alex, örneğin “dün arkadaşlarla harika bir yem yedik” diyemez çünkü bunu sağlayacak fiziksel ve bilişsel donanımları yoktur. Hayvanlar insan bilincinin soyut bağlamsal farkındalığından yoksundur ve bu nedenle o an orada bulunmayan öğeler veya kişiler hakkında konuşamazlar.

Oysa insan konuşabilir hatta “yarın gördüğüm mor saçlı kel beygirin sırtındaki fil hortumu 10 metreydi” gibi saçma sapan tümceler bile kurabilir.

Bu satırlardan insan türünün üstün görüldüğü yönünde antroposentrik bir anlam çıkarılmazsa memnun olurum. Hayvanların bizim yapamadığımız sayısız olağanüstü beceriler sergilediği malum. Örneğin, fillerin infrason (düşük frekanslı ses) aralığında sofistike bir iletişime sahip oldukları, uzak mesafeden su ve yiyecek hakkında iletişim kurabildikleri keşfedildi.

Ayrıca biliyoruz ki, yunuslar nefeslerini insandan daha uzun tutabilir, kediler karanlıkta daha iyi görebilir, köpekler de bizden kat kat daha iyi koku alabilirler. Dahası, hayvanlar insanlara oranla daha sadıktır, yargılamazlar, dedikodu, entrika ve yalan bilmezler. Gezegenimizin dengesini kaygı verici biçimde bozanlar da zaten hayvanlar değil.

İnsanların yavruları ortamda konuşulan dile maruz kalarak o dili edinir, zamanı gelince de konuşmaya başlar. Ancak hiçbir hayvan grubu yalnızca belli bir ortamda bulunarak dil edinememiş veya söz dağarcığı geliştirememiştir.

Nitekim Koko’ya, şempanzelere ya da Alex’e ezberletilen işaret ve nesnelerin anlamla ilişkilendirme vakalarının tümü laboratuvar ortamında ve çok büyük emeklerle gerçekleşmiştir.

İnsan iletişimi kültürel olarak edinilir, birikimlidir, grameri vardır, semboliktir, gelişigüzel sesleri kullanarak yeni sözcükler türetebilir. Hayvan iletişimi kültürel olarak edinilmez, birikimsizdir, grameri yoktur, sembolik değildir, gelişigüzel seslerle yeni sözcükler türetemez.

Biyolojik bazlı kodlar yardımıyla kurulan hayvan iletişimi büyük ölçüde yeme-içmeyle, çiftleşmeyle, oyunla ve potansiyel tehditlerle ilgili sinyallerle sınırlıdır.

Tekrara ve ezbere dayalı verilerle yürütülen hayvan iletişimi, bir dizi zihinsel süreçler içermesine karşın, bilişsel değil içgüdüseldir. Hayvanlar arasındaki veri değişimi de elbette bir tür iletişimdir ama bildiğimiz anlamda bir dil değildir.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHalil Ocaklı
Takip et:
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Almanya'da gurbetçi bir çocuk olarak büyüdü ve burada Yunan-Roma tarihi okudu. California Berkeley Üniversitesi'nde Proto-Altayca ve Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Bu süreçte Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Çalışma alanı: Diyakronik (Artsüremli) Proto-Dil Tipolojisi. Türkiye ve ABD'de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı, 50'den fazla ülke gezdi. Rodos'ta otel işletmeciliği yaptı. Hindistan'da çeşitli eğitimler aldı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken Olga ile evlendi. Kadim Vedanta felsefesine derin bir ilgi duyuyor. Aksiyon dolu 35 yılın ardından, şimdi Bergamo (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri olmaya çalışıyor.
Önceki Makale Atatürk’ün kullandığı otomobil
Sonraki Makale Kıyametin koptuğu gün

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

“Bir Cumhuriyet Şarkısı” filminin düşündürdükleri

Gürsel Demirok
12 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

2 üniversite karşılaştırması

Alper Eliçin
12 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

Azala azala yok mu olacağız?

Metin Gülbay
12 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Geleceğin inşasında kalıcı adımlar

Yıldırım Aktuğan
12 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?